|

Engellilerin gündemi (14. bölüm)

 

Bu sayfada Engellilerin Gündemi yayınının 14. bölümün ait videoyu ve yazılı dökümünü bulabilirsiniz.

 

Yazılı döküm

Merhabalar değerli izleyicilerimiz,

 

Engellilerin gündemi yayınının 14. bölümüne hoş geldiniz. Bu bölümde yine yoğun bir gündem bizleri bekliyor. Engellilik alanında geride bıraktığımız 2 hafta içerisinde ne konuşulduysa, bu programda onunla ilgili değerlendirmelerimizi yapacağız. Açıklama bölümünde zaman damgaları var, istediğiniz habere tıklayabilirsiniz. O haberle ilgili yorumları alabilirsiniz. Video içerisinde bu şekilde hareket edebilirsiniz. Yine açıklama bölümünde her haberin linki var. Tıklayarak detaylar hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Haberi ayrıntılı olarak okuyabilirsiniz. Bu videoyu beğenerek, yorumlayarak ve paylaşarak destek olabilirsiniz. Ayrıca kanala abone olursanız, hem bundan sonra yayınlanacak videolardan anlık olarak haberdar olabilirsiniz hem de benim motivasyonumu arttırırsınız. İsterseniz başlayalım.

 

ÖTV indirimiyle araç almak isteyen engellilere emsal mahkeme kararı

Geride bıraktığımız 2 hafta içerisinde en fazla konuşulan konuların başında ÖTV istisnası geliyor. Engelliler, ÖTV’den muaf olarak araç alabiliyorlar. Tabii ki %90 üzeri rapora sahiplerse veya tertibatlı araç almak gereği duyuyorlarsa. Ancak bir avukat Kayseri’de demiş ki, “Ben %90’ın altında bir rapor sahibiyim, %81 raporum var ama araç kullanamıyorum. Dolayısıyla burada kıstas raporun oranı değil, kişinin araç kullanıp kullanamaması olmalı.” demiş. Konuyu yargıya taşımış ve mahkeme onunla ilgili emsal karar vermiş ve demiş ki, “Evet, bu kişi %90 rapora sahip değil ama araç kullanamadığı için ÖTV istisnasından yararlanabilir.” Isterseniz haberin detayını, dava sahibi Aslan’ın yorumlarından izleyelim:

“Ben araç kullanma durumunda olmayan biriyim, yani araç kullanamam engelim gereği ama mevcut yasal düzenleme diyor ki engel oranı %90 altındaysa, engelli aracı bizzat kendi kullanması kaydıyla, Özel Tüketim Vergisi istisnasından yararlanabilir. %90 üstünde problem yaşatmam diyor. Ben %90 altında engelliyim, %81 oranda engel durumum var ama araç kullanma yeteneğim yok. Asla araç kullanamam. Vergi dairesine bir başvuruda bulundum. Dedim ki, “Ben Özel Tüketim Vergisi istisnasından yararlanmak istiyorum.” Vergi dairesi yasal düzenleme gereği başvurumu reddetti ama hukuk önüne taşıdık. Mahkeme dedi ki, “Evet, bu birey engelli ve araç kullanabilir durumda değil. Dolayısıyla Özel Tüketim Vergisinden muaf olmalı.” Bu durum, benim durumda olan on binlerce engelliye emsal bir karardır. Mevzuat, yasa ne diyor? Önemi yok. Önemli olan sizin kişisel durumunuz. Siz araç kullanabilir misiniz? Engelliyseniz ve bunu ispatlayabilirseniz, heyet raporuyla bunun bir prosedür olarak yerine getirip mahkeme yoluyla bu hakkınızı elde edebilirsiniz.”

Değerli izleyiciler, bu konu son zamanlarda çok fazla gündem olmaya başladı. Özellikle de ekonomik krizin derinleştiği bir dönemde engellilerin, kimilerine göre “lüks” denilebilecek araçlara sahip olması birilerinin gözüne batıyor. Biliyorum, Ankara’da üst düzeyde dahil olmak üzere birtakım bürokratlar bu konuyu sınırlamaya çalışıyorlar. Bundan muzdarip olanlar, bu konudan rahatsızlar. Çünkü araç, bizim ülkemizde bir statüdür. Engellilerin kendilerine eşit, hatta onlarınkinden üstün araçlarla dolaşmaları, gezmeleri, onları kullanmaları statü açısından bu kişilerde bir rahatsızlık oluşturuyor. Halbuki bu araçların alınmasına neden izin veriliyor? Deniliyor ki, “Ben etrafı senin için erişilebilir yapamıyorum. Toplu taşıma araçları erişilebilir değil. Sen o toplu taşıma araçlarına rahatlıkla inemiyorsun, binemiyorsun, kaldırımları rahat kullanamıyorsun, yolda hareket edemiyorsun ve ben senin bu erişilebilirlik şartlarını sağlayamıyorum. Yasalara sürekli erteliyorum. Bu nedenle de bari paran varsa git araç al. Ben bunun için senden ÖTV de almayacağım, en azından kendi hayatını kurtar.”

Kamu, bu hattı özellikle hareket kabiliyeti sınırlı olan bedensel engellilere ciddi haklar sağlamak amacıyla veriyor işin doğrusunu söylemek gerekirse. Ancak bu hakların sınırlanmasıyla ilgili son zamanlarda adımlar atılıyor. Tabii ki suistimal edenler de var, inkar edilemez. Ancak devletin görevi, suistimali önlemektir;  hakkı sınırlamak değil. Dolayısıyla, böyle bir emsal kararın çıkması önemlidir. Bundan sonrasının nasıl gelişeceği, bu emsal kararı gerekçe göstererek başka kişilerin de benzer içtihatlar oluşturup oluşturamayacağı zaman içerisinde belli olacaktır. Ancak şunu söyleyelim, ÖTV istisnası gündemde kalmaya devam edecek. Bu konuyla ilgili belki kişisel ve kurumsal yeni davalar söz konusu olabilecek. Biz de bu konuyu takip edeceğiz ve gündemde konuşmaya devam edeceğiz. Engellilerin gündeminde yer vermeyi sürdüreceğiz. ÖTV, zaten 1999 depremi sonrası alınmaya başlanmış bir vergidir. Bu vergi, birçok kişinin belini bükmektedir. Dolayısıyla, engellilerden ÖTV istisnasıyla araç almak isteyenlerin bu haklarını sınırlayacak düzenlemelerin yapılmasına engel olunmalıdır. Gerekirse yargı yolu da kullanılabilir.

 

Ankara’daki sivil toplum örgütlerinden Büyükşehir Belediyesi’ne: EGO Ses Ver

Geride bıraktığımız 2 hafta içerisinde Ankara’daki görme engellilerin en fazla konuştukları konulardan bir tanesi, EGO Genel Müdürlüğü’nün Ankara’da belediye otobüslerindeki sesli anons sistemlerinin çalışmaması oldu. Yani otobüse bindiğimiz zaman “Bir sonraki durak Ulus, bir sonraki durak Sıhhiye” diye sesler duyuyorsanız eğer, Ankara’daki izleyicilerimiz, işte biz bunu kullanıyoruz. Biz bunu erişilebilirlik adına önemsiyoruz. Fakat son yıllarda belediye otobüslerinde bu sistem çalışmamaya başladı. Çok azında var artık ve biz de diyoruz ki “EGO, ses ver!” EGO, bu konudaki talepleri dikkate almalıdır. Son zamanlarda bu konu gündem olmaya başladı. Aslına bakarsanız, Ocak ayında Aktif Görme Engelliler Derneği Başkanı Şerafettin Hasanoğlu’nu bu kanalda konuk aldım. Kendisi son yıllarda yaptığı çalışmaları anlattı. Belediyeyle olan ilişkilerinden bahsetti, girişimlerini aktardı. Bunlara kayıtsız kalındığını detaylarıyla bildirdi. Bu yayın ses getirdi. Sivil toplum örgütleri de bu yayına ilgi duydular ve devamında Ankara’daki sivil toplum örgütleri harekete geçtiler. Önce bir X (Twitter) etkinliği düzenlendi. #EGOSesVer hashtag’i kullanıldı ve 153 Mavi Masa hattına bildirimde bulunuldu. “Otobüsler çalışmıyor, sesli sistemler aktif edilmelidir” denildi. Devamında da Ankara Büyükşehir Belediyesi önünde bir basın açıklaması düzenlendi. Avukat Hasan Tatar’ın okuduğu basın açıklamasından bir bölüm:

“Değerli basın mensupları, biz buraya gelen engelli örgütleri olarak bu konunun takipçisi olmayı sürdüreceğiz. En kısa zamanda bu talebimiz yerine getirilmediği takdirde daha etkili ve bu sefer gerçekten eylem niteliği taşıyan etkinlikler gerçekleştireceğiz. Bugünkü bir bildirimdi. Biz bugün bir çağrı yapıyoruz, “Bu işi çözün. Bu iş bizim hakkımız ve biz bunu mücadeleyle kazandık” diyoruz. Umarız sesimizi yetkililer ve etkililer duyar ve sorun daha fazla uzamadan çözülür.”

Bu konuyla ilgili detayları aktaran bir programı yakın zamanda Olgun Yılmaz ile kaydetmiştik. Hem Şerafettin Hasanoğlu ile hem de Olgun Yılmaz ile yaptığımız programları izleyerek detaylara vakıf olabilirsiniz eğer konu ilginizi çekiyorsa. Aldığımız bilgilere göre yeni bir ihale yapılmış. Haziran ortalarından itibaren yeni ihale neticesinde sistem düzelecekmiş. Ve EGO ses vermeye başlayacakmış. Görme engelliler, otobüslerdeki sesli anons sistemlerine erişebilecekmiş diye bir bildirim var. Fakat bunun ne kadar gerçek olacağını ilerleyen aylarda göreceğiz. Eğer bir değişiklik olursa onu da tabii ki bu yayında bildireceğiz.

 

CHP’nin erişilebilir yerel seçim bildirgesi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), erişilebilir seçim bildirgesini yayınlamış. Görme engelliler için sesli, işitme engelliler içinse işaret dili versiyonunu yayına koymuş ve web sitesinde kullanıma açmış. Bu konuyla ilgili bir açıklama yapılmış. CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, bu konuda yazılı bir açıklama yaparak bilgilendirmede bulunmuş. Seçim bildirgesinin erişilebilir hale getirilmesi, sesli ve işaret dili versiyonunun yayınlanması önemlidir. Engelliler açısından erişilebilirlik bakımından kıymetli bir değerdir. Bunu yok saymayalım, bunun hakkını verelim. Özellikle işaret dilinde içeriklerin bulunmayışı, işitme engellilerin bu bilgilere erişimini güçleştirmektedir. Görme engelliler ekran okuyucularla web sitelerine erişebiliyorlar ve dolayısıyla seçim bildirgelerine de ulaşabilirler. İnternet ortamında Çünkü bu, yani posta yoluyla görme engellilere ulaştırılmadığı için söylüyorum. Böyle bir bilgi yok çünkü. İnternet ortamında bu içeriğin sesli olmaması da görme engelliler açısından büyük bir problem teşkil etmezdi ama işaret dilinin bulunması işitme engelliler açısından kıymetli bir değerdir. Bunu kabul edelim. Peki, seçim bildirgesinde yer alan içerikleri, maddeleri kim uygulayacak? Engellilerle ilgili açıklamalar var mı bu bildirgede? Ben işin doğrusunu söylemek gerekirse, bu dönemde hiçbir partinin seçim bildirgesine bakmadım. Beni takip edenler bilirler. Ben geçtiğimiz seçim döneminde, genel seçim zamanında partilerin seçim bildirgelerini, söylemlerini inceliyordum, analiz ediyordum ve web sitem emretasgin.com adresinde yazıyordum. Köşe yazıları yayınlıyordum kendi sitemde. önce haberler.com’da yazmıştım; orası yayınlamayınca kendi sitemde yazmaya başlamıştım. Fakat bu dönemde hiç içimden gelmedi doğrusunu söylemek gerekirse. Bunun sebepleri var. Hem geçtiğimiz yıl yapılan seçimlerde hem de bu seçimlerde engelliler yok sayıldı. Temsiliyet olmadı. Neredeyse sıfıra yakındı. Milletvekili seçilebilecek yerden aday gösterilmedikleri gibi şimdi de meclis üyesi olamadılar engelliler. Ben merak ediyorum, 31 Mart seçimlerinden sonra acaba kaç partinin hangi seçim bölgesinde ne kadar engelli meclis üyesi olacak? Bu gerçekten ilgi çekici bir konu olabilir. CHP’ye baktığımızda, Avcılar Belediye Başkanı olan Turhan Hançerli aday gösterilmedi. Avcılar halkı, başarılı bir Belediye Başkanı olduğunu söylüyordu. Yani bir kişinin sırf engelli olması nedeniyle Belediye Başkanı olmasını savunmuyorum elbette. Fakat başarılı bir başkan olduğu söyleniyordu. Ayrıca sembolik bir anlamı da vardı. Turan Hançerli’yi tanımıyorum. Birkaç defa telefonda görüştük, sadece o kadar. Yani yakın bir dostum olduğu için, arkadaşım olduğu için bu ifadeleri kullanmıyorum. Sadece engelli olduğu için de değil, bir insan hakları savunucusuydu. Turhan Hançerli’nin orada bulunması, engelli haklarını da gündeme getirmesi, engellilikle ilgili organizasyonlara katılarak uluslararası ülkemizi temsil etmesi kıymetliydi. Fakat CHP, elindeki bir artı değeri daha yok sayarak Turan Hançerli’yi aday göstermedi. Bu bakımdan, CHP’nin sadece seçim bildirgesini erişilebilir hale getirerek engelliliği gündeme aldığını söylemek oldukça yetersiz kalır. Biz bunu bu haliyle kabul edemeyiz elbette ki. Diğer taraftan şunu da söylemek istiyorum: Hem Ankara’daki “EGO Ses Ver” etkinliğiyle ilgili hem daha başka belediyelerde de erişilebilirlikle ilgili yaşanan problemleri gördüğümüzde şunu söyleyebiliyorum, iyi ki 2019 seçimlerinde CHP, bizlerin aktif olduğu illerde belediyeleri almış. Çünkü 2000’li yıllardan bu yana hangi partinin hükümet kurduğunu hepimiz biliyoruz. Bizlerin aktif olmaya başladığı 2010’lu yıllardan 2019’a kadar da hükümet kuran parti, aynı zamanda İstanbul ve Ankara gibi şehirlerde belediyeleri yönetiyordu. Büyük şehirler onlara aitti. Dolayısıyla, biz eleştiri yaptığımız zaman, itiraz dile getirdiğimiz zaman, deniliyordu ki; bunlar muhalefetin destekçileri, hükümet karşıtları. Bunlar hükümete karşı geliyorlar. Bunlar bir siyasi aktör olma yolundalar. Hayırdı aslında. Biz, yönetimdekilere itirazımızı dile getiriyorduk. Hedefimiz erişilebilirlikti ve karar alıcılar aynı partinin yetkilileriydi. Hem merkezi hükümette hem yerel yönetimde. 2019’dan sonra ne oldu? CHP’nin adayları seçimi kazandılar, iş başına geldiler. Onlar bir takım erişilebilirlikle ilgili problemler üretmeye veya var olanları gidermemeye başladılar. Bu defa bizim söylemlerimiz onlara yönelikti. Bir yandan bakanlıklar nezdindeki eleştirilerimizi merkezi hükümete yapıyoruz, diğer yandan da yerel yönetimlerde karşılaşılan sorunlarla ilgili CHP’ye eleştiriyoruz. Peki, bize zamanında hükümet karşıtı diyenler, bizi siyasi aktör olmakla suçlayanlar, kendilerince marjinal olarak etiketleyenler hakkımızı teslim edecekler mi? “Kusura bakmayın” diyecekler mi?Hiç de demeyecekler. Onlar aynen bizi karalamaya, kendilerince hafife almaya devam edecekler. Ama biz ne yaptığımızı biliyoruz. Günün sonunda biz işimize bakıyoruz. Bundan sonra da işimize bakacağız. Çünkü hak temellilik budur. Hak temelli mücadele öyle yapılır. Hak temelli mücadele, sadece hibe almak için proje başvurularında yazılacak bir ifade değildir. Eğer gerçekten hak temelli mücadele etmek isteniyorsa, yöntem budur.

 

20. İşitme Engelliler Kış Olimpiyatları

Geçtiğimiz haftalarda, Erzurum’da İşitme Engelliler Kış Olimpiyatları’nın yapılacağı hakkında bilgi vermiştik ve bununla ilgili bir tanıtım toplantısından bahsetmiştik. Hatta demiştik ki; Amerika, İsveç gibi bazı ülkeler bu organizasyona katılmadılar. Güvenliği gerekçe gösterdiler ve bence doğru yapmadılar. Şimdi bu organizasyon başladı. 1 Mart tarihinde başladı, 12 Mart’a kadar sürecek. Türkiye, ilk defa bu organizasyona ev sahipliği yapıyor. 20. İşitme Engelliler Kış Olimpiyatları açılışında Dünya İşitme Engelliler Federasyonu Başkanı Adam Kosa yaptığı açıklamada, bu olimpiyatlara katılan ülkelerin ve sporcuların sayısı açısından bir rekor kırıldığını belirtti. Bu organizasyona Türkiye ile birlikte 36 ülkeden 596 sporcu ve 408 teknik adam olmak üzere toplamda 1.004 kişi katılım sağlıyor. Satranç, alp disiplini, kurling, snowboard, futsal ve kayaklı koşu madalya mücadelesi verilen branşlar arasında. Olimpiyatlar 12 Mart’a kadar devam edecek. Bununla ilgili de ilerleyen haftalarda kim ne kadar madalya kazanmış, ülkemiz nasıl dereceler elde etmiş detayları paylaşacağız.

 

TFF’nin engelli spor organizasyonuna destekleri

Yine spor diyelim ve Türkiye Futbol Federasyonu’ndan (TFF) bahsedelim. TFF, engellilikle ilgili organizasyonlara destek vermeyi sürdürüyor. Uzun zamandır farklı engel durumlarına dair sporlar TFF bünyesinde gerçekleştiriliyor. Bir taraftan da engellilikle ilgili federasyonlar, branşları branş federasyonlarına vermeye başladılar. Örneğin, satranç faaliyetini Satranç Federasyonu düzenleyecek gibi. İlerleyen yıllarda bu federasyonlar, branşların çoğunu asıl branşlara devredecekler gibi görünüyor. Yani futbolla ilgili bütün organizasyonlar, engellilerle ilgili federasyonlardan alınacak ve TFF’ye devredilecek. Bu, başka ülkelerde böyle. Fakat bizim ülkede gerçekleştiğinde neler olur? Son zamanlarda bu tartışılıyor spor camiasında. Bu branşların gerçekten de engelliler federasyonlarından branş federasyonlarına nakledilmesi, engelli sporuna kazanım mı sağlar, kayıp mı yaratır? Bununla ilgili spor camiasından farklı görüşler geliyor. Bazıları, alana haiz yetkililerin söz sahibi olmadığı organizasyonel yapılanmalarda problemler olabileceğini söylerken, bazıları ise TFF gibi, Basketbol Federasyonu gibi, Satranç Federasyonu gibi daha geniş imkanları olan yapılanmaların bu tür sporları daha da geliştirebileceğini söylüyor. Zaman, neyin doğru olduğunu gösterecektir.

2024 yılı içerisinde düzenlenecek organizasyonlara bakalım: Özel Sporcular Federasyonu, 19-26 Mart tarihlerinde Antalya’da Down Sendromlular Olimpiyatları düzenleyecek. Bedensel Engelliler Spor Federasyonu, 31 Mayıs-9 Haziran tarihleri arasında Fransa’da Avrupa Şampiyonası’na katılacak Ampute Futbol Milli Takımı ile. İşitme Engelliler Spor Federasyonu, 2-12 Mart tarihlerinde Kış Olimpiyatları’nda yer alacak kadın ve erkek futsal takımları ile. 20 Mayıs-1 Haziran tarihlerinde de Antalya’da Avrupa Şampiyonası olacak yine İşitme Engelliler Kadın ve Erkeklerde. Görme Engelliler Spor Federasyonu ise 28 Ağustos-8 Eylül tarihleri arasında Fransa’da Paralimpik Oyunları’na katılacak. Sesi görenler Görme Engelliler Milli Takımı, organizasyonda yerini alacak.

 

Görme engelli bir üniversite öğrencisinin annesiyle iletişimi

Son haberimiz, “Görme Engelli Öğrenciye Anne Desteği” başlığını taşıyan bir içerik. Aslında bu tarz haberlere çok rastlıyoruz ama ben bu programda, engellilerin gündeminde daha önce dile getirmediğim için almak istedim. Haber özetle şöyle: “Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde Devlet Konservatuvarı Türk Halk Müziği Bölümü öğrencisi olan görme engelli Gamze Kasap, yanından hiç ayrılmayan annesinin desteği ile hayatında engel tanımıyor.” Gamze, 26 yaşında ve bölümden mezun olmak üzere. Fakat anladığımız kadarıyla bağımsız yaşam becerileri konusunda kendisini geliştirmesi gerekiyor. Beyaz baston kullanarak sokağa çıkmıyor ve genellikle annesiyle hareket ediyor. Bunu kendi söylemlerinden de anlayabiliyoruz. Bakın, şöyle ifadeler kullanmış: “Bir dönem kıyafetimi bile kendim giyemiyordum. Yemeği tek başına yiyemiyordum. Her şeyimle annem ilgileniyordu. Üniversiteye kadar gelebileceğimi düşünmüyordum. Annem sayesinde başardım. Yaşadığım tüm zorluklara rağmen annemle beraber mücadele ettik. Bu konuda anneme minnettarım. Hâlâ okula annem getirip götürüyor.” Anadolu Ajansı, kendince iyi bir haber yaptığını düşünüyor. Bu kesinlikle iyi bir haber değil. Neden mi? Anneyi yüceltiyorsunuz. Annenin yaptığı yüceltilecek bir şey değil işin doğrusu. Evet, günün koşullarında çocuğuna yardım ediyor, kısa vadede onun ihtiyaçlarını gideriyor fakat 26 yaşına gelmiş erişkin bir birey, üniversiteye hem de eğitimlerini alsa kendi başına gidebilecekken, annesiyle beraber gidebiliyor. Biz bu kişinin erişkin olduğundan gerçekten söz edebilir miyiz? Kendi kararlarını alabildiğinden, özel bir hayatı olduğundan söz edebilir miyiz? Yani ailelerin, ebeveynlerin korumacı tavırları nedeniyle birçok arkadaşımız bu tür durumlara maruz kalıyor. Belli bir yaştan sonra bağımsız hareket etmeye çalışıyor ve onun zorluğuyla mücadele ediyor bu sefer. Ve bazı şeyler tam da kazanılamıyor. Bu nedenle ailelerin korumacı tavrı, kısa vadede onların sorununu çözüyormuş gibi görünse de, onlara bir konfor alanı yaratıyormuş gibi görünse de, uzun vadede en büyük zararı yine çocuklarına yapıyorlar. Bu nedenle böyle olayları haberleştirmekten ziyade, bu tür durumları yaşayan ailelere ve onların çocuklarına destek olacak mekanizmaları geliştirmek gerekiyor. Onları rehabilitasyon merkezlerine yönlendirmek gerekiyor. Ne güzel, arkadaşımız üniversiteden mezun olacak. Belki öğretmen olacak. Belki ses sanatçısı olacak. Belki müzik alanında farklı şekillerde ilerleyecek. Ama bunu elinde beyaz bastonuyla sokağa çıkarak yapsa, iş yerine kendisi gitse, annesi onu sadece izleyici olarak görse, onun yanında yardımcı olarak değil de sadece onunla gurur duyan bir ebeveyn olarak görse, iyi olmaz mı? Basın mensupları da bu tür vakaları haberleştirmekten, aileleri, olayları yüceltmekten, dramatize etmekten vazgeçmeliler. Benim bu konuyla ilgili yorumum kısaca, özetle bu şekilde.

Değerli izleyiciler, Engellilerin Gündemi yayınının 14. bölümünü de noktalıyoruz. Zaman damgalarına tıklayarak istediğiniz haberle ilgili yorumlara gidebilirsiniz. Video içerisinde hareket edebilirsiniz. Ayrıca yine açıklamalar bölümünde verdiğim linklere tıklayarak, sözünü ettiğimiz haberlerin detaylarını okuyabilirsiniz. Bu videoyu beğenerek, yorumlayarak ve paylaşarak destek olabilirsiniz. Kanala abone olarak hem bundan sonra yayınlanacak videolardan anlık olarak haberdar olabilirsiniz hem de benim motivasyonumu artırırsınız. Bir sonraki videoda görüşene kadar kendinize iyi bakın.

Paylaş: