| |

Engelsiz bir seçimin gerçekleşmesi bizim elimizde

Türkiye 30 Mart 2014-16 Nisan 2017 yıllarını kapsayan dönemde; 1 yerel seçim, 1 Cumhurbaşkanlığı seçimi, 2 Milletvekili seçimi ve 1 halk oylaması için olmak üzere 5 defa sandık başına gitti. Hiç kuşkusuz bunlar arasında en akılda kalacak olan ve uzun vadede sonuçlarının yansımalarına hep birlikte şahitlik edeceğimiz seçim, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni oyladığımız referandum olacak. Önümüzdeki ilk seçim ile birlikte tamamen yürürlüğe girecek bu sistemin yansımalarını, bir önceki sistemle karşılaştırarak somut olarak yaşanmışlıklar üzerinden değerlendirebileceğiz.
Bu referandumun biz görme engelliler için akılda kalacak bir diğer yönü ise kendi yöntemlerimizi geliştirerek tek başına oy kullanabilme deneyimi yaşamış olmamız. YSK (Yüksek Seçim Kurulu), bu referanduma özel olsa da, görme engelli kişilerin kendi oy şablonlarıyla sandık alanlarına girmelerine izin verilmesine gerek bulunmadığı yönünde bir karar aldı. Bu, görmeyen bir kişinin hazırlanan bir oy şablonuyla sandık alanında tek başına oy kullanabileceği anlamına geliyordu ve bizler için yeni bir dönemin başladığının habercisi oldu. Kendileri için hazırlanan oy şablonu ile oyunu kullanan 5.000 görme engelli kişi, artık bundan sonra bir refakatçi ile oyunu kullanmak istemeyecek, tam tersine, hiç kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan oy kullanabilmeyi arzulayacaktır. Bu isteği hep birlikte güçlü bir enerjiye dönüştürebilirsek ise; hiçbir yönden kimseye ihtiyaç duymadan tek başına oy kullanmayı sağlayabileceğimize inanıyorum. Ben bu yazı ile 1.5 yıldır YSK ile engelsiz seçim sürecine dair yapılan çalışmalarda yer almış bir STK temsilcisi olarak, seçimden hemen bir gün sonra, tek başına oy kullanabilmemiz için neler yapabileceğimize dair daha önce çeşitli toplantılarda paylaştığım önerilerimi kaleme dökmeyi ve hep birlikte bir yol haritası belirlemek için bir beyin fırtınası başlatmayı amaçlıyorum. Bunu yapabilmek için de, ilk önce bu sürece nasıl gelindiğini kısaca anımsayalım istiyorum ki; önceki deneyimlerimizden yola çıkarak daha sağlıklı bir rota çizebilelim ve tarihe bir not düşebilelim.

Geçmişten bugüne engelsiz oy süreci

Görme engelli kişilerin kendi iradelerini sandığa bir refakatçi olmadan yansıtamaması geçmişten bugüne sorun olmuşsa da, teknolojinin gelişmesiyle birlikte bu sorunun dile getirilebileceği daha fazla platform bulunmaya başlandı. Böylelikle bizlerin seçimlerde yanımızda birisiyle oy kullanabilmemiz kader olmaktan çıktı ve tek başına oy kullanmanın en temel hakkımız olduğu noktasına ulaşmaya başladık. Hiç kuşkusuz kendi içimizde böyle bir farkındalığın oluşmasında önceki yıllarda YSK ile yürütülen çalışmalar önemli rol oynadı. 2010 Yıllarına yaklaşıldığında hem YSK’ya bu talep daha güçlü biçimde iletilmeye başlandı, hem de “tek başına hangi yöntemle oy kullanabiliriz” sorusuna cevap arandı. Doğrusu bu sorulara farklı cevaplar da bulundu. Bunlar arasında teknolojiye gereksinim duyan daha maliyetli öneriler de vardı, en az masrafla tek başına oy kullanabilmemizi sağlayacak şablon benzeri çözümler de. Ne var ki 2011 yılında yapılan Milletvekili Seçimlerinden sonra STK’larda ve görme engelli kamuoyunda bir durgunluk yaşandı ve YSK ile olan ilişkiler zayıfladı. Ancak 2014-2015 döneminde 3 defa sandığa gitmek ve her defasında oyumuzun rengini birisiyle paylaşmak zorunda kalmamız, bununla beraber verilen hizmetlerin bir lütuf değil hak olduğu bilincinin kendi içimizde daha fazla yaygınlaşması, tekrar tek başına oy kullanım sürecinin gündeme gelmesine vesile oldu.

3 Aralıktan günümüze neler oldu?

1 Kasım seçimlerinin ardından Eğitimde Görme Engelliler Derneği ve Engelsiz Erişim Derneği üyeleri olarak bir araya geldik ve bu süreçte neler yapabileceğimizi tartıştık. Aynı süreçte konuyu gündemde tutmak adına bir imza kampanyası da yürüyordu. En nihayetinde 3 Aralık tarihini fırsat bilerek YSK Başkanı SN. Sadi Güven’den bir randevu aldık. Görüşmede, yaklaşık 15 kişilik kalabalık bir heyetle gizli oy hakkımızın ihlal edildiğini ifade ederek, bu durumun değişmesi için YSK’nın üzerine düşen görevleri yerine getirmesini talep ettik. Bunun ilk adımı olarak da YSK’nın ilgili kamu kurumları ve STK temsilcileriyle bir çalıştay düzenlemesini ve konunun her yönüyle etraflıca ele alınmasını önerdik.
(bkz: 3 Aralıkta YSK ile görüştük)
(bkz: YSK ile 2. toplantı gerçekleştirildi)
Bu önerimiz makul olarak değerlendirildi ve yaklaşık 2.5 ay içerisinde, YSK ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı işbirliğiyle, “Engelsiz Seçim Çalıştayı” organize edildi. Bu çalıştayda her engel grubu engelsiz seçim sürecine dair kendi karşılaştığı sorunları sağlıklı yürüyen bir moderasyon sayesinde dile getirebildi. Diğer taraftan; bu çalıştay, biz görme engelliler alanında faaliyet yürüten STK’ların ortak duruş sergilemesi bakımından önemliydi. Gerçekten de yalnız başına, özgür biçimde oy kullanabilmek yönünde STK’lar arasında hem tek seslilik sağlandı, hem de bunun nasıl mümkün olabileceğine dair fikirler dile getirildi.
(bkz: Engelsiz Seçim Çalıştayı notları)
YSK ise, bu yöntemlerin ele alınabilmesi için öncelikle “engellilerin tek başına oy kullanabilmesine yönelik gerekli tedbirlerin alınması” hususunda mevzuat düzenlemesine ihtiyaç bulunduğunu, bu yetki kendilerinde olmadan böyle bir çalışmanın gerçekleşemeyeceğini söylüyordu. Fakat aynı YSK, internet sitesinin erişilebilirliği ve engelli bireylerin haklarına dair yaygınlaştırma faaliyetleri noktasında üzerine düşen görevleri yerine getireceğini de taahhüt ediyordu. Çalıştayın ardından YSK internet sitesinin erişilebilirliğine yönelik çalışmalar hız kazandı. YSK, çalıştaydan yaklaşık 4 ay sonra bu konuda yaptıklarını paylaşmak üzere STK temsilcileriyle bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıya beklenen katılım olmasa da, EGED olarak bizim de yer aldığımız STK’lar, web erişilebilirliğinin sağlanması için yapılması gerekenleri detaylıca dile getirdi.
(bkz: YSK internet sitesinin erişilebilirliği toplantısına katıldık)
Referandum sürecinin başlamasına kısa bir süre önce de site büyük oranda erişilebilirlik standartlarını karşılayan bir yapıya büründü. Bizim için en önemli sorun sorgulama ekranlarındaki güvenlik kodlarının sesli alternatifinin olmayışıydı, bu giderildi. Daha başka iyileştirmeler de yapıldı.
Gelgelelim görme engelliler olarak tek başına oy kullanmamız yönünde herhangi bir gelişme olmamıştı. YSK bu referandum için de mevzuatı gerekçe göstererek tek başına oy kullanabilmemiz yönünde bir yöntem uygulayamayacağını söyledi. Bunun üzerine tek başına oy kullanamıyor oluşumuzun gizli oy ilkesiyle çeliştiği yönünde bazı STK’lar ortak bir basın açıklaması yaptı. Bu STK’lar arasında EGED olarak biz de yer aldık. Artık tek başına ve kimsenin yardımı olmadan oy kullanma talebi güçlü biçimde yankılanıyordu. Bunun da ötesinde; YSK ile sürdürülen 1.5 yıllık iletişim, bu hayalin gerçekleşmesinin eskisi kadar zor olmadığını gösteriyordu.
Seçimden 15 gün önce, Engelsiz Erişim Derneği’nin önerdiği oy şablonunun kullanılmasında YSK’nın bir sakınca görmemesi ise olaya yeni bir boyut kattı. Şablona pusulanın doğru yerleştirilmesi ve mühürde mürekkep bulunup bulunmadığının denetlenmesi için en az bir kişiden yardım almak gerekiyordu ama, dernek tarafından üretilen ve talep edenlere gönderilen şablon ile birlikte ilk defa 5.000 görme engelli kabinde tek başına pusula ve mühürle baş başa kalabilmişti.
Dün ülke genelinde engellilerin seçimlerde yaşayacağı anlık sorunlara çözüm önerileri üretmek amacıyla sahada telefon başındaydım. Yine sandıkların giriş katta yer almamasından Sandık Başkanının zorla kabine girmek istemesine kadar daha önce yaşadığımız benzer sorunlara şahitlik ettim. Ancak oy şablonunun kullanılmasına zorluk çıkaran bir sandık görevlisi olduğuna dair herhangi bir şikâyet gelmedi. Sosyal medyada yazılanlar da böyle bir durumun olmadığını gösteriyor. Demek ki iki seçenekli bir seçimde, kabine kadarki süreçte yardım almak gerekse de, tek başına oy kullanmak yönünde kayda değer bir sorunla karşılaşılmadı.

Şimdi ne yapacağız?

Öncelikle bu heyecanı yaşadıktan ve tek başına oy kullanmayı deneyimledikten sonra, YSK’nın kararını tekrar okumamız gerekiyor. YSK, aldığı karar ile “mevcut mevzuat benim sizin için erişilebilir bir oy süreci tasarlamama engel oluyor. Fakat eğer siz bir yöntem geliştirirseniz, bunun seçim güvenliğine uygun olup olmadığını denetlerim ve eğer bir sakınca görmezsem izin veririm” diyor. Karara bu yönden bakıldığında, bir değişiklik olmadığı takdirde, her seçim dönemi öncesinde YSK’nın uygunluk kriterlerine göre bir yöntem geliştirilmeye çabalanacak ve YSK’dan izin almak gerekecek. Üstelik bu yöntem ülke genelini kapsayamayacak ve imkânlar dâhilinde ulaşılabilen görme engellilerle sınırlı kalacak. İşte bu nedenle YSK’nın engellilerin tek başına oy kullanımına dair tedbir almasını zorunlu kılmamız gerekiyor. Üstelik YSK bize yol da gösteriyor; bu tutumuyla “mevzuatın düzeltilmesini sağlayın, öyle görüşelim” diyor. O halde ilk önce mevzuatın lehimize değiştirilmesi için mücadele edeceğiz. Peki, bunu nasıl yapacağız? Öncelikle her adımını hesaplayacağımız bir eylem planı oluşturmalıyız. Benim bu eylem planına ilişkin görüşüm, süreci ikiye ayırmaktan yana. Birincisi “lobi faaliyeti” olarak da tabir edilen girişimlerde bulunma, ikincisi ise kamuoyunda görünür olma. Müsaadenizle şimdi bunları açmak istiyorum.

1) Lobi faaliyetleri:

Dünyada lobi faaliyetlerinin önemi ve doğru yürütülürse sonuç alınacağı bilinmekteyse de, Türkiye’de, özellikle de STK’lar arasında, lobiciliğin önemi yeni yeni fark ediliyor. Bir kesim tarafından “ricacı olma”, “hak talep etme değil yalvarma” gibi söylemlere maruz kalsa da, lobi faaliyetleri yürütmenin kazanım sağladığına 4 yıllık EGED geçmişimizde birçok defa şahitlik ettik. Lobi faaliyeti yürütmek, sadece muhatabımıza iletişim kurabileceğimiz bir dille taleplerimizi aktarmak değil, diğer taraftan bu talebe neden gerek duyulduğunu ortaya koymak için bir baskı unsuru oluşturmayı da gerekli kılıyor. Meseleyi örnekleyecek olursak; bugün hazırlanan şablonlarla sandık alanına girme kazanımı, kesinlikle 1.5 yıldır yürüyen lobi faaliyetlerinin bir ürünüdür. Bundan sonrası için de aynı yoldan gidilmelidir. Bunun için de bence yasama organını kullanmalıyız. Fakat öncesinde STK’lar olarak bir araya gelmemiz ve bir yasal düzenleme önerisinde birleşmemiz gerekiyor. STK’ların ortak hareket etmesi önemli; çünkü ayrı ayrı kanallardan yürütülen çalışmalar ve olası söylem farklılıkları sürecin dağılmasına neden olabilir. Bu nedenle, şu ana kadar olduğu gibi, bundan sonra da konuya ilgi duyan STK’ların ortak bir söylemde anlaşması önem arz ediyor. Bu ortaklık sağlandıktan sonra iktidar ve muhalefet kanadıyla görüşmemiz, önerdiğimiz mevzuat düzenlemesini anlatmamız ve bunun yasalaşması için talepte bulunmamız gerekiyor. Fakat her şey tazeyken konunun zaman aşımına uğramamasına özen göstermemiz önemli. Peki, sadece mecliste grubu bulunan partilerden talepte bulunmak konuyu çözüme kavuşturacak mı? Kanaatimce elbette hayır. İşte bu noktada, sıra lobi faaliyetinin başarıya ulaşması için en önemli etken olan baskı unsuru oluşturmaya geliyor.

2) Görünür olma:

1 Kasımdan sonraki 1.5 yıllık dönemde görme engellilerin seçimlerde tek başına oy kullanması konusu çok defa yazılı ve görsel basında yer aldı. Referandum süreci de bunun gündemde kalmasına zemin hazırladı. Üretilen oy pusulalarının yaygınlaşmasında da en önemli faktör basın faaliyetleri oldu. Bundan sonra da görünür olmak için basınla ilişkilerimizi canlı tutmalıyız. Bunun için basın bültenleri yayınlamalı ve fırsat buldukça röportajlar vermeli; böylelikle gizli oy hakkımızın ihlal edildiğini, yanımızda bir kişiyle oy kullandığımızda kendi irademizin sandığa tam yansıdığından emin olamadığımızı aktarmalıyız. Diğer taraftan sosyal medyayı da kesinlikle ihmal etmemeliyiz. Hem bireysel hesaplarımızdan, hem de STK’lar olarak kurumsal hesaplarımızdan konuya dair ilgi çekici paylaşımlar yapmalıyız. Ayrıca bir araya geldiğimiz yüz yüze etkinliklerde, engellilere yönelik gerçekleşen kapalı salon organizasyonlarında ve online sesli sohbet platformlarında konuyu daima zinde tutmanın fırsatlarını kollamalıyız. Tabi ki bunlar arasında öyle bir şey var ki, bunu yapmak elimizi ziyadesiyle güçlendirecektir. O da dilekçe yoluyla talepte bulunmaktır. Bizler, bireysel olarak; YSK’dan gizli oy hakkımızın kimsenin hiçbir aşamasında yardımına gerek kalmayacak şekilde güvence altına alınmasını talep etmeliyiz. Bunun için internet sitelerimizde matbu dilekçe örneklerine de yer verebiliriz. Bana göre yukarıda söylediklerimin tamamını bir plan çerçevesinde yapabilirsek, yürütülen lobi çalışmalarında güçlü bir kamuoyu desteğini de sağlamış oluruz. Bu gerçekleşirse, ilgili mevzuat değişikliğinin yapılması da güçlü bir ihtimal olarak karşımızda duracaktır. Şayet bu adımı atlayabilirsek, yani gerekli mevzuat değişikliğinin yapılmasını sağlayabilirsek, işte bu sefer YSK ile tekrar baş başa kalacağız. Bu sefer diyebileceğiz ki, “ey YSK! Mevzuat düzenlemesi diyordun, artık çözüldü. Şimdi önünde hiçbir engel kalmadı. Bundan sonra seninle hangi yöntemi uygulayabileceğimizi görüşme zamanı”. İşte o zaman, yöntemler arasından en uygunu seçilir ve hayata geçmesi sağlanır. Böylelikle geçici makul düzenlemelerle değil, evrensel tasarım ilkesinin gereği olarak bağımsız biçimde irademizi sandığa yansıtmanın mutluluğunu ve gururunu hep birlikte yaşarız. Eğer görme engelli kamuoyu bu yönde birleşirse ve STK’lar da ortak bir zeminde bir araya gelebilirse, bu söylediklerimin gerçeğe dönüşmesi için hiçbir engel yok bana göre.
Haydi bakalım, hepimize kolay gelsin…

Yazı kaynağını görüntüleyin

Paylaş: