| |

Millet İttifakı’nın engellilik alanındaki talepleri beklentileri karşılıyor mu?

Engelli vatandaşlar, aileleriyle birlikte ülke nüfusunda önemli bir kitle oluşturuyor. Ancak engelliler, gerek seçim dönemlerinde ve gerekse icraat aşamasında talepleri yeterince gündeme gelemeyen bir kesim. Yine de bugünkü haklarını sivil toplum kuruluşları aracılığıyla ve farklı eylem metotları kullanarak kazanmayı başarabildiler.

14 Mayıs, Resmi Gazete’de seçim tarihi olarak ilan edildi. Dolayısıyla ülke iyiden iyiye seçim atmosferine girdi.

Ben de engelli bir aktivist ve uzun yıllardır sivil toplum kuruluşlarında görev yapmış bir kişi olarak, seçim döneminde engellilerin siyaset kurumundan beklentilerini kendi penceremden dile getirecek, siyasi oluşumların engelliliğe ilişkin eylem ve söylemlerini yorumlamaya çalışacağım.

Millet İttifakı, 30 Ocak 2023 tarihinde Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ni kamuoyuyla paylaştı. Metnin giriş bölümünde, “9 ana başlık altındaki 75 alt başlıkta 2300’den fazla somut hedef, politika ve projeleri tam bir uzlaşma içinde belirledik” ifadeleri yer alıyor. Sözü edilen 75 alt başlık arasında engellilik de bulunuyor.

Eğitimde Görme Engelliler Derneği olarak şimdiye kadar farklı siyasi partilerle çeşitli ortamlarda bir araya geldik. Kendileriyle engelli haklarına ilişkin görüşlerimizi defalarca yazılı ve sözlü olarak paylaştık. Bu partiler arasında Millet İttifakı bileşenlerinin temsilcileri de var. Söz konusu partilerin engellilik politikalarının oluşturulmasında aktif rol alan bazı kişileri yakından tanıyorum. Bu politikaların netleştirilebilmesi için farklı organizasyonlar düzenlendiğini de biliyorum.

Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nin engellilik alanıyla ilgili bölümünü dikkatlice okudum. Dile getirilen vaatler arasında uzun yıllardır çözülmeyi bekleyen bazı sorunlara yapıcı öneriler getirildiğini söyleyebilirim. Aynı fikirde olmadığım vaatlere ve anlamlandıramadığım cümlelere de rastladım. Dolayısıyla Millet İttifakı’nın Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nde bulunan engelliliğe ilişkin başlığı ele alarak seçim dönemi yazılarıma başlıyorum.

İlk olarak “Engellilerle ilgili veri tabanı oluşturacak, düzenli olarak güncelleyecek ve kamuoyuyla paylaşacağız” vaadiyle başlayalım. Bir konuda mevcut durumu saptamak, sorunları tespit etmek ve gerçekçi çözüm önerileri hayata geçirebilmek için konuya hakim olmak gerekiyor. Bunun için de veriyle hareket edilmesine ihtiyaç var.Fakat biz halen ülkemizde engelli nüfusunun ne kadar olduğunu, bu nüfusun demografik özelliklerini, bölgelere, eğitim kademelerine ve engel durumlarına göre dağılımını bilmiyoruz. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın farklı kaynaklardan derleyerek paylaştığı bültenler birtakım veriler sunsa da, bunların yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. Zaten ne zaman engelliliğe ilişkin bir toplantıya veya akademik bir etkinliğe katılsam, en az bir konuşmacının veri eksikliğini vurguladığını duymuşumdur. COVİD-19 pandemisinden engellilerin nasıl etkilendiğine ilişkin veriye dayalı bir kamu belgesi okumadık mesela. Aynı durum yakın zamanda yaşadığımız deprem için de geçerli. Depremde hayatını kaybedenlerin veya farklı şekillerde etkilenenlerin ne kadarı engelli? Depremzede engellilere dair nasıl tedbirler alınıyor? Bu soruları arttırmak mümkün. Ancak yeterli açıklama yapılmadığı için sözü edilen konuda çok az şey biliyoruz. Özetle metindeki tespit ve çözüm önerisine katılıyorum. Engelliliğe ilişkin her alanda ayrıştırılmış veri şart.

Şimdi de “Engellilere yönelik ayrımcılığı sona erdirmek için yeni hukuki düzenlemeler yapacak, kanunda mevcut olmasına rağmen uygulamada işlevsellik kazanamayan hükümlerle ilgili olarak cezai yaptırımlar getireceğiz” vaadini inceleyelim. Gerek BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’de ve gerekse farklı ulusal mevzuatlarda engelliliğe ilişkin ayrımcılık tanımlanmış durumda. Ancak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 122. maddesine göre bir suçun ayrımcılık olabilmesi için nefret saiki aranıyor. Örneğin engelli bir kişiyi otobüse almayan araç şoförünün bunu nefret saikiyle yaptığını ispatlayabilmeliyiz ki ceza almasını sağlayabilelim. Dolayısıyla engelliliğe dayalı ayrımcılık hakkında yaptırım uygulanabilmesi için bu maddedeki “nefret saiki” vurgusundan vazgeçilmesi gerekiyor. Özetle denilebilir ki; bu belgede de yer bulduğu üzere, engelliliğe ilişkin ayrımcılığın ortadan kaldırılabilmesi için yeni hukuki düzenlemeler şart. 14 Mayıs sonrası hangi ittifak iktidara gelirse gelsin bu konuyu hızlıca gündemine almasını talep ediyorum.

Metinde yer alan “Engelli bireylerin bağımsız yaşam ve topluma dahil olabilmeleri için gelişen teknolojilere uyumlu tıbbi cihaz, ilaç, test kitleri ve yapay zeka marifetiyle üretilen ürünleri stratejik sektör kapsamına alacak ve teşvik edeceğiz” vaadini yeterli bulmuyorum. Engellilerin toplumda aktif bireyler olarak yer alabilmesi için sağlık gereksinimlerinin dışında destek teknolojilerine erişim de oldukça önem arz ediyor. Örneğin görme engelliler bilgiye ekran okuyucu yazılımlar sayesinde erişirken; navigasyon, renk tanıma cihazı gibi hayatı bağımsız kılan uygulama ve araçlar da kullanıyor. Ancak birçok destek teknolojisi kapsamına dahil edebileceğimiz yazılım ve cihaz ülkemizde üretilmediği için oldukça pahalı. Dolayısıyla engellilerin çoğu bu ürünlere ulaşamıyor. Her ne kadar metinde “yapay zeka marifetiyle üretilen ürünler” ifadesi bulunmaktaysa da, bu bölümde destek teknolojilerine daha açık bir şekilde değinilmesini beklerdim.

Engelliler sosyal medyada “Engelli bireylerin ikamet ettiği ya da öğrenim gördüğü caddelere uyarı tabelaları asılmasını sağlayacağız” ifadesine çok fazla tepki gösterdiler. İşin doğrusu haksız da sayılmazlar. Bu uyarı tabelasıyla neyin amaçlandığı anlaşılmıyor. Örneğin benim bulunduğum mahallenin belli bölümlerine “dikkat, burada görme engelli var” şeklinde bir uyarı tabelası mı asılacak? Bu bir damgalama değil midir? Kanaatimce bu ifade metinden çıkarılmalı veya yapılmak istenenin ne olduğu açıklığa kavuşturulmalı.

Ülkemizde karar alıcılar genellikle engellilere sağladıkları hizmetleri lütuf olarak sunma eğiliminde. Ancak bugün engelliler bunları bir lütuf olarak değil, temel hak ve özgürlüklerin kullanımı olarak görüyor. Dolayısıyla siyasetçilerin de engelliliğe hak temelli yaklaşması gerekiyor. Bunu parti programı ve politika belgesi gibi kurumsal metinlere yansıtarak işe başlayabilirler.

 

Paylaş: