|

ÖTV muafiyeti ile engelli aracı alınması kaldırılıyor mu? Engellilerin Haklarına Erişim Platformu’ndan açıklama

 

Engellilerin Haklarına Erişim Platformu, ÖTV muafiyeti ile engelli aracı alınmasına yeni kısıtlamalar getirmesi planlanan kanun tasarısı hakkında bir basın açıklaması yaptı. Bu sayfada basın açıklamasına dair videoyu ve açıklamanın yazılı metnini bulabilirsiniz.

 

Basın açıklamasının tam metni

Son günlerde yazılı ve görsel medyada, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet ŞİMŞEK’in, “Hedefimiz vergide adalet ve etkinliği sağlamak için vergilendirilmemiş hiçbir alan bırakmamak.” mesajı doğrultusunda hazırlandığı belirtilen ve TBMM’ye sunulması planlanan vergi paketinde, engellilerin ÖTV istisnasına yönelik ciddi hak kayıplarına yol açacak düzenlemelere yer verildiğini görüyoruz.

Bakan ŞİMŞEK tarafından hazırlanan ve Cumhurbaşkanına sunulacak olan 104 sayfalık 2024 yılı Mevzuat Düzenlemeleri Önerileri içinde ÖTV Kanunu ile ilgili olarak “ÖTV ve KDV Kayıpları-Engelli Araçlar” başlığında, 2 alternatif öneri yer aldığı görülmektedir. ÖTV Kanunu’ndaki istisnanın revize edilmesi, istisnadan yararlanma süresinin 5 yıldan 10 yıla çıkartılması, taşıtların veraset yoluyla intikalinde istisnaya konu vergilerin mirasçılar tarafından ödenmesi, her sene yeniden değerleme oranında artan tutarın (araç satış bedelinin) yeniden değerleme oranının yarısı kadar artırılması ve Cumhurbaşkanının yeniden değerleme oranında artan tutarı %50’sine kadar artırma yetkisinin kaldırılması; ilk alternatif olarak önerilmiştir. İkinci alternatifte ise; ÖTV Kanunu’ndaki istisnanın kaldırılması, teşvikin sosyal yardım şeklinde yapılması, engellilerin gelir durumları ve alınacak taşıtların yerli olması vb. kriterler esas alınarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından nakit destek verilmesi önerilmiştir.

Her iki alternatifte yer alan öneriler, tek kelime ile utanç vericidir, insani politikalarla yakından ve uzaktan ilgili değildir ve bu yönüyle insan hakları ihlalidir. Var olan hakların kısıtlanması, kısıtlanan hakkın kullanılmasının imkansız hale getirilmesi ve hatta tamamen ortadan kaldırılması; ciddi ayrımcılıktır ve sonuçları bakımından engellilere ve ailelerine zulümdür.

ÖTV istisnalı araç alma hakkı; yıllar önce engelli sivil toplum örgütlerinin mücadelesi sayesinde, sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak engellilerin seyahat hakkını kullanmalarını ve toplumsal yaşama etkin bir biçimde katılmalarını sağlamak amacıyla getirilmiştir ve engellilerin bağımsız yaşama hakkını destekleyen çok önemli bir kazanımdır. Hayata katılımda ciddi sorunlar yaşayan engellilerin, yaşam standartını yükselten bu hak; engellilerin ve ailelerinin maddi ve manevi varlığını güçlendirmektedir. Kaldı ki bu hakkın hayata geçirilmesi; BM Engelli Kişilerin Hakları Sözleşmesi’nden ve Anayasa’dan kaynaklı olarak Devletin sorumluluğudur. Ancak, Hükümetin, öteden beri hak kaybına neden olacak düzenlemeler yaptığını biliyoruz. ÖTV istisnası ile alınan aracın, hane gelirine dahil edilmesi (engelli aylığı ve evde bakım aylığı başvurularında) ile birçok kişinin sosyal yardımlarının kesildiğini görüyoruz. Üstelik istisnasız alınan araçlar için kasko veya rayiç bedelinin 120’de biri hesaplanırken ÖTV istisnası ile alınmış aracın, vergiler indirilmiş tutarının 120’de biri dikkate alınıyor. Yani ÖTV’siz alınan araç, hanenin aylık gelirini, diğer araçtan daha fazla artırıyor. Bu uygulamalara, araç alımında fiyat sınırlamasını da ekleyince, öteden beri devam eden hak kayıplarının, “vergide adaleti sağlama” söylemi ile de artarak devam edeceğini görüyoruz. Üstelik yeniden değerleme oranı ile sınırlandırılan araç alım tutarının yetersizliği ortada iken, artışın; yeniden değerleme oranının yarısına çekilmek istenmesinin de hiçbir mantıklı açıklaması yoktur.

Engellilerin Haklarına Erişim Platformu olarak bizler, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet ŞİMŞEK’in, tasarruf tedbirleri kapsamında engellilerin ÖTV’den bağışık araç alma hakkını sınırlandırmaya hatta kaldırmaya yönelik hazırlıklarına; Engelli Kişilerin Hakları Sözleşmesi’ni, Anayasa’yı ve tüm insan hakları belgelerini gerekçe göstererek haklı nedenlerle karşı çıkıyoruz.

Bu haktan yararlanma süresinin, beş yıldan on yıla çıkarılması; hızla değişen teknolojik gelişmelerden yararlanılmasını imkansız hale getiren ayrımcı bir düzenleme olacaktır. Oysa ileri teknolojiye erişim hakkı, güvenli araç sürüşünü de destekleyen ve Sözleşme’den doğan bir haktır. 10 yıl içinde arızalanan ve teknolojik olarak eskiyen bir aracın, sadece ÖTV ödenerek satışının mümkün olması; bir tür cezadır.

Öte yandan engelli kişinin vefatı halinde, yakınlarından ÖTV tahsil edilecek olmasını ve 10 yıl boyunca ödeme zorunluluğunun devam etmesini; kabul edilemez buluyoruz. Haberlerin çıktığı günden beri ailelerin, engelli yakınları ile bu konuyu konuşuyor olması acı vericidir. “Benden sonra ne olacak” sorusunu soran aileler varken engelliler de “Benden sonra ailem, ÖTV’yi nasıl ödeyecek” diye sorar hale gelmiştir. Oysa engellilerin ve ailelerinin; refahını, huzurunu ve mutluluğunu sağlamak, topluma katılımlarını sağlayacak tedbirleri almak ve onların önündeki ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak Devletin Anayasal görevidir. Bu görev, engelli kişinin vefatı halinde bitecek bir görev de değildir. Engelli aileleri, uzun yıllar engellilikten etkilenerek hayatlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Çoğunluğu sosyal yardımlarla (engelli kişinin vefatı ile kesilecek olan) ayakta durmaya çalışmakta, maddi geliri olsa da engelliliğe dayalı harcamaları nedeniyle ekonomik güçlük çekmekte ve sosyal ve ruhsal sorunlar yaşamaktadır. Tüm bunlarla boğuşan ailelerin, vefat sonrası çok yönlü desteklenmesi yerine, ÖTV ödemesi ile adeta cezalandırılması ile karşı karşıyayız.

Anlaşılan o ki Hükümet, sorumluluk yetkisini negatif yönde kullanarak engellilerin haklarını kısıtlamayı ve kaldırmayı masaya yatırmış ve kamuoyunda tartışılır hale getirmiş ve engelliler hakkında karar alırken her zamanki alışkanlığını bırakmamış; bizim olmadığımız yerde bizim hakkımızda karar almaya devam etmiştir. Bizler, hareket ve yürüme engeli olup engel oranı %90’ın altında kalan (örneğin; serebral palsili) engellilerin bağımsız yaşama hakkı için ÖTV istisnalı araç alabilmeleri gibi hakların iyileştirilmesine yönelik taleplerimizin dikkate alınmasını beklerken var olan haklarımız; bizim olmadığımız yerde bizim hakkımızda konuşularak elimizden alınmak istenmektedir. Bu nedenle katılım ilkesini dikkate alacak Engelliler Bakanlığı kurulması talebimizi yeniden hatırlatırız.

Engellilerin Haklarına Erişimi Platformu olarak Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet ŞİMŞEK’e ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur ÖZDEMİR GÖKTAŞ’a aşağıdaki hususları hatırlatıyor ve kendilerini uyarıyoruz;

  1. ÖTV Kanunu için önerdiğiniz alternatifleri ve şartları insani buluyor musunuz? Bu düzenlemeleri, hayata geçirme sözünü verdiğiniz; 2030 Engelsiz Vizyon Belgesi ve 2023-2025 Engelli Hakları Ulusal Eylem Planını ile bağdaştırabiliyor musunuz?
  2. Söz konusu Kanun düzenleme önerilerinin, taraf olduğumuz BM Engelli Kişilerin Hakları Sözleşmesi’nin felsefesine, özüne ve imzalanma gerekçelerine tamamen aykırı olduğunu biliyor musunuz?

“Ayrımcılık Yapılmaması ve Eşitlik” başlıklı madde 5’ e aykırıdır. Çünkü eşitliği sağlamak üzere tanınmış hakların ortadan kaldırılması; ayrımcılıktır. “Bağımsız Yaşayabilme ve Topluma Dahil Olma” başlıklı madde 19’a aykırıdır. Çünkü ÖTV istisna hakkı, engellilerin ve ailelerinin toplumsal hayata, olabildiğince bağımsız ve etkin katılımlarını sağlamak üzere verilmiştir. “Kişisel Hareketlilik” başlıklı madde 20’nci maddesine aykırıdır. Çünkü bu maddeye göre Devletin, engellilerin; hareketi kolaylaştırıcı, kaliteli araç ve gerece, yardımcı teknolojilere, yardım sunan insanlara ve araçlara; karşılanabilir bir maliyetle erişiminin kolaylaştırması yükümlülüğü vardır. Sosyal Devlet ilkesi ile bağdaşan bu Sözleşme’deki tüm yükümlülüklerinizi, sizlere hatırlatıyoruz.

  1. Mart 2019’da Cenevre’de; Türkiye’nin Engelli Kişilerin Hakları Sözleşmesi’nin uygulanması hakkında yapılan ilk toplantısı sonrası BM Engelli Kişilerin Hakları Komitesinin Türkiye’ye gönderdiği Nihai Gözlem Raporunda yer alan tavsiyeleri gözden geçirdiniz mi?

Komite, “Yeterli yaşam standardı ve sosyal koruma (Mad. 28)” başlığı altında; mali krizlerin engelli bireyler, aileleri ve engelliliğe bağlı ihtiyaçlarından kaynaklanan ek masrafları karşılama güçlükleri üzerindeki olumsuz etkisinden endişe duyduğunu belirterek, “Mali kriz zamanlarında, krizin engelli bireyler üzerinde orantısız olumsuz etki yaratmasını önlemek amacıyla, engelliliğe bağlı ekstra masraflar için verilen aylık yardım dâhil, engelli bireylerin sosyal korumaya erişimleri ve yeterli gelir düzeyleri olduğunun temin edilmesini ve kamu politikalarında bu teminata her zaman yer verilmesini” tavsiye etmiştir.

Mayıs ayında yayımlanan 2024/7 sayılı Tasarruf Tedbirleri Genelgesinde; emekli olanların yerine alınacak personel dışında atama yapılmayacağı açıklanmış ancak bu tedbirin, atama bekleyen engelli gençleri kapsamadığına yönelik rahatlatıcı bir açıklama yapılmamıştır. Mali kriz nedeniyle, yoksulluğu orantısız biçimde artan engellilerin, işsizlik oranında da ciddi artış vardır. Tasarruf tedbirlerinin ağır yükünü engellilerin sırtına yüklemek yerine, Komite’nin yukarıdaki tavsiyesini dikkate almanızı ve kamu politikalarında hakların korunacağına dair bizlere teminat vermenizi bekliyoruz.

  1. BM Engelli Kişilerin Hakları Sözleşmesi’nin genel ilkelerinden birinin, “katılım ilkesi” olduğunu biliyor musunuz?

Kuşkusuz biliyorsunuz. Çünkü Engelsiz Vizyon Belgesinde, katılım ilkesine yer vermiştiniz. Buna rağmen, engellileri, ailelerini ve engellilik alanından faaliyet yürüten STK’ları sürece dahil etmeden, engelliliği bildiği farz edilen bürokratlarla kararlar aldınız.

  1. Sn. Mehmet ŞİMŞEK, ekonomik kriz, engellilere sağlanmış haklar nedeniyle derinleşmemiştir. Krizden çıkış reçetesinde, engellilerin ve ailelerinin haklarını kısıtlamayı ya da kaldırmayı düşünmekle; Sosyal Devlet ilkelerini yok saymaktasınız.
  2. ÖTV’den bağışık araç alma hakkını sınırlandıran girişim, zaman zaman Hükümet çevrelerince bu hakkın kötüye kullanılmasına dayandırılmakta ve haklı gösterilmeye çalışılmaktadır. Oysa dünyada kötüye kullanılma olasılığı olmayan hiçbir hak yoktur. Bu hakların kötüye kullanılmasını önleme yükümlülüğü yine Devlete aittir.

Mevzuatta yer aldığı gibi ÖTV istisnalı alınan araçların engellilerin yararına kullanılmadığı tespit edildiğinde; ÖTV tahsil edilebilmektedir. Araç takip sistemi geliştirerek engelli kişinin yararına kullanılmayan araçların tespitinin yapılması ve kötüye kullanım halinde caydırıcı nitelikte cezaların getirilmesi mümkündür. Verilmiş hakları kısıtlamak ya da kaldırmak yerine, mevcut mevzuatı uygulayarak gerçek anlamda “kayıp” olan vergileri tahsil edebilir ve Devletin gelirini artırabilirsiniz.

  1. Sn. Mahinur ÖZDEMİR GÖKTAŞ; ÖTV istisnasının, Mevzuat Önerileri metninde “kayıp” olarak yazılması, istisnanın, vergide adaletsiz bir uygulama olarak gösterilmesi ve bizim olmadığımız bir ortamda hakkımızda konuşulmuş olması sizi rahatsız etmedi mi? Sözleşme’nin uygulanmasına yönelik Engelli Hakları Komitesine yazacağınız Türkiye Ülke Raporunda, tam da bugünleri ve aldığınız kararları nasıl yazmayı düşünüyorsunuz?

Bayram öncesinden beri bu önerilerin konuşuluyor olması karşısında, sizin suskun kalmanız düşündürücüdür ve engellilerin haklarını savunan bir Bakan olmadığınız konusundaki kuşkularımızı artırmaktadır.

Son olarak Cumhurbaşkanımıza ve AK PARTİ yöneticilerine sesleniyoruz;

Sn. ŞİMŞEK’in, taraf olduğumuz sözleşmelere ve Anayasa’ya uygun hareket etmesini ve söz konusu yasal düzenleme tekliflerinin, önerilerden çıkartılmasını sağlamanızı bekliyoruz.

Yukarıdaki taleplerimiz dikkate alınmadan Yasa değişikliği gerçekleşirse; engelliler ve aileleri olarak gasp edilen haklarımızı sizlere helal etmeyeceğimizi ve kazanılmış haklarımızı vermemek için Sözleşme’den doğan gücümüzle, kararlıkla mücadeleye devam edeceğimizi bildiririz.

Engellilerin Haklarına Erişim Platformu

Paylaş: