|

Engellilerin gündemi (30. bölüm)

 

Engellilerin Gündemi, 30. Bölümünde geride bıraktığımız iki haftanın engelli haberlerini masaya yatırıyor. Çoğunluğu yer haberlerden oluşan engellilerin gündeminde Emre Taşgın yaşanan gelişmeleri hak temelli bir bakış açısıyla yorumluyor.

 

Bursa’da bedensel engelli çocuğu bulunan aileden sıradışı protesto

Bursa’da  fiziksel engelli bir çocuğa sahip bir aile, şehir hastanesine gitmek için bir otobüse binmeye çalışır. Ancak otobüs şoförü, aracın dolu olduğunu söyleyerek ailenin binmesine izin vermez ve kapıları kapatır. Bunun üzerine aile otobüsün önüne oturarak aracın hareket etmesini engeller. Bu protesto, dikkat çekici bir yöntem olarak değerlendiriliyor. Taşgın, engelli bireylerin toplu taşıma araçlarında sık sık benzer sorunlar yaşadığını ve ailelerin çoğu zaman bu tür durumlarda çaresizce bir sonraki otobüsü beklemek zorunda kaldığını belirtiyor. Ancak bu ailenin yaptığı protesto, farklı bir yaklaşım olarak öne çıkıyor. Taşgın, protestonun ilginç ve dikkate değer bir yöntem olduğunu ifade ederken, bu tür eylemlerin riskli olabileceğini de vurguluyor. Engelli bireyler ve otobüs şoförleri arasında zaman zaman gerilimler yaşandığı, bazı şoförlerin engelli bireylere rahatsız edici veya küçümseyici davranışlar sergilediği, ancak saygılı ve yardımcı olmaya çalışan şoförlerin de olduğu belirtiliyor. Bu olayda ailenin protestosu, otobüsteki diğer yolcuların bazılarının inip yer açmasıyla sonuçlanıyor ve aile nihayet otobüse binerek hastaneye gitmeyi başarıyor. Ancak olay, engelli bireyler ile toplu taşıma hizmetleri arasındaki iletişim sorunlarının ne kadar yaygın olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Taşgın, bu sorunların artık kronik hale geldiğini ve belediyelerin bu konuda acil tedbirler alması gerektiğini vurguluyor.

 

Antalya’da bedensel engelli vatandaş hatalı park eden araca zarar verdi

Antalya’da tekerlekli sandalyeli bir fiziksel engelli birey, engelli rampasına park eden bir aracın geçişini engellemesi üzerine öfkeye kapılıyor ve araca zarar veriyor. Olay, engelli bireyin aracın önünden geçememesiyle başlıyor. Yol üzerinde park eden araçlar yüzünden yola çıkmak zorunda kalan engelli birey, ciddi trafik tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Birkaç kez geçmeye çalıştıktan ve araçların arasında sıkıştıktan sonra aracın önüne tekrar geliyor. Engelli birey, önce aracın fotoğraflarını çekip yakınlarında bulunan polise bildiriyor. Polis, 112’yi aramasını söylüyor. Ancak, iki kez aramasına rağmen olay yerine kimse gelmiyor. Bekleme süresi uzayınca, çevredeki insanların da kışkırtıcı yorumlarıyla engelli birey sinirleniyor ve aracın camlarını, farlarını ve stop lambalarını kırıyor. Çevredeki vatandaşlar, engelli bireyi sakinleştirmeye çalışsa da birey, öfkesini araçtan çıkarmaya devam ediyor. Bu sırada yaşanan olaylar çevredeki insanlar tarafından cep telefonlarıyla kaydediliyor. Taşgın, bu olayı değerlendirirken, engelli bireylerin günlük hayatta karşılaştıkları engeller ve haksızlıklar nedeniyle zaman zaman sinirlenebileceklerini anladığını ancak şiddet içeren tepkilerin doğru olmadığını vurguluyor. Engelli bireyin öfkesinin anlaşılabilir olduğunu, fakat şiddete başvurmanın yanlış bir davranış olduğunu, haklıyken haksız hale gelindiğini belirtiyor. Ayrıca Taşgın, engelli bireylerin polis desteği almakta zorlandığını ve polislerin, engelli bireylerin şikayetlerine yeterince hızlı müdahale etmediğini dile getiriyor.

 

Amasya’da Vali ve Belediye Başkanı gözlerini kapattı

Amasya’da 15 Ekim Beyaz Baston Görme Engelliler Bağımsızlık ve Güvenlik Günü kapsamında düzenlenen empati etkinliğine Amasya Valisi ve Amasya Belediye Başkanı katıldı. Etkinlikte, Vali ve Belediye Başkanı gözleri bağlanarak görme engelli bireylerin günlük hayatta karşılaştıkları zorlukları tecrübe etmeye çalıştı. Bu tür etkinlikler genellikle engellilik konusunda empati geliştirme amacı taşıyor ve görme engelli bireylerin beyaz baston kullanarak nasıl hareket ettiklerini deneyimlemeyi hedefliyor. Ancak Taşgın, bu tür “göz bandı” empati etkinliklerinin gerçek bir farkındalık yaratmadığını söylüyor. Beş dakika boyunca görme yetisini kaybetmek, engellilerin günlük yaşamını anlamaya yetmez. Çünkü beyaz baston kullanmanın zorluklarını, engelleri fark etmenin yöntemlerini, kısıtlı bir deneyimle tam anlamıyla anlamak mümkün değildir. Bu tür etkinliklerde katılımcıların, sadece kısa bir süreliğine gözlerini kapatıp engelli bireylerin yaşadıklarını anlamaya çalışmaları, genellikle medyada fotoğraf ve video ile gösterilerek farkındalık yaratıldığı izlenimi verilir. Ancak bilimsel araştırmalar, bu tür deneyimlerin kişilerin engellilik konusundaki korkularını artırdığını ve engelli bireylerin başarısız ya da çaresiz oldukları algısını pekiştirdiğini göstermektedir. Taşgın, bu tür empati etkinliklerinin, toplumdaki engellilik algısını değiştirmek yerine, yanlış bir farkındalık yarattığını savunuyor. Özellikle valilik ve belediyelerin bu tür etkinliklerden vazgeçmesi gerektiğini, bunun yerine daha kalıcı ve etkili farkındalık çalışmaları yapılması gerektiğini vurguluyor. Örneğin, yerel yönetimler ve engellibireyler sesli betimlemeli ve işaret dili tercümesi olan erişilebilir bir filmi birlikte izleyebilir,  hissedilebilir yüzeylerle ilgili sorunları doğrudan problemi yaşayan engelli bireylerden dinleyebilir veya bilinç artırıcı videolar çekebilirler. Sonuç olarak, Taşgın bu tür empati etkinliklerinin artık bir klişeye dönüştüğünü ve engellilik farkındalığı yaratmak konusunda yeterince etkili olmadığını ifade ederek, bu tür faaliyetlerin yerini daha anlamlı ve sürdürülebilir çalışmaların alması gerektiğini ifade ediyor.

 

Sivas’ta işitme engelli bir ailenin haberinde “rağmen” detayı

Sivas’ta yaşayan işitme engelli bir aileyle ilgili haberde, ailenin işitme engelli anne, baba ve iki çocuktan oluştuğu vurgulanıyor. Ailenin yaşam tarzı ve engelli olmalarına rağmen mutlu bir hayat sürdükleri vurgulanıyor. Aile çiftçilik yaparak geçimlerini sağlamakta ve müstakil bir evde yaşamakta. Haberde, ailenin birbirleriyle işaret dili aracılığıyla iletişim kurduğu ve bu durumun çevredeki insanlar tarafından ilgiyle karşılandığı belirtiliyor. Ancak Taşgın, haberde kullanılan “engelliliklerine rağmen mutlu” tarzındaki dili eleştiriyor. Engelli bireylerin mutlu ve başarılı olmasının, engellerine rağmen bir başarı gibi lanse edilmesini yanlış buluyor. Engellilik, mutluluğa veya başarıya bir engel olarak görülmemelidir. Ayrıca, bu tür haberlerde kullanılan dilin engellilere yönelik olumsuz bir algı yaratabileceği ve bu tür söylemlerden kaçınılması gerektiği ifade ediliyor. Engellilik, kişilerin mutluluğunu ya da başarısını sınırlandıran bir durum olarak görülmemeli, engelli bireylerin yaşam tarzlarına yönelik bu tür haberlerde daha duyarlı ve hak temelli bir dil kullanılmalıdır.

 

Antalya’da işitme engelli liselilere afet eğitimi

Antalya’da işitme engelli lise öğrencilerine yönelik verilen afet eğitimi, “Sessizliğimi Duyan Var mı?” projesi kapsamında düzenlendi. Eğitim, Konyaaltı Bilim ve Sanat Merkezi tarafından organize edildi. Eğitime Antalya’daki liselerde eğitim gören 30 işitme engelli öğrenci katıldı. Eğitim, yangın söndürme ekipleri, jandarma arama kurtarma (JAK) ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ekipleri tarafından verildi. Eğitim sırasında işitme engelli öğrencilere afet anında ve sonrasında ne yapmaları gerektiğine dair bilgiler verildi; arama kurtarma köpeklerinin de katılımıyla uygulamalı gösteriler yapıldı. Eğitimin en önemli amacı, özellikle işitme engelli bireylerin afet durumlarında karşılaştıkları riskleri azaltmak ve onları bilinçlendirmek. Taşgın, işitme engelli bireylerin afet anlarında kendilerini ifade edememeleri veya duyulmamaları nedeniyle daha büyük tehlikelerle karşı karşıya kaldıklarını vurguluyor. Dolayısıyla, bu tür eğitimlerin onların hayatlarını kurtarmada çok önemli bir rol oynayabileceğini belirtiyor. Taşgın, sadece işitme engellilerin değil, afetlerde çalışan tüm personelin ve gönüllülerin de engelli bireylerin ihtiyaçlarına yönelik eğitim alması gerektiğini savunuyor. Bu tür eğitimlerin, hem işitme engelli bireylerin hem de diğer engelli gruplarının afet durumlarında daha güvende olmalarını sağlayacağını ifade ediyor. Özellikle son depremler sırasında engelli bireylerin yaşadıkları zorluklar ve bu konuda yeterli eğitimin olmayışı, birçok insanın zarar görmesine veya yardımların gecikmesine neden oldu. Taşgın, bu tür eğitimlerin yaygınlaştırılması ve tüm engelli gruplarına yönelik benzer çalışmaların yapılması gerektiğini vurguluyor. AFAD ve diğer ilgili kurumların da bu konuda kendilerini geliştirmesi gerektiği, engelli bireylerle ilgili daha spesifik ve kapsamlı eğitimlerin hayata geçirilmesinin önemine değiniliyor. Eğitimlerin gerçekten nitelikli olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği de belirtiliyor. Bu konuda net bir bilgi olmamakla birlikte, eğitimlerin amacının olumlu olduğu ve daha fazla engelli bireye bu tür bilinçlendirme çalışmalarının yapılmasının faydalı olacağı savunuluyor.

Paylaş: