|

Soner Yalçın: Bize ne kör ne topal lazım – Engellilerin Gündemi

 

Engellilerin Gündemi, iki haftada bir cuma akşamları yayınlanması planlanan seri bir yayın. Bu yayında engellilik alanına dair basında, sivil toplumda, sosyal medyada ve kamuoyunda konuşulanlar masaya yatırılacak.

Bu sayfada 8 Eylül 2023 tarihli Engellilerin Gündemi yayınına dair videoyu izleyebilir ve videoya ait yazılı döküm dosyasını okuyabilirsiniz.

 

 

Giriş

Merhaba,  merhaba, merhaba!

Ben emre Taşgın. Artık ben de youtube’dayım. Hepiniz hoş geldiniz bu kanala. Az önce de ifade ettiğim gibi emre Taşgın ismim. görme engelliyim. Ya da daha açık bir ifadeyle körüm. Beni körler camiası esasen tanır çoğunlukla ama tabii ki buradaki kitlemiz sadece beni tanıyanlar olmayacak. Hedefimiz tabii ki büyük. 34 yaşındayım. Kendimi engelli hakları aktivisti olarak tanımlıyorum. Aynı zamanda da Sosyal Bilgiler öğretmeni olarak yaklaşık 10 yıla yakındır görev yapıyorum. Beni daha çok EGED ile tanırlar. Körler camiası Eğitimde Görme Engelliler Derneği ile tanır. Aşağı yukarı 15 yıldır ben sivil toplum alanında farklı örgütlerde bulunuyorum ama Eğitimde Görme Engelliler Derneği ile tanınmam da pekala normaldir. Çünkü 2013 yılında kurduğumuz bu derneğin kurucu başkanlığını yaptım ve de 9 buçuk yıl boyunca da Yönetim Kurulu Başkanı oldum. Geçen yıl 8 ekim 2022 tarihinde yapılan genel kurulda yeni dönem yönetim kuruluna aday olmayınca görevim sona erdi. Ama hem burada hem daha başka örgütlerde aktif olarak sivil toplum mücadelesini sürdürüyorum. Türkiye engelsiz bilişim platformu’nda Yürütme Kurulu üyesiyim ve burada halen aktifim. Yine Türkiye Bilişim Derneği’nin ve Eğitim İş Sendikası’nın da üyesiyim. Burada da farklı şekillerde engelli hakları alanına katkı vermeye çabalıyorum.

Peki bu kanalı niye açtım? Aslında farklı bir videoda bununla ilgili çok daha detaylı şeyler söyleyeceğim ama kısaca burada da değinelim. Ben burada engelli hakları, eğitim, erişilebilirlik gibi engellilik alanıyla ilgili daha çok içerikler üreteceğim. Ama bunun dışında da gençlere yönelik, eğitim alanına yönelik, sivil topluma yönelik, proje yönetimine yönelik, akademik yazım becerilerine yönelik, rapor yazma, slayt hazırlama, CV ve özgeçmiş oluşturma gibi konuları da içeren, farklı kitleleri de doğrudan ilgi alanı olarak belirleyeceğim içerikler de oluşturacağım. Bunlarla ilgili farklı bir video çekeceğim. Zaten onu izleyebileceksiniz.

Bu kanaldaki amiral yayınlarından bir tanesi “Engellilerin gündemi” olacak. Beni tanıyan arkadaşlar bilirler. Ben düzene önem veririm. Dolayısıyla bu kanalda yapacağım yayınlarda genellikle seri adlarıyla olacaktır. Bu serilerden bir tanesi de Engellilerin gündemi. ne olacak burada? Basında, sivil toplumda, sosyal medyada, kamuoyunda engellilik alanıyla ilgili ne konuşuluyorsa biz onu burada değerlendireceğiz. Önce ben yorumlayacağım; sonra sizler yorumlarınızla bana katılabilirsiniz, katılmayabilirsiniz, eleştirebilirsiniz, hak verebilirsiniz. Sizlerle beraber bu videonun hemen ardından yorumlarla tartışmaya devam edeceğiz.

Haziranda açmaya karar verdim ben bu kanalı. Tabii ki kar zarar analizi yaptık. Benzer analizi yaptık. Benzer olmayan ama bana yakın konseptlerdeki kanalları inceledik ve sonuç itibariyle bir işe kalkışıyoruz. Hadi bakalım! Yolumuz açık olsun diyelim. Bakalım nasıl olacak? İyi olacak mı, olmayacak mı deniyoruz. Tabii ki iyinin daha iyisi her zaman vardır. Şu anda mükemmel bir ortamda değilim. Imkanlarım sınırlı. Bunların gayet farkındayım. Şöyle bir şey söylüyorum ben öğrencilerime: Hayatta kim hata yapmaz? Hiçbir şey yapmayan hiç hata yapmaz. Biz de hata yapmaya geldik. Hatalarımızla kabul edin bizi diyelim.

Arkadaşlar; erişilebilirlik diyorum ben hayatımın her alanında. Bunu youtube kanalında da uygulamaya çalışacağım. Nasıl sağlayacağım? Bir defa fotoğraflar varsa onları elimden geldiğince betimlemeye çalışacağım. Aynı zamanda bu videoyu işitme engelli arkadaşlarımız da izleyebilirler. Tabii ki bir işaret dili tercümanı ayarlayacak bütçeye sahip değilim. Umarım yapay zeka bu alanda ilerler de bizde bu konuyu daha iyi çözüme kavuşturabiliriz. Bugünkü imkanlar dahilinde ne yapabilirim? Her videonun yazılı dökümünü Web sitemde, emretasgin.com’da yayınlayacağım arkadaşlar. Yine burada da alt yazıları aktif hale getirerek erişilebilirliği imkanlar dahilinde sağlamaya çalışacağım. Evet, aslında çok konuştum. Bundan sonra farklı seri yayınlar olacak. Onlar Daha yapılandırılmış olacaklar. Başı sonu belli olan programlanmış içerikler olacak. Tabii ki engellilerin gündemi de öyle olacak ama bu biraz daha esnek olacak. Biraz sizlerle sohbet edebildiğim, geride bıraktığımız haftaları değerlendirebileceğimiz, o günlerde ben neler yaptım, Hayatımda neler oldu onları paylaşabileceğim, sizlerden gelen yorumları değerlendirebileceğim, cevaplayabileceğim bir program olacak. Çünkü Engellilerin Gündemi’ni ben 2 haftada bir yapmayı düşünüyorum.

Ve bugün 8 Eylül 2023. Kanalım açılıyor ve ilk engellilerin gündemi programıyla sizlerle birlikteyiz!

 

Erdoğan düşürüldü Kılıçdaroğlu kazandı – Soner Yalçın, 29 Ağustos 2023, Sözcü

Peki ilk konumuz ne? Soner Yalçın. Evet arkadaşlar; Engellilerin Gündemi’nin ilk konusu Soner Yalçın. Ya da şöyle söyleyelim, youtube kanalında konuşacağım ilk konu, ilk kişi Soner Yalçın. Soner Yalçın ne alaka. Soner Yalçın, 29 Ağustos tarihinde sözcü gazetesinde bir yazı yazdı. Başlığı da “Erdoğan düşürüldü, Kılıçdaroğlu kazandı”. Soner Yalçın bu yazıda demiş ki özetle; aslında Kılıçdaroğlu kazansaydı da bugün benzer şeyler olacaktı ekonomide. Onlar da yurt dışından sermaye getirmeye çalışacaklardı. Onlar da faiz arttıracaktı. E şimdi Erdoğan kazandı sözde ama o da Mehmet şimşek’e teslim etti her şeyi. Esasen burada figürler değil, sistem meselesi var. Yani Erdoğan da aslında kaybetmiş durumda. Buraya kadar tamam; olabilir. Soner Yalçın bu tarz tespitleri sürekli olarak yapıyor. Ben de köşe yazılarını sürekli okuyan biri olarak Onu da takip ediyorum, farklı görüşlerden kişileri de takip ediyorum. Soner Yalçın’ın benzer görüşleri olduğunu biliyorum ama bizi ilgilendiren mesele yazının son bölümünde kullandığı ifadeler. Şimdi ekranda da var. Bu arada Soner yalçın’ın Sözcü Gazetesi’nden aldığım bir fotoğrafı da var.

Demiş ki Soner Yalçın: “Her topalın bir kör alıcısı var ve bize ne Topal ne kör lazım. Bu alım satıma artık son vermek gerek. Bize kurtarıcılar lazım.” Evet arkadaşlar; bize ne kör lazım ne Topal lazım diyor Soner Yalçın. ne düşünüyorsunuz bu konuda? Fazla mı alınganim ben? Bu arada kültürel çalışmalar alanında yüksek lisans tezimi tamamladım. Türkiye’de Türkçe yazılmış ilk posthüman engellilik çalışmalarıyla ilgili tezi yazmış bir insanım. Bu tezimin de farklı şekillerde sizlerle içeriklerini paylaşacağım. Onun da hazırlıkları var. Belki YouTube kanalıyla paralel de iş yürütebiliriz ilerleyen aylarda. Orada da ifade etmeye çalıştım, farklı yerlerde de ifade etmeye çalıştım. Engellilik tarihine baktığımız zaman engellilik tabii ki hiçbir zaman güzel bir şekilde algılanmamış. Acınacak şekilde algılanmış, istenmeyen şekilde algılanmış, hor görülen, ötekileştirilen, tecride uğrayan şekilde algılanmış ve uygulanmış. İşkenceler yapmışlar, engelli doğan insanları farklı ortamlarda tutmuşlar Vesaire… bir sürü şey var. Yani onlara girmeyelim. Dolayısıyla bin yıllardır süregelen kültürel anlayışın bir uzantısı olarak bugün topallık da körlük de  istenen bir şey değil. O yüzden zaten bu kelimeleri süsleyip de yerine özel gereksinim falan filan diye uyduruk kelimeler kullanıyorlar. Bu kelimeyi özellikle seçtim: Uyduruk. Günlük hayatımda kullanmam ama burada kullanacağım. Özel eğitimci hocalarımız, arkadaşlarımız bana kızmasınlar ama siz bizlere “özel” dedikçe en büyük ayrımcılığı siz yapıyorsunuz. Buna daha başka videolarda geleceğiz. Ama şunu söyleyeceğim, bugün Soner Yalçın aslında ne körleri ne de topalları hedef almamış yazısında. Metafor olarak kullanmış. Fakat ne oluyor arkadaşlar? Böyle böyle insanların kültürel kodları şekilleniyor. “Bize ne kör lazım ne Topal lazım” demeden de bu tarz düzenin adamları bize lazım değil denilemez miydi? Denilirdi. Ama sayın Soner Yalçın körleri ve topalları istemiyoruz diyerek dolaylı olarak insanların aklında körlüğün ve topalların olumsuz izlenim yarattığı çağrışımında bulunuyor. Soner yalçın’ın bu yazısından sonra sosyal medyada kendisine yönelik bazı tepkiler oldu. Soner Yalçın’ın özür dilemesi gerektiği, engellilere yönelik bu düşüncelerinden dolayı geri adım atması gerektiği yönünde şeyler söylendi. Yalçın bunu yaptı mı Takip edemedim. Ama bence yapması gerekir mi? Gerekir. Herkes haddini bilecek! Sen toplumda önemli bir kesimi oluşturan kitle hakkında ileri geri konuşamazsın kardeşim. Bu kültürel anlayış değişecek. Bu kodları değiştireceğiz. Biz değiştireceğiz. Bizden sonrakiler değiştirecek. Hep beraber bunun mücadelesini yürüteceğiz. “Söylemlere takılmayın” falan; hayır efendim! Söylemler kişinin bence aynasıdır.

Bir Twitter ekran paylaşımı. Çok da etkileşim alan bir Tweet değil. 10 ağustosta yayınlamıştım ben bunu. 389 görüntülenme, 4 retweet ve 13 beğeni almış benim ekran kaydı aldığım günlerde. Ne demişim ben burada? “Okuduğum bir makalede demokrasiye yönelik en büyük tehdit kör ve aptal yöneticilerdir ifadesi yer alıyor. Burada kastedilen kör insanlar değilse de, körlüğün konumlanış biçimidir. Asıl değişmesi için mücadele etmemiz gereken tam da budur.” Böyle bir tweet paylaştım. Bunu Facebook’ta, Threads’te, nerede sosyal medya hesapların varsa orada paylaştım. Söylemek istediğimi aslında anlatan bir tweet öyle değil mi? Yani şimdi kör yöneticiler demokrasiye zarar veriyor, öyle mi? Türkiye’de kör milletvekilleri var. Bugün de var, geçmişte de vardı. Mesela bunlar demokrasiye zarar mı veriyor? Ya da bürokratlar var. Bunlar da mı aptal ve körler olarak demokrasiye zarar veriyor? Hayır; aslında bunu demiyor. Körleşmiş, yani zihni artık öngörü sahibi olamayan, geleceğe bakamayan, vizyon sahibi olamayan yöneticilerden bahsediyor demokrasiye zarar verenler olarak. Ama burada da ne kullanılmış? Yine körlük metaforu kullanılmış. “Söylemlere takılmayalım uygulamaya odaklanalım” deniliyor ya arkadaşlar, tekrar edeyim: Söylemler kişilerin aynısıdır. Çok net belli eder insanın söylemi kendisini. Tabii bunu kamufle etmeyi başaranlar var günümüzde. Yani asıl niyetini gizleyerek farklı söylemler kullananlar da yok değil. Bizim mücadele etmemiz gereken bu söylemlerdir. Bu söylemler dile getirilemesin artık rahatça. Bizim bunu yapmamız gerekiyor. Evet; Sayın Soner Yalçın, bir daha bu tarz ifadeler kullanmayınız Ve maksadını aşan ifadelerinizden dolayı özür dileyiniz dilemediyseniz.

Soner Yalçın’ın Sözcü Gazetesi’ndeki adı geçen yazısını görüntüleyin

 

Döner ustası, engellilere umut oluyor – İHA

Şimdi yeni bir habere geldik. Bu video akşam 20’de yayına girecek. Herhalde herkes akşam yemeğini yemiştir diye düşünüyorum. Bu saatlerde ilk yayına girdiği anda izleyenler için tabii. Farklı saat dilimlerinde izleyebilirsiniz. Haber şöyle: “Döner ustası engellilere umut oluyor.” Iha ihlas Haber Ajansı’nın bir haberi. “Kastamonu’da il merkezindeki bir restoranda çalışan döner ustası Tuncay Kaçar, televizyondan izlediği haberden etkilenerek mavi kapak biriktirmeye başladı. Tuncay Kaçar, biriktirdiği mavi kapakları daha sonra Türkiye Sakatlar Derneği Kastamonu Şubesi’ne teslim ediyor.” Ustamızın da bir fotoğrafı var burada. Ben Kastamonuluyum. O Tuncay ustayı tanısaydım veya bu haber Kurban Bayramı döneminde yayınlansaydı -çünkü ben o dönem kastamonu’ya gitmiştim- Tuncay ustamın dükkânına uğrardım. Dönerini yerdim. Çayımı içerken de Tuncay ustaya derdim ki: “Ya ustam. Aslında sen iyi niyetli bir adamsın. Gerçekten de engellilerin daha rahat hareket edebilmesine katkı sağlamak istiyorsun. Etkilenmişsin izlediğin haberden. Duyarlılığın artmış. Bence bu çok önemli bir şey. Ama sen ne yapıyorsun biliyor musun Tuncay ustam? Sen aslında ambalaj üreticilerinin yapması gerekeni yapıyorsun Tuncay usta.”

“Nasıl yani? ne demek istiyorsun?”

“ yani şimdi Tuncay usta: 2004 yılında bir yasa geçiyor. Diyorlar ki bu ambalaj üreticilerine: Sen ürettiğin ambalajların%30’unu dönüştüreceksin kardeşim. Sonra bunlar tabii ki bu işte zorlanıyorlar. 2009’da bir yasa çıkıyor ve bu yasa diyor ki; tamam sen mavi kapak toplayacaksın, topladığın kilo bazında geri dönüşüm yapmış sayılacaksın. E bu nasıl yapılacak, bu nasıl sağlanacak? Işte burada mavi kapak kampanyaları gündeme gelmiş. Yani en basit yola başvurmuşlar. Gönüllülerin vicdanına. Evet arkadaşlar; üzülerek söylemek istiyorum. Sevgili mavi kapak toplayan izleyici arkadaşlarım; sizler suiistimal ediliyorsunuz. Tuncay ustam sen de suiistimal ediliyorsun. Çok üzgünüm. Seni umarım görebilirim. Kastamonu’ya gittiğimde nerede çalıştığını öğrenebilirim, dükkanına gelebilirim ve orada bulabilirim. Veya bu videom belki sana ulaşır. Hiç belli olmaz. Viral olur kim bilir? Belli mi olur yani… Sen üzülerek söylemeliyim ki buna hizmet ediyorsun.”

“Eee; olabilir, Tamam. Yani ambalaj üreticilerinin yapması gerekeni yapıyorum eyvallah ama sonuçta bir şekilde engellere yarar sağlamıyor muyum?”

“Sağlamıyorsun be Tuncay abi! Niye biliyor musun? Şimdi sen 500 kilo kapak topluyorsun, veriyorsun ve bunlar sandalye alıyorlar. Uyduruk sandalyeler alıyorlar. Bunlar engellilerin işine yaramıyor, kullanamıyorlar. Şöyle bir şey var: Her engelli aynı sandalyeyi kullanmıyor ki. Onun vücut yapısına, ergonomisine göre sandalyeler olması gerekiyor. Ben 10 yıldır bedensel engelliler ortaokulunda çalışıyorum. Biliyorum. Eskiden yüzeysel olarak biliyordum. Şimdi her günüm orada geçiyor. Her gün o öğrencilerle etkileşim halindeyim. Biliyorum. Tuncay ustam bence sen bu mavi kapak toplamaktan vazgeçsen de farklı şekillerde bu duyarlılığını hayata geçirirsen çok daha güzel olacak.”

Tuncay usta gibi mavi kapak toplayan arkadaşlarım; lütfen bu sizlerin emeğini, duygularını, duyarlılığını suiistimal eden ambalaj üreticilerinin oyununa gelmeyin. Bir lafım da Türkiye Sakatlar Derneği’nedir. Bu dernek Türkiye’nin en büyük engeller alanında faaliyet yürüten örgütlerinden bir tanesi. Bu derneğin bazı şubeleriyle biz omuz omuza mavi kapak toplanmasın diye mücadele ediyoruz. Yapmayın! Örgüt olarak net bir tavır sergileyin. Bütün şubelerinizi mavi kapak toplanmaması konusunda lütfen ama lütfen uyarınız. Bazı şubeleriniz bu konuda gayet iyi çalışıyor. Biz de platformlarda bu şubelerle zaten omuz omuza mücadele yürütüyoruz. Karşı kampanyalar yürütüyoruz. Lütfen TSD. Bu konuda sizlerden de net bir duruş beklediğimizi söylemek istiyorum.

” Döner ustası, engellilere umut oluyor” başlıklı haberi görüntüleyin

 

KAMU GÖREVLİLERİ HAKEM KURULU KARARI

Evet bir sonraki haberimize geldik şimdi. Memurlar, kamu görevlileri… Engelliler memur olarak istihdam ediliyorlar. Kamuda son yıllarda beklenen atama gerçekleşmiyor ama yine de 70 bine yakın engellinin kamuda istihdam edildiğini biliyoruz. Bu videoya başlamadan önce bakmam gerekirdi ama özür diliyorum bunun için. Aile Bakanlığı’nın yayınladığı bültenlerde var bu sayılar. Ama yaklaşık 70 bine yakın engellinin istihdam edildiğini biliyoruz. Kamu görevlileri tabii ki engellerle sınırlı değil. çok fazla. Ama engelliler de hızla önemli bir kitle olarak yerini alıyor. Yani biz hep böyle kitle falan filan diyoruz; bir kişi olsa bile zaten değer olmalıdır da, Bizim ülkede sayılar çok önemli olduğu için böyle bir cümle kullanmış oldum. Yakın zamanda ne oldu? Toplu sözleşme imzalandı önümüzdeki 2 yılı kapsayan. Tabi bazı maddelerde uzlaşılamadığı için de Kamu Görevlileri Hakem Kurulu gündeme geldi ve burada görüşülen maddeler neticesinde de bir karar yayınlandı. Şimdi ben bu kararın engellilerle ilgili kısımlarındayım. Sendikalarımız; ben hepsine baktım. Engellilerle ilgili nitelikli talepler çok fazla göremedim. Üzülerek söylemeliyim. işte o yüzden ben artık üye olduğum Sendikada engelliler komisyonunu hareketlendirme mücadelesi vereceğim. Açıkçası başarılı olurum olmam, bunu göreceğiz. Bunu ilerleyen aylarda yıllarda göreceğiz. Yanlış yapmışım da diyebilirim, iyi ki böyle yapmışım da diyebilirim. Tabii ki burada sendika yöneticilerinin de alana, mücadeleye destek vermesi lazım. Şu an için bu bizim sendikamızda var gibi görünüyor. Şimdi toplu sözleşmede bir şey yok Benim gördüğüm kadarıyla. Varsa yazsın arkadaşlarımız yorumlara. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararında bir madde var. 39 madde. Engelli çocuk aile yardımı. diyor ki, “İlgili mevzuat ve bu toplu sözleşme hükümleri uyarınca çocuklar için verilmekte olan aile yardımı ödeneği erişkinler için engellilik değerlendirmesi hakkında yönetmelik hükümlerine göre en az %40 engelli olan veya çocuklar için özel gereksinim değerlendirmesi hakkında yönetmeliğe ekli 3 sayılı tabloya göre bu oran ve üzerine denk özel gereksinim durumu olan çocuklar için %50 artırımlı olarak ödenir.” Aslında Senin diyor Kamu görevlisi, engelli bir çocuğun varsa -bu 18 yaşını geçmiş de olabilir, geçmemiş de olabilir- geçmişse başka bir yerden geliri olmaması lazım; yani sigortası olmaması. Sana ben aile yardımını %50 fazla ödeyeceğim. E bu iyi değil mi? Bence iyi ama yeni bir şey değil. Burada var da, yeni bir şey değil. Bütün maddeleri birlikte değerlendirdiğimizde sanki hepsi yeni birer kazanımmış gibi görülüyor. Sadece engellilerle ilgili maddeleri söylemiyorum. Önceki sözleşmelerde garanti altına alınan haklar burada yer aldığı için bunlar da yeni bir kazanımmış gibi . Ne yapacağız o zaman? “Biz daha önceki kazanımları koruduk, bu da bir kazanımdır” mı diyeceğiz yani? Buraya mı geldik? Bu zaten daha öncede vardı. O yüzden bu maddeyi görenler yeni bir şey oldu zannetmesinler.

devam edelim. Bitmedi. Engelli kamu görevlilerine yönelik düzenlemeler diye ayrı bir madde var. 44. Madde. Burada diyor ki; “Yürütmekte oldukları görevlerine intibaklarını ve mesleki verimliliklerini arttırmak üzere mesleki uyum eğitimleri düzenlenmesi.” Gayet iyi değil mi? Yani mesleğimize uyumunuzu geliştirmek için bize eğitimler verilecek. Gayet yerinde madde.

“Engelliliklerinden kaynaklanan dezavantajlı durumların asgariye indirilmesi amacıyla fiziki çalışma koşullarının iyileştirilmesi.” Biz zaten bunu savunmuyor muyuz? Evet, yani bütün kamu kurumları erişilebilir hale getirilsin. Fiziksel alanlar herkesin kullanımına uygun olsun. Örneğin zemin katta işlerimizi halletmek zorunda kalmayalım bedensel engelliler olarak. üçüncü kata, dördüncü kata da rahatlıkla çıkabilelim. Bunu istemiyor muyuz? Istiyoruz. Bakın ne güzel; bu da Hakem Kurulu Kararı’nda yer almış.

“Memuriyet mahalli dışında eğitim, kurs, seminer ve benzeri çalışmalar için görevlendirilmesi ve gerekli olması halinde kurumca refakatçi görevlendirilmesi” diye bir madde var. Bu da iyi değil mi?

“Kamu konutlarından yararlanmada pozitif ayrımcılık sağlanması amacına dönük olarak gerekli tedbirlerin alınması hususunda ihtimam gösterilir.” Bu pozitif ayrımcılık da ayrı bir şey. Buradaki maddelerin tamamına katılmayan var mı? Ben tamamına yakınına katılırım. Pozitif ayrımcılık… belki bunun farklı şekillerde ifade edilmesini söyleyebiliriz. Ama buradaki maddeler güzel. Peki bu yeni mi? değil. Önceki metinlerde de bu varmış. Peki bu ne kadar hayata geçirildi? Işte o bir soru işareti.

Bir tane yeni bir şey var benim gördüğüm kadarıyla. yanılmadığımı zannediyorum çünkü çok araştırdım. Kamu konutlarından yararlanmada engelli kamu görevlileri için ilave süre, MADDE 62:

“Kamu Konutları Yönetmeliğinin 20 nci maddesi uyarınca sıra tahsisli konutlara ilişkin belirlenen beş yıllık oturma süresi, yüzde kırk ve üzerinde engelli olduğunu yetkili sağlık kurullarından alınan rapor ile belgelendiren kamu görevlileri hakkında altı yıl olarak uygulanır.”

Herkes için bu süre 5 yıl iken engelliler için 6 yıl yapmışlar. Tabii bu yönetmelik yayınlandıktan sonra yürürlüğe girmiş olacak. Bu kararda böyle bir ifade yer alıyor. Yani bu 2 yıllık dönemde Engellilerin tek kazanımı lojmanlarda 5 yıl yerine 6 yıl oturmaktır. Hayırlı uğurlu olsun.

Şimdi buna şerh düşülmüş. Tabii ki bu kararlara  sendikalar şerh düşüyor. KESK  temsilcisi Şenol Köksal demiş ki; “Tüm kamu kurumlarında yüzde üç engelli kotası hayata geçirilmeli, engelli kamu emekçileri içindeki kadın istihdamı artırılmalıdır. Bunun adımlarından biri olarak da engelli kız çocuklarının eğitime erişimindeki engeller başta olmak üzere toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yeniden üreten tüm sorunlar çözülmelidir.” Doğru bir tespit. Katılıyorum kesinlikle. keşke hem KESK hem de diğer şerh düşenler daha başka Bu şerhleri engellilik  alanıyla ilgili düşebilselerdi . Şimdi kamuda çalışan engellilerin %73’ü erkek, %27’si kadın. Evet! tekrar edelim; kamuda çalışan engellilerin %73’ü erkek, %27’si kadın. Dolayısıyla bu tespit doğrudur. Engelli kadınların eğitimde ve istihdamda daha fazla yer almalarını sağlayacak etkin düzenlemeler şarttır.

” KAMU GÖREVLİLERİ HAKEM KURULU KARARI”nı görüntüleyin

 

Kani Karaca Görme Engelliler İmam Hatip Lisesi açıldı

Şimdi son haberimiz. Kani Karaca Görme Engelliler İmam Hatip Lisesi açıldı. Kani Karaca İmam Hatip Ortaokulu internet sitesinde bununla ilgili bir haber var. “Kani Karaca Görme Engelliler Anadolu İmam Hatip Lisemiz açılmıştır. Tüm öğrenci, öğretmen ve velilerimize hayırlı olsun.” Daha uzun. Bir sürü kişiye teşekkür edilmiş. Bunlar yer alıyor internet sitesinde; görebilirsiniz. Bu konuyla ilgili söyleyeceklerim var. Daha ilk yayından tehlikeli sularda yüzdüğümün farkındayım. Ülkemizde yaklaşık 20 yıldır kaynaştırma politikası uygulanıyor. Hatta bu kaynaştırma kelimesi de artık bütünleştirici olarak değişiyor. Kapsayıcı da deniliyor. Artık kavramlar da değişiyor. Ama içi değişiyor mu, bunu tartışırız tabii ki. Ülkemizde engelli öğrencilerin engelsiz akranlarıyla ne kadar etkileşim halinde ve erişilebilir şartlarda eğitim alabildikleri bir tartışma konusudur. Bununla ilgili adımlar atılıyor, eylem planları oluşturuluyor, stratejik belgeler üretiliyor. Bunlar yapılıyor. Ama diğer yandan böyle bir okul açılıyor. Şimdi görme engelliler ilk 8 yıl için kendilerine yönelik oluşturulmuş okullarda eğitim alabiliyorlar. Yani türkiye’de körler okulları diyebileceğimiz okullar var. 1950 yılından beri var. Bu okullardaki öğrencilerin sayısı azaltılıyor. RAM’lar daha çok kaynaştırma sınıflarına yönlendiriyor. Bu tartışılır bir karardır. Bence olumlu yönleri vardır ama kaynaştırma sınıflarındaki eğitimlerin de erişilebilir hale getirilmesi lazım. Örneğin mevzuatımızda destek eğitim odası diye harika bir şey var ama uygulamada onu çok fazla göremiyoruz. Diğer yandan böyle bir okul açılıyor. Yani bir yandan körler okulundaki öğrencileri kaynaştırmaya teşvik edeceğiz, diğer yandan böyle bir okul açacağız. Bu okulun açılma gerekçesi nedir? Ben bunu merak ediyorum. Kani Karaca Görme Engelliler İmam Hatip Ortaokulu bundan 6-7 yıl önce açıldı, eğitimini sürdürüyor. Ankara’da çok sınırlı sayıda öğrencisi var. Bir de üzerine böyle bir lise açılıyor. Şunu biliyorum: imam hatip okullarında okuyan kör öğrencilerin birçok sorunu var. Ders kitapları eksik, belki onlara eğitim veren öğretmenlerin bazılarında özel eğitim anlamında yeterlilik ile ilgili problemler olabiliyor. Böyle problemler var, bize geliyordu bunlar. Biz EGED olarak bunları da raporlarımızda  yazıyorduk. zaten web sitesinden de görürsünüz. Resmi yazılarla bulunduğumuz geri bildirimlerden de anlaşılır. Bunun çözümü yeni bir lise açmak mıydı? Ben bundan emin değilim. Diğer yandan ilk olarak akademik eğitim veren bir lise açıldı körlere yönelik. Imam hatip lisesi. Peki devamında fen lisesi de açılacak mı? Sosyal bilimler lisesi açılacak mı? Farklı meslek gruplarına yönelik liseler açılacak mı? Açılacak mı, açılmayacak mı? Bu sorunun cevabı çok önemlidir. Açılmasıyla ilgili taleplerin dile getirilmesini sağlayacak bir dayanak oluşturulmuştur. Bu çok önemli. O yüzden gerçekten bu imam hatip lisesinin neden açıldığını ben çok merak ediyorum. Bakın; ben eğer görme engellilere yönelik fen lisesi açılsaydı da bu konuyu konuşacaktım. Sosyal bilimler lisesi açılsaydı da konuşacaktım. Ama imam Hatip Lisesi açıldığı için bugün imam hatip lisesini konuşuyoruz, konuşmamız lazım. Ben 10 yıla yakın bir süre EGED’in başkanlığını yaptım. Eğitim alanında faaliyet yürüten bir sivil toplum örgütünün başkanlığını yaptım. Halen de sivil toplum gönüllüsü olarak mücadelemi yürütüyorum. Bunu sorgularım. Peki benden başka sorgulayan var mı acaba örgüt olarak? Mesela federasyonlarımız, üst kuruluşlarımız, bu okulun açılacağını biliyorlar mıydı? Biliyorlarsa bir şey söylediler mi Olumlu veya olumsuz? Merak ediyorum. Gerçekten merak ediyorum. Ya dernekler? Bütün hak temelli faaliyet yürüten dernekler! Sizler bu konuyu biliyor muydunuz? Biliyorsanız olumlu veya olumsuz bakanlığa geri bildirimde bulundunuz mu? Federasyonlara özellikle sesleniyorum: Diyorsunuz ya biz en büyük örgütüz, üye sayımız şöyle böyle. Tamam; eyvallah. Başımızı öne de eğelim değil mi? Biz daha çoluk çocuğuz. E O zaman duyalım sesinizi. ne düşünüyorsunuz Kani Karaca İmam Hatip Lisesi hakkında? Merak ediyorum. Sizler de merak ediyor musunuz? Son olarak söyleyeyim de kes kopyala yapıştır yapılmasın. Ben görme engelliler imam Hatip Lisesi niye açıldı diye merak ediyorum. Yoksa derdim bir okul türüyle alakalı değil. Yani kaynaştırmaya yönelik bir politika var iken neden ayrı bir okul açılmasına gerek duyuldu, bunu merak ediyorum ve merak etme hakkım da var.

Şimdi okulla ilgili son bilgileri de vereyim. Bu arada merak eden var mı bilmiyorum. Olsaydı, özellikle sivil toplum örgütlerinde, herhalde bir şey söylerlerdi. Ama ben yine de söyleyeyim: Arkadaşlar okul henüz daha kuruluş sürecinde. Norm kadroları oluşturulmamış durumda. öğretmenler çevre imam hatip liselerinden veya görme engelliler imam hatip ortaokulundan görevlendirilerek eğitimini verecek. Öğrenciler nakil yoluyla okula gelecekler ve bu yıl için 9. Ve 10. sınıfta eğitim sürdürülecek. 11. Ve 12. Sınıfta eğitim verilmeyeceğini öğrendim. Bakın, öğrenmek isteyen öğreniyor işte.

Okulun açıldığına dair duyuruyu görüntüleyin

 

Sonuç

Engellilerin gündemi’nin birinci bölümünü bitiriyoruz değerli arkadaşlar. Yayında konusu geçen haberlere ait linkler açıklama bölümünde var. Zaten oralardan da haberlerin detaylarına ulaşabilirsiniz. Bu videoyu beğenerek, yorumlayarak ve paylaşarak katkılarınızı bekliyorum. kanala abone olursanız hem beni memnun edersiniz, hem de bundan sonra yayınlanacak videolardan anlık olarak haberdar olabilirsiniz. Ilk yayınımı sevabıyla günahıyla, doğrusuyla yanlışıyla bitiriyorum.

Bir sonraki videoda görüşene kadar, kendinize iyi bakın…

 

Paylaş: