|

Belçika’da VİEWS İnternational adlı körler derneği ziyareti – 2. bölüm

Emre Taşgın, Muharrem Ocal

Uluslararası bir körler derneği olan ve Eğitimde Görme Engelliler Derneği olarak üye olmak için başvuruda bulunduğumuz VİEWS İnternational adlı kuruluşun faaliyetlerini izlemek üzere, 4 – 16 Kasım 2013 tarihlerinde 12 günlük bir program çerçevesinde derneğin merkezi olan Belçika’nın Liege şehrine gittik. Bu yazımızda söz konusu derneğin faaliyetleri ve şehir hakkında gözlemlerimizi aktarmaya çalışacağız. Gözlemlerimizi uzun olmaması açısından yazı dizisi halinde sunacağız. Bu sayfada ilgili yazı dizimizin 2. Bölümünü okuyorsunuz.

 

2. bölüm

Birinci bölümünü daha önceki günlerde gönderdiğimiz bu yazı dizisinin ikinci bölümünde 8-12 Kasım tarihleri arasındaki izlenimlerimize yer vereceğiz.

Yazımızın konu başlıkları ise şu şekilde:  Liege; Tarihi Bir Şehir, Tarihi Bir Müze Deneyimi, Modelaj Etkinliği, Gözü Kapalı Yürümek ve Farkındalık, Körler Okulu Deneyimleri, Görme Engelli Bireyler İçin Oyun Merkezi, Brüksel Merkezinde Gezinti.

 

Liege; Tarihi Bir Şehir:

Güne şehrin merkezinde bulunan katedralin önündeki meydanda yer alan tarihi bir taşı tanıyarak başladık. Ardından Liege’nin tarihi hakkında bilgi aldık; Bu şehrin daha önce Hollanda’ya bağlı olduğunu öğrendik. Şehrin en önemli tarihi yapılarından biri büyük bir katedral. Buradaki katedralin bir kısmı defalarca yıkılmış ve daha sonra tekrar inşa edilmiş. Katedralin önündeki Square Market adlı meydanda geçmişte tutukluların idam edildiği bir bölge mevcut. Katedralin içine girdikten sonra koridordaki kolonlarda yer alan figürler ve binanın yapısı hakkında bilgi verildi. Söz konusu katedrali inşa eden IV. Henri, Davinci’nin fikrini çalarak burayı düzenlemiş. Katedralin arka bahçesinde geçmişte tutukluların bulunduğu bir bölge yer alıyor. Katedralden çıktıktan sonra 374 basamaklı bir merdiven gördük. Burada Ekim ayının ikinci haftasını takip eden cumartesi ve pazar günlerinde görsel bir şölen gerçekleştiriliyor. Bu merdivenin son basamağına ulaşıldığında şehir ayaklar altında kalıyor. Liege’de bir körler derneği burada zaman zaman etkinlik düzenliyor. Bu etkinliklerde tüm basamakları 10 kez inip çıkan kişiler Everest’in yüksekliği kadar tırmanmış oluyor. U şeklindeki çok dar bir sokakta bazı insanlar 1400’lü yıllarda yapılmış evlerde yaşıyor. Bu dar sokağın tam ortasında yer alan Meryem Ana biblosu yılın belli dönemlerinde ziyaret edilerek çiçeklerle bezeniyor. Ayrıca bu sokağın sonunda âşıklar meydanı diye tabir edilen bir yer bulunuyor. Başka bir meydanda ise sağ tarafı eski, sol tarafı yeni binalar mevcut.

 

Tarihi Bir Müze Deneyimi

Öğleden sonra daha önce sözünü ettiğimiz katedralin önündeki meydanın altında yer alan müzeyi ziyaret ettik. İlk önce katedralin maketini inceledik. Müzede farklı dönemlere ait birçok tarihi taş, yapı ve heykele dokunma şansımız oldu. Burada 1970-74 yılları arasında yapılan kazıdan çıkan eserler sergileniyor. Fakat tarihi dokunun bozulmasına izin verilmiyor ve kolonlar çekilerek üstüne meydan yapılıyor. Bu müze inşa edilirken belki görme engelli ziyaretçiler düşünülmemiş olabilir; ancak rehber eşliğinde görmeyen bir kişi burayı rahatlıkla gezebilir.

 

Modelaj Etkinliği

Ertesi gün; ilk olarak bir Modelaj çalışması gerçekleştirdik. Bizim dışımızda iki görme engelli kişi daha bu çalışmaya katıldı. Killerden basit şekiller yaptık. Bu etkinliği gerçekleştiren kişi gönüllü bir öğretici. Çalışma esnasında bizimle sık sık ilgilendi ve tavsiyelerde bulundu.

 

Gözü Kapalı Yürümek ve Farkındalık

Öğleden sonra; Belçika’da yaşayan ve farklı ülkelere mensup VİEWS üyelerinin zaman zaman düzenlediği toplantı etkinliklerinden birine katıldık. Etkinlikte ilk olarak herkes tarafından okunan bir kitap üzerinde tartışılıyor. Daha sonra ise engellilik üzerine deneyim paylaşımları yapılıyor. Bu etkinlikteki tartışma konusunu engelli farkındalığı ve toplumdaki yanlış anlayışlar oluşturmaktaydı. E-posta grubumuzda sıkça tartıştığımız bir farkındalık çalışmasının benzeri burada yapıldı. Salondaki gören 4 kişi, görme engelli kişilerin eşliğinde yaklaşık 20DK boyunca, sokakta gözü kapalı bir şekilde, elinde bastonla yürüdü. Daha sonra salona gelen bu kişiler deneyimlerinden bahsettiler. Herkes öncelikle bastonla yürümenin zorluğuna dikkat çekti. Bir kişi bu şekilde yürümenin çok eğlenceli olduğunu, sürekli arabalara ve diğer nesnelere çarptığını anlattı. Diğer bir kişi baston kullanmanın kolları çok yorduğundan bahsederken; bir diğeri yola konsantre olmak için dikkatini dağıtacak her türlü şeyden kaçınma ihtiyacı hissettiğini belirtti. Ancak; bu 4 kişinin günlük hayatta görme engellilerle sürekli ilişki halinde olduğunu söylemekte yarar var. (Daha sonraki günlerde dernek başkanı Vanessa’ya bu etkinliğin ülkemizde tartışma konusu olduğunu; bir kesimin bunun empatiye değil yalnızca acımaya yol açtığı görüşünü taşıdığını söyledik. Bir İtalyan olan Vanessa, buna benzer faaliyetlerin kendi ülkesinde de gerçekleştiğini ve faydalı olduğunu düşünerek tavsiye ettiğini söyledi. Esasen bu konu üzerinde fazla da konuşma fırsatımız olmadı.) Etkinlikte daha sonra engelliler ve toplumdaki yanlış anlayışlar üzerine canlandırmalar ve deneyim paylaşımları yapıldı. Görme engelli bir kişinin yanında gören biri olduğunda soruların genelde gören kişiye sorulması, bir yer tarif edilirken elle işaret edilmesi, görme engelli kişilerin yanında içinde görme ifadesi bulunan kelimelerin kullanımından çekinilmesi, görme engelli bireylerin “film dinlemek” gibi deyimler kullandığının düşünülmesi, yolda yürüyen görme engelli bir kişiye uzak bir mesafeden yön tarif edilmesi gibi konular ele alındı. Pazar günü boş günümüzdü. Biz de bu boşluktan yararlanarak şehirde daha önce görmediğimiz yerleri gezme fırsatı yakaladık. Pazar günleri birçok işyeri kapalı durumda. Nehir kıyısına kurulmuş olan bir semt pazarı bize ülkemizdeki benzerlerini anımsattı. Tek fark buradaki pazarların ürün bakımından zengin olması ve daha geniş bir alanda kurulması olabilir.

 

Körler Okulu Deneyimleri

Pazartesi günü ülke için önemli bir tarih olması nedeniyle tatil ilan edilmişti ve o gün de işyerlerinin büyük çoğunluğu kapalı durumdaydı. 11 Kasım 1918 tarihinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun 1. Dünya Savaşından çekilmesi sebebiyle bu tarih ülkede özel bir gün olarak görülüyor. Öğleden sonra yine farklı ülkelere mensup VİEWS üyelerinin bir araya geldiği bir etkinliğe katıldık. Bu etkinlik; bizim platform ve dernek dönemlerimizde Ankara, İstanbul ve İzmir’de gerçekleştirdiğimiz cafe etkinliklerine benzer bir organizasyondu. Her ay ya da bu mümkün olmazsa iki ayda bir gerçekleştirilen bu toplantılar her zaman aynı cafede yapılıyor. Bu toplantıda farklı ülkelerde yaşayan görme engellilerin körler okulu deneyimleri konuşuldu. Toplantı esnasında almaya çalıştığımız notlar ışığında, her kişinin deneyimlerine, ülkelerine ayırarak yer vermeye çalıştık.  Belçika: “Körler okulunda öğrenim gördüm. Okulumdan gayet memnundum. Sürekli yardımcı oluyorlardı. Belçika’da rehabilitasyon merkezleri var ve her yaşta gidilebiliyor. Ben çocukken gittim. Bağımsız hareketi ve Bastonu kullanmayı 1. Kademede orada öğrendim. Yemek yapmak gibi günlük aktivitelere motive olamadım. Gençken bunları öğrenmek daha kolay oluyor.” Belçika-2: “1. Kademeyi körler okulunda okudum. Liseyi ise normal okulda, bir özel eğitimci eşliğinde okudum. LİSE deneyimlerimi aktaracağım. İlk önce zorlanacağımı düşündüm. Ama daha sonra isteklerim ve buraya alışmam için yardım edildi; okula entegre edilmem sağlandı.”  İtalya: “Burada körler okulu yok. Görme engelliler herkesle birlikte eğitim alıyor. Bir özel eğitim öğretmeni aracılığıyla kabartma yazıdan bağımsız harekete her türlü alanda öğretim yapılıyor. 2. Kademede entegrasyon zor oldu. Çünkü arkadaşlarımla bir yerlere gitmek kolay değildi. Ayrıca rehabilitasyon merkezleri var. Ancak ileri yaşlarda bağımsız hareket gibi alanlarda başarılı olmak zor oluyor. Burada ailenin önemi büyük. Bu eğitimler genç yaşlarda alınmalı. 11 yaşındayken bastonu kabul etmedim. Sonra diğer körleri gördüm ve motive oldum. 13 Yaşındayken anneme yalnız başına dışarı çıkmak istediğimi söyledim.” Romanya: Burada 12 yıl görme engelliler okulunda okudum. Ve oldukça Memnunum. Kaliteli bir okuldaydım. Ailemden ayrıldıktan sonra yemek yapmayı öğrendim. Ailem “patatesleri nasıl keseceksin” diye soruyordu. Okulun son iki yılında ütü vb. günlük yaşam becerilerine dair eğitimler verildi.” Romanya-2: “İlk önce körler okuluna, ardından normal okula gittim ve en son üniversiteyi bitirdim.   1. Kademede körler okulunda olduğumdan zorluk çektim. Normal okullarda eğitim körler okullarına göre daha iyi.” Almanya: “Tüm eğitim hayatım körler okulunda geçti. Kabartma yazıdan bağımsız harekete kadar her türlü şeyi burada öğrendim. Derste konuları öğrenebilmem için iyi konsantre olmam gerekiyordu. Bu okullarda eğitim oldukça iyi.” İngiltere: “16 Yaşındayım ve az gören durumundayım. İlk ve ortaokulu körler okulunda okudum. Diyagramları ve diğer şekilleri kabartarak bana öğretiyorlardı. Benimle çok ilgilendiler ve Genel olarak ihtiyaçlarımı giderdiler.” Annesi: Daha önce görme engelli bir kişi görmemiştim. Çocuğumu normal okula göndermek istemiştim.  Ama çocukların kendilerini tanımaları ve engellerini kabullenmeleri için körler okuluna göndermem tavsiye edildiğinden buraya kaydını yaptırdım. Şu anda her türlü konuda yardımcı oluyorlar.” Bulgaristan: “İlk ve ortaokulu körler okulunda okudum. Lisede normal okula gitmek istedim fakat ailem izin vermediğinden körler okuluna devam ettim. Üniversitede ise farklı bir yere gitmeye karar verdim.”

 

Görme Engelli Bireyler İçin Oyun Merkezi

Yaklaşık 75 dakikalık bir tren yolculuğunun ardından Brüksel’e, oradan da içinde sesli anons sisteminin de bulunduğu bir tramvayla oyun merkezine ulaştık. Bu oyun merkezinde çeşitli oyunlar görme engelli bireylerin oynayacağı hale getirilmiş. Burada 400 civarında oyun bulunuyor. Eğitici oyunlardan strateji oyunlarına, kart oyunlarından yapboz oyunlarına kadar birçok çeşit oyun yer alıyor ve her yaşa hitap eden oyuna rastlamak mümkün. Dileyen kişiler buradan bir aylığına ödünç oyun alabiliyor. Oyunları görme engelli bireyler için uyumlu hale getirebilmek için gerekli malzemelerin pahalı olması ve burada yer alan oyunların el yapımı olarak geliştirilmesi sebebiyle satış yapılmıyor. Oyun merkezinin finansmanını daha çok bağışlar oluşturuyor. Ülkenin farklı şehirlerindeki görme engelli dernekleri bu merkezden sunum talep ediyorlar. Ancak masrafları sunum talep eden dernek karşılıyor. 11 Yıldır faaliyette bulunan bu merkeze görme engelli dernekleri üye olarak kendi üyelerinin yararlanmasını sağlayabiliyor. Sudoku, Tick-tack-toe, Tabu, Scrabble gibi bilinen oyunlar taş ya da kâğıtlar kullanılarak görme engelli bireyler için uyumlu hale getirilmiş. Kâğıtlara şekiller çizilerek oluşturulmuş oyunlar için Piaf kullanılıyor. Bize gösterilen oyunlardan biri görme engelli çocuklara Braille alfabesini öğretmeye yönelik eğlenceli bir çalışmaydı. Bir bebeğin üzerinde 6 düğmeli bir yelek bulunuyor ve yelekteki düğmeler iliklenerek harfler oluşturuluyor. Bu şekildeki birkaç bebeğin yan yana gelmesiyle kelime yazılabiliyor ve böylece görme engelli çocuğun Braille alfabesine yatkınlık kazanması sağlanıyor. Bize gösterilen bir diğer oyun ise görme engelli çocukların şekil algısını geliştirmeye yönelikti. Şekiller bilgisayarda çizildikten sonra Piaf kullanılarak kabartılıyor ve bunların üç boyutlu karşılığı olan tahtalarla eşleştirilmesi amaçlanıyor. Bir diğer oyun ise kart oyunu olan Blöf benzeri bir oyundu. Ancak bu oyun taşlarla oynanıyor. Her oyuncunun bir piyonu oluyor ve bunlar bir parkur üzerine yerleştiriliyor. Amaç atılan zarın daha fazlasını söyleyerek parkuru diğer yarışmacılardan önce bitirmek. Bu yüzden kapalı bir kutu içerisinde bulunan zar sallanarak yalnızca oyuncu tarafından görülebiliyor. Oyuncunun attığı zardaki sayıya inanmayan kişi zara bakabiliyor. Eğer yanlışsa oyuncunun, doğruysa inanmayan kişinin piyonu parkurun en başına dönüyor.

 

Brüksel Merkezinde Gezinti

Öğleden sonra şehir merkezinde bir gezintiye çıktık. İlk olarak Efsaneye konu olan bir çocuktan bahsedildi. Bu efsaneye göre; şehir merkezine konulan bir bombaya çişini yapan çocuğun, bombanın patlamasını engelleyerek büyük bir facianın önüne geçtiği anlatılıyor. Günümüzde bu efsane ülkenin sembolü haline gelmiş durumda. Ayrıca ülkenin bir diğer simgesi ise Atomium. Daha sonra dört tarafı ayrı büyük tarihi yapılardan oluşan bir bölgenin şehrin tarihindeki yeri anlatıldı. Kralın evi olarak anılan tarihi bir yapı ve karşısında bir süre katedral halini alan; fakat günümüzde resmi işler için kullanılan çok büyük ve batı motiflerini de içinde barındıran bir bina yer alıyor. Bu meydana yakın bir bölgede ve aslı şu an için bakımda olan uzanan bir kadın heykeli bulunuyor. Bu kadının sağ eline dokunulduğunda dileklerin yerine geldiğine inanılıyor. Şehirde tarihi dokuyu bozmamak kaydıyla birçok gökdelen ve yeni binalar yer alıyor. Genel olarak Brüksel Liege’e göre daha hareketli bir şehir görünümünde. Liege’de olduğu gibi Brüksel’de de yollarda ve otobüslerde engellilere yönelik herhangi bir düzenlemeye rastlamadık. Aynı şekilde, genel olarak şehirde trafik lambalarının yerine karşıdan karşıya geçmek için yaya geçitleri kullanılıyor ve buralarda hissedilebilir bir çizgi yer alıyor.  Yazımızı üçüncü ve son bölümüyle sonlandırmayı düşünüyoruz.

Fotoğraf albümünü görüntüleyin

 

Yazı dizisi bölümleri

        1. bölüm bölüm            3. bölüm
Paylaş: