| |

Sanatsız kalmış bir toplum olmayalım

6 Şubat tarihinde ülkemizi derinden sarsan iki büyük deprem yaşadık. On binlerce insanımızı kaybettik; yüz binlerce insanımız hayatta kalmanın mücadelesini veriyor. Biz bu doğa olayına tedbirsizlikler nedeniyle felaket diyoruz. Kayıpların telafisi yok elbette. Ancak depremden kurtulan insanların hayata bir yerden dahil olabilmelerini sağlamak hepimizin sorumluluğu.

O günler gerçekten hepimiz açısından ne yapabileceğimizi bilemediğimiz zamanlardı. Depremden uzakta olarak elimizden geldiğince afet bölgesindeki insanların ihtiyaçlarını giderebilmek için katkı sağlamaya çalıştık. Fakat sonra biraz zaman ilerledi ve bazıları normale dönüşten bahsetmeye başladı. Bu normal nasıl olacaktı? Mesela o günlerde sanat susmuştu. Hiç konuşmuyordu. Birçok program ertelenmişti. Müzik dinlemek, söylemek, çalmak, hatta mırıldanmak bile yadırganacak bir durumdu. Oysa müzik, insanlık tarihinin en eski devirlerinden bu yana duygu ve düşüncelerimizi en doğal haliyle aktarabilmemizi sağlayan bir sanat dalı. Müzik, yalnızca neşeli olduğumuz zamanlarda değil, acılarımızda, hüzünlerimizde, umuda ihtiyaç duyduğumuzda, hastalandığımızda, kısacası hayatın neredeyse bütün alanlarında yanımızda.

Peki; sanat gerçekten böyle günlerde susmalı mı? Sanat sadece neşeli günlerimizde yanımızda olmak için mi var? Yoo… Bence öyle değil. Harfler bugünkü haline gelmeden önce insanlar mağara duvarlarına dertlerini anlatabilmek için resimler çiziyorlardı. Heceler kelimelere dönüşmeden önce, insanlar sesleriyle iletişim kuruyorlardı. Sonra insanlık gelişti ve bugünkü konumuna evirilmeye başladı. Haliyle sanat da gelişti. Bugün dertlerimizi, hüzünlerimizi, sevinçlerimizi, umutlarımızı, mutluluklarımızı, yalnızca müzikle değil; sanatın her dalıyla ifade etmeye başladık.

Önceki zamanlarda yaşanan doğa olaylarının ortaya çıkardığı yıkımları müziğin yas olarak ifade edebileceğimiz formuyla içimizden gelerek söylemiyor muyuz? Tiyatro sayesinde o günlerde yaşanan olumsuzlukları ve çelişkileri hiciv yoluyla anlatmıyor muyuz? Sinema ile en acı verici olaylar bile beyaz perdeyle seyircisine aktarılmıyor mu?

O zaman neden sanat sussun? Neden sanat sadece mutlu günlerimizde yanımızda olsun? Sanat her zaman var. Sanatın gücü daima yanımızda.

Sanatsız kalmış bir toplum olmayalım. Sanatımıza sahip çıkalım.

Not: Bu yazı, EGED olarak yürüttüğümüz Notalara Dokunmak Projesi’nin kapanış toplantısı için konuşma metni oluştururken ve 2. Uluslararası Görme Engelliler Şarkı Yarışması Türkiye Eleme Etkinliğinde açılış konuşması yaparken ortaya çıktı. İki çalışmadan esinlenerek bu yazıyı yazdım.

Paylaş: