| | | | | |

Sivil toplum perspektifiyle yükseköğretim kurumlarındaki dijital eğitim ortamlarının erişilebilirlik yeterliliklerini karşılama durumu

 

Uluslararası Engelsiz Bilişim Kongresi, 20-22 Eylül 2023 tarihlerinde, Anadolu Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlendi. Kongreyi Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nin sekretaryasını yürüttüğü Türkiye Engelsiz Bilişim Platformu gerçekleştirdi. Kongrenin 21 Eylül 2023 tarihinde gerçekleşen “ULUSLARARASILAŞMA DOĞRULTUSUNDA ÖZEL GEREKSİNİMLİ GRUPLAR AÇISINDAN EĞİTSEL VE YÖNETSEL ÇIKTILARIN DEĞERLENDİRİLMESİ: ENGELSİZ BİLİŞİM YETERLİLİK ÇERÇEVELERİ“ başlıklı oturumuna konuşmacı olarak katıldım. Bu oturumda “Sivil toplum perspektifiyle yükseköğretim kurumlarındaki dijital eğitim ortamlarının erişilebilirlik yeterliliklerini karşılama durumu” başlıklı bir konuşma yaptım. Oturum YouTube üzerinde canlı yayınlandı ancak ses seviyesi oldukça düşük olduğundan takip etmekte güçlük yaşandı. Bu videoda söz konusu oturumda yaptığım konuşmayı ses seviyesi yükseltilmiş ve bazı iyileştirmeler yapılmış şekilde sunuyorum.

Bu sayfada ilgili videoyu ve yazılı dökümünü bulabilirsiniz.

 

 

Yazılı döküm

Oturum Başkanı: Sayın Emre Taşgın hocamız, sivil toplum perspektifinden engelsiz bilişim ve yeterlilik çerçeveleri başlıklı konuşmalarını gerçekleştireceklerdir.

Emre Taşgın: Herkese merhabalar. İyi akşamlar. Şu oturumun sonuna kadar kaldığınız ve sabır gösterdiğiniz için teşekkür ediyorum. Ben bugün sivil toplum perspektifiyle yüksek öğretim kurumlarındaki dijital eğitim ortamlarının erişilebilirlik yeterlilikleri üzerine değerlendirmelerde bulunacağım. Geçmiş yıllardan bu yana neredeyse 10 yıldır  Biz dijital içerik üretimi ve uzaktan eğitim konularıyla ilgili deneyim sahibi olmuş bir derneğiz Türkiye’de. Eğitimde Görme Engelliler Derneği olarak, başta görme engelliler olmak üzere, ama aynı zamanda diğer engel gruplarından katılımcıların geribildirimlerini alarak bu konudaki bilgi ve tecrübelerimizle ilerliyoruz ve sahadaki izlenimleri de toplama şansımız oluyor. Yani ben mesela bundan 6-7 yıl önce, tam zamanına baktım da bulamadım, KKTC’de düzenlenen bir Engelsiz Bilişim organizasyonunda uzaktan eğitimle ilgili bahsetmiştim o dönemin tecrübeleriyle. Fakat 2020 yılına gelindiğinde Türkiye tamamen bir dijital ortamı deneyimlemiş oldu pandemi ile beraber. Tabi ki kökleşmiş üniversiteler, uzaktan eğitimi daha önceden de kullanan üniversiteler veya dijital öğrenme ortamlarını daha etkin kullanan üniversitelerde bu konuda daha hızlı reaksiyon gösterdiler. Erişilebilirlik ile ilgili çözümleri de zaten nispeten vardı ve o yüzden ortaya çıkan sorunları daha hızlı çözebildirler. Fakat yeni kurulan bazı üniversitelerde aynı şey söz konusu olmadı ve hem dijital öğrenme ortamlarıyla alakalı hem de uzaktan eğitim sürecinin asenkron veya senkron şekilde yürütülmesiyle ilgili çok fazla mağduriyetler yaşandı. Bir defa hızlı bir şekilde mart ayında uzaktan eğitime geçildi. 2 hafta içerisinde herkes online’a geçti elindeki imkanlar dahilinde ve o anda hiçbir şekilde erişilebilirlik diye bir şey gündeme gelmedi. Nitekim bir buçuk ayın sonunda zaten YÖK “engelli öğrenciler de var” şeklinde bir yazı yazabildi. Demek ki ne olması gerekiyor? YÖK’ün yeterlilik çerçevelerine erişilebilirliğin detaylı biçimde dahil etmesini sağlamak gerekiyor. Burada üniversitelerin de engelli öğrencilerin erişilebilir biçimde dijital öğrenme ortamlarına dahil olabilmesini sağlayacak düzenlemeleri bilmesi gerekiyor. bu kriterlerin net olarak bilinmesi gerekiyor. Buradan bunu anlıyoruz. Talepler oldu. Dönebilen üniversiteler oldu ama dönemeyen üniversiteler de oldu. Biz bunu nereden biliyoruz? Birincisi Engelsiz Bilişim Platformu olarak düzenlemiş olduğumuz anket neticelerinden biliyorduk.  Yayına da dönüştü daha sonra. web sayfasında var. Engelsiz Bilişim Platformu web sayfasından indirebilirsiniz. Ayrıca ikinci olarak EGED olarak düzenlediğimiz üniversite öğrencileriyle online çalıştay diyebileceğim bir etkinlikten bahsedebiliriz. Orada farklı engel gruplarından aşağı yukarı 60 civarında öğrenci katıldı ve deneyiminden bahsetti. Yine derslere katılımda ve dokümanlara erişimde de ciddi erişilebilirlik problemleri oluştu. Aynı şey depremde daha fazla yaşandı. Şimdi evet ne oldu? Şubat ayında büyük bir deprem yaşadık. Devamında online eğitim oldu. Yine geçen dönem ve bu az önce saydığım sorunların bir bölümü artık deneyimli olanlar tarafından daha çözülebilir hale gelmişti. Evet böyle bir şey var. Ama bu defa ne oldu? Dijital araçlarını kaybetti özellikle deprem bölgelerinde bulunanlar. Sadece engeller değil, herkes dijital araçlarını kaybetti elbette. Fakat bunlar engeller için çok daha farklı noktalarda. Örneğin görmeyenlerin çoğu iPhone kullanıyor. Android’te de  erişilebilirlik düzenlemeleri var artık ama iPhone çok daha fazla kullanılıyor. Çünkü daha fazla erişilebilirlik özelliği barındırıyor. Bunu kaybettiyseniz onun yerine ikame etmeniz her zaman kolay olmuyor ve bunu söylediğimiz zaman lüks gibi algılanıyor. Vücudunda organını kaybetmiş gibi. Yani düşünün, o kadar ileri gidebilirsiniz. Telefonların, akıllı cihazların bilimsel protez olduğuna dair söylemlerin olduğu bir çağda buraya kadar da ileri gidilebilir. Bununla ilgili geri bildirimler o dönem alındı. Bu dönemde bazı üniversiteler veya üniversitelerin bölümlerinin online şekilde eğitimlerine devam edeceği söylentileri var. Bunlar muhtemelen bir kısmı gerçekleşecek. Bu yüzden bu yeterlilik çerçevelerinin kriterler bağlamında net biçimde bilinmesi lazım ve denilmesi lazım ki; sizin sisteminizin erişilebilir hale getirebilmeniz için böyle böyle şeyler yapmanız lazım. Şimdiye kadar herkesin söylemlerinde net biçimde dile getirdiği evrensel tasarım ilkelerinden bahsetmemiz lazım. Evrensel tasarım ne? Bir ürünün, hizmetin en baştan geliştirilme aşamasında kapsayıcı biçimde düzenlenmesi, tasarlanmasıydı. Bu çok güzel, çok ideal bir ilke oldu Engelliler Sözleşmesiyle literatüre girmesi. Uygulaması sürecinde nasıl ilerliyor, onu bahsedelim. Yani gerçekten biz kapsayıcıyız demek için ne yapmak lazım? ders öncesi, ders esnası, ders sonrası ve sınavlar şeklinde bölümlere ayırmayı düşündüm aktarımı yaparken.

ders öncesine baktığımız zaman; kullanılacak internet siteleri, web sitesi üzerinden de bağlanılabilir, öğrenci otomasyon bilgi sistemleri de buna dahildir. Aynı zamanda öğrenme portalları, uzaktan eğitim portalları, farklı farklı sayfalar üzerinden de yapılıyor. Bunların hepsinin erişilebilir olarak tasarlanması gerektiğini söyleyebiliriz web erişilebilirlik kriterleri çerçevesinde. WCAG 2.1 var, 3 yolda. Onu kapsaması gerekir. Evet, ülkemizde henüz bu konuda hazırlanma aşamasında olan bir mevzuat olduğunu biliyoruz. Dün Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürümüz de bununla ilgili bilgi verdi. Geçmişte de bunu takip etmiştim. Zaten bu iyi bir şeydir. Tabii mevzuatı görmeniz lazım ama diğer yandan mevzuat olmasa da erişilebilirlik kriterleri bellidir. Farklı mevzuatlarda da zaten erişilebilirliğe ve kapsayıcılığa vurgu yapılıyor. Bunun için düzenlenen web eğitimlerinin geliştirilmesi lazım veya üniversiteler bu konuda hizmet alımı yoluna gidebilir. Artık onu bilemem ama şunu söyleyebilirim, web sayfalarının ve mobil uygulamalarının erişilebilirlik kriterlerine de kapsaması lazım. Bunun detayları var. Yine az gören kullanıcılar, işitme engelli kullanıcılar, otizmli kullanıcılar, dikkat eksikliği olan öğrenciler… Bunların her birinin ne gibi düzenlemelerle bu sistemlerden etkin biçimde yararlanabileceğini içeren düzenlemeler var aslında bu web erişilebilirliği kriterlerinde.

Peki esnasına geçtik. Şu bile bir problem olabiliyor arkadaşlar: Ses açma ve kapatma. Çok basit bir şey ama ben bir öğrencinin söylediğini unutamıyorum. “Benim kullandığım sistem erişilebilir değildi, bağlanabiliyordum ama mikrofonu kapatamıyordum. O yüzden 2 saat boyunca put gibi sessizce duruyordum”. Hadi şimdi siz onun iyi ders anlamasını bekleyin. Bekler misiniz? Bekleyemezsiniz. Muhtemelen o da verim alamıyordu böyle derslerden. Çünkü sessiz olması gerektiğini düşünüyordu. Başka bir şey: Chat sistemiyle anlaşmaları gerekiyor. Sistem erişilebilir olmadığı için öğrenci cevap veremiyor ve yok olduğu düşünülüyor. “Sen niye derse etkin katılmıyorsun? Cevap vermiyorsun?” ne oluyor? Ona ayrı muamele uygulanıyor. Niye bu muameleler? Erişilebilirlik yok çünkü. Hadi anlat anlatabilirsin öğretim üyesine sistem erişilebilir değil diye. Öğretim üyesiyle öğrencinin karşı karşıya kaldığı durumlardan bahsediyorum. Bunlar çok basit şeyler değil mi? mikrofonu açma kapatma. Şimdi Zoom’da biz bunu çok rahat yapıyoruz, ekran paylaşıyoruz  falan. Herkes kullanmıyor. Perculus diye bir şey var mesela. Yerli sistem. Erişilebilir mi derseniz hayır değil. Yani bilmiyorum, üniversitelerimizde kullananlar vardır herhalde.

Oturum başkanı: Belki de hocam, tam olarak da bu yetkinlik dediğimiz şey bu değil midir?

Emre Taşgın: Kesinlikle budur.

Oturum başkanı: Şimdi eğer tek bir aracı kullanıyorsanız, o araç kullanma konusunda o beceriye sahipsinizdir ama bütün farklı araçları kullanma noktasında bir sıkıntı söz konusuysa, Türkiye yükseköğretim yeterlilikler çerçevesinin dikkat çektiği yetkinlik kategorisinde böyle bir sıkıntı olabiliyor. Veya lastik değiştirmek. Diyelim tek bir araca yönelikse doğru mudur hocam?

Emre Taşgın: Bunun detaylandırılması gerekiyor işte hocam. Yani bu sorunların bilincinde olunması gerekiyor. Ben Perculus’u çözene kadar 2 ay geçti zaten yani.

Oturum Başkanı: Evet, evet. Bir dakikamız daha var. Sizlerin kıymetli sorularına cevap verebilmeyi ümit ederek bu açıklamayı yapıyorum.

Emre Taşgın: Tabi şimdi o zaman ilerliyorum. Zaten bunlardan bahsettik. Slaytı da paylaşırız. Yani dersler esnasında kullanılan materyallerin erişilebilirliği meselesi de çok önemlidir. Bu ne demektir mesela? Biz diyorduk ki slaytları önceden öğrencilere verin. Evet bu bir yöntem ama aslında o anda da o slaytta erişebileceğiniz yöntemler var. Yani ben şu an Zoom’da oynatıyorum. Kullanıcıların da benim oynattığım slayti o anda görebilmesini sağlayacak düzenlemeler olabilmeli. Zoom’da bu bir bot aracılığıyla yapılabiliyordu. Teams’te zaten yapılabiliyor. Ama bir sürü uygulama var zaten bunun gibi. Bunu da sağlamak lazım. Yani kullanılacak olan sistemler tercih edilirken muhakkak ki birtakım kriterler var. Oraya böylelerinin de dahil edilmesi, yani şartnamelere ya da düzenlemelere, bu sistemlerin alım süreçlerine erişilebilirliğin de detaylı biçimde dahil edilmesi gerektiğinden bahsediyorum. Videolara alt yazı eklenmesi, sesli betimleme eklenmesi, bunlardan bahsediyoruz. Mesela sesli içerikler var. Onlara nasıl erişecek işitme engelli kullanıcılar? Onların da aslında eklenmesi gerekiyor. Hep böyle videolardan bahsediyoruz da, şimdi podcastler olmaya başladı. O şekilde ders içerikleri olmaya başladı. Onların da transkripsiyonunun yapılması ve alt yazı ve işaret dili gibi seçeneklerin eklenmesi gerekiyor. Bunu yapan üniversiteler var. Dışarıda var. Türkiye’de çok fazla yok. Ama olması gerektiğini söylememiz gerekiyor. Öğlen izleyenler olmuştu. Yapay zekânın tanıtıldığı oturumlar var. Be My Eyes burada yoktu ama çok dile geliyor. From Your Eyes vardı, Microsoft vardı. Bu söylediklerimizin hepsi artık insan gücüyle yapılmak zorunda değil. Yapay zeka bu sürece dahil edilebilir. 5 sene önce farklı şeyler söylerdim bunu nasıl yapılabileceğiyle ilgili. Ama 2020 yılının son çeyreğine girdiğimiz bu günlerde, az önce söylediğim sorunların çözümünde etkin yapay zeka desteklerinden  kesinlikle ve kesinlikle yararlanılabilir ve yararlanılmalıdır.

Sınavlar sürecinden biraz  bahsedeyim son olarak. Dörde bölmüştük çünkü. Ders öncesinden, ders esnasından ve sonrasından bahsetmiştik. Sonrasındaki dokümanların da özellikle PDF gibi Word gibi dokümanların erişilebilir olması, fotoğraf halinde olanların alternatif metinlerinin bulunması, dediğimiz gibi alt yazı, işaret dili gibi şeylerin çözülmesi lazım. Bunların çoğu da artık yapay zekayla dediğimiz gibi çözülebiliyor. Eskiden bunu kim yapacak diyorduk. O da artık asgariye indi, daha da asgariye inecek, o da görünüyor artık. Bunu hızlandırmamız gerekiyor. Yani 2024’e geldiğimiz şu dönemde halen biz uzaktan eğitimde erişilebilirliğin sağlanması konusunu tam olarak gündeme yerleştiremedik. Sınavlarla ilgili  şunu söyleyeyim: Bazıları şunu yaptılar. Online olmasına rağmen kopya çekmeyi engellemek amacıyla kameralarını açtırdılar, elle yazacaksın dediler. Hadi bakalım ben bilgisayarla yazıyorum, öyle erişebiliyorum. Yok. Çünkü kopya çekebilirsin. Evet; oldu değil mi? Böyle şeyler oldu. Tabii ki oldu. Biliyorum bize de geldi çünkü. Nasıl olacak? Yani uzaktan eğitim sistemi var, elle yazı yazacaksın, fotoğrafını çekeceksin, kopya çekmemiş olacaksın. Birisi de sizi izleyecek 40 Dakika boyunca kameradan. Böyle bir sistem olmamalı. Biz çünkü zaten yüz yüze uyguladığımız sistemin aynısını uzaktan eğitime getirmeye çalışıyoruz. Günün 8 saatte uzaktan eğitim dersi koyuyoruz mesela senkron. Katılmasını bekliyoruz. Böyle bir şey yok zaten.

Oturum Başkanı: Hocam evet toparlayalım.

Emre Taşgın: Toparlayalım. Sınav sistemlerinin erişilebilir olmaması nedeniyle ek süre istendi, verilmedi. “Sistemimiz erişilebilir değil. Sana ayrıca ek süre veremiyoruz.” denildi. Bundan dolayı mağduriyet yaşayanlar oldu. Sınav sorularını cevaplamakta sistemler erişilebilir olmadığı için cevaplayamayanlar oldu. Bunların hepsi gerçekten abartısız biçimde yaşandı. O yüzden son söyleyeceğim şey şudur ki, böyle bir yeterlilikler çerçevesine erişilebilirlik kriterleri eklenmelidir. Ama bu şöyle bir cümleyle olmamalıdır: “Sistemler erişilebilir hale getirilmelidir” değil. Bunun nasıl erişilebilir hale getirileceği ana hatlarıyla belirlenmelidir. ve de bence artık şu yaptırım mekanizmasını nasıl devreye koyacağımızı da konuşmamız gerekiyor. Çünkü bu konularla ilgili yaptırım olmayınca açıkçası çok da hızlı ilerleme kaydedemiyoruz. ben dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Oturum Başkanı: Biz teşekkür ediyoruz hocam.

Ayrıca kayıttan anlaşılamayan bir soru üzerine söz alarak şu ifadeleri kullandım:

aşağı yukarı 10 yıldır engelli üniversite çalıştaylarına katılıyorum. Ve biliyorum ki, engelli birimi koordinatörlerinin ellerindeki sayısız görevlerden bir tanesi de engelliler birimi koordinatörlüğü. Öyle değil mi? 5-6 tane idari görev var, onlardan bir tanesi de engelli koordinatörlüğü. Şimdi böyle olunca ve birim de kendisini uzmanlaştıramayınca, sorunlara çözüm geliştirmekte de başarılı olamayabiliyorlar. Bazı üniversitelerimiz var. Marmara Üniversitesi bir tanesi, Boğaziçi onlardan bir tanesi. Şimdi hangisini sayalım ya da saymayalım. Var bazı üniversiteler. Ama ülke genelinde pandemi döneminde de de deprem döneminde de engelli öğrenci birimleri bu talepleri iletmekte ve çözüme ulaştırmakta zorlandılar. Çünkü onlar da bu çözümün nasıl gerçekleşeceğini bilmiyorlar, bilemiyorlar, uzmanlık yok. Söz konusu değil. Yani bu şey demek değil: kodlamayı falan bilsin demek değil. Ama bu sorunun ne şekilde çözülebileceği, hangi kanallara iletilirse çözülebileceği ile ilgili de aktarım söz konusu değil. Bence şöyle: Engelli öğrenci birimleri sadece akademisyenlerle değil, üniversitenin bilgi işlem birimleriyle, diğer SKS birimleriyle, içeriklerin alınma süreçleriyle ilgilenen birimleriyle de temas halinde olmalıdır. Yani engelli öğrencinin üniversitesindeki ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayacak bütün birimlerle etkileşim halinde olmak ve bunu sağlamak için de uzmanların görevlendirilmesi gerekir. Ama ben bu konuda henüz bir çok üniversitenin ilerlemediğini gözlemliyorum. Diğer yandan bence bilişim okur yazarlığı noktasında da engelli öğrencilerimizi güçlendirmemiz gerekiyor.

 

Paylaş: