Sivil toplum yolculuğum

2006 yılından beri bir internet kullanıcısıyım. Başlangıçta yalnızca bilgi almak ve araştırma yapmak amacıyla kullandığım interneti zamanla kendi yeteneklerimi sergilediğim ve fikirlerimi paylaştığım bir alan olarak görmeye başladım. Lise son sınıftan itibaren farklı internet radyolarında programlar yaptım; forumlara üye olup bilgi alışverişinde bulundum; başta güncel konular olmak üzere ilgi duyduğum alanlarda yazılarımı yayınladım. Bir taraftan da okuyarak ve deneyimleyerek dünyaya bakışımı olgunlaştırmaya çalıştım. Üniversiteye girişimin ikinci yılını tamamladığım günlerde, bir süredir üzerinde kafa yorduğum görme engellilerin eğitimi üzerine neler yapabileceğimizi aynı konuda düşünen ilkokul 1. sınıf arkadaşım ve dostum Gökhan Çapanoğlu ile tartışmaya başladık. Uzun zamandır forumlarda aktif olarak yer aldığımdan bu alanda bir paylaşım platformu oluşturabileceğimizi önerdim. Gökhan ise körlerin daha çok e-posta gruplarını kullandığını ve dolayısıyla böyle bir oluşum için forumların uygun olmayacağını söyledi. O’nun dediğini yaptık ve 16 Haziran 2009 tarihinde Görme Engelli Öğrenciler Platformu e-posta grubunu (GEÖP) ikimiz birlikte kurduk. Daha sonra eğitimin diğer paydaşları aramıza katılınca Görmeyenlerin Eğitim Öğretim Platformu adını kullandık. Bu saatten sonra içerik paylaşımı konusunda enerjimin büyük bir bölümünü gruba, ayrıca da devamında açtığımız radyomuza ve internet sitelerimize verdim. Bunun dışında yalnızca içerik üretmedim, amatör olarak web tasarımıyla da ilgilendim. Daha sonra beni fersah fersah geçen arkadaşlarımız oldu elbette.

GEÖP Eğitimde Görme Engelliler Derneği’ne (EGED) dönüşünce, kurumsallaşma adına çok fazla şey denedik. Şu anda geldiğimiz yere bakınca, denediklerimizin çoğunda başarıya ulaştığımız açıkça görülüyor. Fikirlerimiz gelişti, bakış açılarımız değişti, söylemlerimiz daha tutarlı hale geldi. Bunların hepsi birlikte hareket ettiğimiz, birbirimizden öğrendiğimiz ve sürekli araştırmalar yaptığımız için oldu.

Gazi Üniversitesi’nde öğrenim gördüğüm sırada Toplum Gönüllüleri Vakfı’na (TOG) katılarak başladığım sivil toplum serüvenine engellilik alanında devam ettim ve ömrümün şimdiye kadar olan kısmının üçte birini sivil topluma verdim. Örgütlenme yöntemleri, bir başka deyişle teşkilatçılık, tarih alanıyla da ilgilendiğim için üzerinde çok okuduğum ve düşündüğüm bir konuydu. Geçmişte bunları yönettikleri toplumlara uygulayan yöneticilerin hataları ve doğrularını içselleştirerek bugüne uyarlamaya çabaladım. Yani benim en büyük akıl hocalarım tarihin her dönemine damga vurmuş toplum yöneticileridir.

28 Ocak 2013 tarihinden 8 Ekim 2022 tarihine kadar aralıksız EGED Başkanlığı görevini yürüttüm. Bir başka tabirle, 24 yaşında başladığım bu görevi 33 yaşında tamamladım. Bu görev bana olumlu anlamda çok fazla kazanım sağladı. Ben kişisel olarak bir şeyler kazandıkça EGED’in de kazanması için gayret sarf ettim. Görevi bıraktığım anda vicdanım çok rahattı. Geride içime sinmeyen hiçbir şey bırakmadım. Yeri geldi çok zor zamanlar yaşadık, oldukça stresli kriz dönemlerinden alnımızın akıyla çıktık. Her dönem aramıza katılan yeni yol arkadaşlarımızla birlikte sıfırdan kurup büyüttüğümüz EGED, alanda söz sahibi ve hatırı sayılır bir dernek haline geldi. Şunu da rahatlıkla söyleyebilirim ki; aynı dönem görevimizi tamamladığımız kişilerle beraber, yeni görev alan arkadaşlarımıza geliştirip devam ettirebilecekleri özgün bir sistem devrettik. Biliyorum ki sivil toplum dinamiktir. Sistemin devamlılığı özverili bir insan kaynağı ile mümkün olur. Ayrıca yerleşik kurum kültürünü korumakta ısrarcı olunması gerekir.

İdari görevde olduğum sürenin son yıllarında,  düşüncelerimi üretime dönüştürmekte zorlandığımı hissetmeye başladım. Bu durum beni oldukça rahatsız ediyordu. Çünkü ben fikirler ve projeler üretmeyi  arzuluyor, sahada yer almaya önem veriyor, gerek güncel konularda ve gerekse engellilik alanındaki fikirlerimi farklı şekillerde paylaşmak için zaman ayırmaya çalışıyordum. Fakat EGED büyüdükçe ve sorumluluklar arttıkça, her geçen gün bunu yapmak benim için daha olanaksız oldu. Üstelik uzun süre aktif görevde olmak etrafı izlemeyi zorlaştırır. Alana dair farklı gelişmeleri yakından takip etmek, değerlendirmek ve içselleştirmek imkansız değilse bile oldukça güç hale gelir. Dolayısıyla içerisinde bulunduğum dönemde hem kendimi yenilemeye, hem de farklı kanallar aracılığıyla ilgi duyduğum alanlarda üretmeye öncelik veriyorum. Bu, kendimi her yerden geri çekerek kişisel dünyama odaklanacağım anlamına gelmiyor. Bundan sonra da farklı şekillerde aktif görev almayı ve sahada var olmayı sürdüreceğim.

Paylaş: