|

Normal Doğum Söylemi, Ayrımcılığın Gölgesinde Kalan Kadınlar ve Engelliler

 

Sokaklar Bizim serisinin bu bölümünde hem kadınlara yönelik “normal doğum” temalı kamu spotu ele alınıyor, hem de trafik ışıklarında görme engellilerin karşılaştığı sorunlar gösteriliyor.

İlk olarak, kadın cinayetlerinin ülkenin en önemli gündemi olduğu bir dönemde yayımlanan Sağlık Bakanlığı’na ait bir kamu spotu eleştiriliyor. Bu kamu spotu, kadınları “normal doğum yapanlar” ve “normal doğum yapmayanlar” olarak ayırarak sezaryen doğumu olumsuzlaştırıyor ve normal doğumu teşvik ediyor. Taşgın, bu yaklaşımın ayrımcılık içerdiğini ve toplumsal baskıyı artırdığını ifade ederken, kadınların nasıl doğum yapacaklarına kendilerinin karar vermesi gerektiğini savunuyor. Özellikle sezaryen doğumu tercih etmek zorunda kalan kadınların bu kamu spotundan olumsuz etkilenebileceği, dışlanmış hissedebileceği ve kendilerine yönelik bir ayrımcılıkla karşılaşabilecekleri vurgulanıyor. Taşgın, normal doğumun teşvik edilmesinin arkasında toplumdaki erkek egemen baskının etkisi olduğunu ve sezaryen doğumun bir hak olduğunu hatırlatıyor.

İkinci olarak, Taşgın, “normal” kavramının ayrımcı bir dilin ürünü olduğunu ve engelli bireylerin de bu ayrımcılıkla sıkça karşılaştığını belirtiyor. Engellilere “anormal” muamelesi yapılması, engelli olmayan bireylerin “normal” olarak tanımlanması, engelli bireylerin deneyimlediği bir dışlanma biçimi. Eğitimde ve sağlık raporu süreçlerinde engelli bireylerin, özellikle de görme engelli öğretmen adaylarının yaşadığı zorluklar örnek olarak sunuluyor. Taşgın, sağlık kurullarının öğretmenlik yapabilme yetkinliğini değerlendirmesinin doğru olmadığını, bunun eğitimciler tarafından belirlenmesi gerektiğini ifade ediyor. Bu yaklaşımın, engelli bireylerin yetenek ve potansiyellerini göz ardı eden bir tıbbi modelin etkisi olduğunu ve bunun değiştirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Üçüncü olarak, erişilebilirlik sorunları üzerinde duruluyor.Taşgın, görme engelli biri olarak beyaz bastonuyla sokaklarda yürürken karşılaştığı deneyimlerini paylaşmakta ve Ankara’da Kızılay bölgesinde sesli ışık sistemlerinin eksikliklerini örnekliyor. Bu sorunların engelli bireylerin günlük yaşamlarını ne kadar zorlaştırdığına dikkat çekiyor. Bazı yerlerde sesli ışık sistemleri çalışırken diğer yerlerde çalışmaması gibi durumlar, erişilebilirliğin tutarsız ve yetersiz olduğunun bir göstergesi olarak sunuluyor.

Son olarak, “normal” kavramının kökeni ve ayrımcılık içeren anlamı üzerinde duruluyor.Taşgın, bu kavramın Sanayi Devrimi’nden sonra bugünkü anlamını kazandığını ve hem engellilere hem de kadınlara yönelik ayrımcılığın arkasındaki dilin bir parçası olduğunu dile getiriyor. “Normal” kavramının ayrımcılığı beslediği ve toplumsal eşitsizliklere zemin hazırladığı vurgulanıyor. Bu bağlamda, kamu spotlarının ve toplumsal dilin dikkatli bir şekilde incelenmesi ve eşitlikçi bir dilin benimsenmesi gerektiği ifade ediliyor.

Özetle, programda kadın cinayetleri, doğum biçimleri arasındaki ayrımcılık, engelli bireylerin yaşadığı sorunlar, erişilebilirlik eksiklikleri ve “normal” kavramının ayrımcı yönleri gibi konuları bir arada ele almakta ve bu sorunlara karşı daha eşitlikçi bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğini savunuyor.

Paylaş: