|

Engellilerin gündemi (9. bölüm)

 

Engellilerin Gündemi, 2023 yılının son bölümüyle karşınıza geliyor. 9. programda ilk olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın EKPSS ile kamuya engelli ataması yapılacağına dair açıklamaları ve telaffuz ettiği rakamın yankıları konuşuluyor. Daha sonra asgari ücretin belli olmasıyla birlikte ortaya çıkan engelli aylığı miktarı üzerinde durularak engellilik ve yoksulluk ilişkisi irdeleniyor. Ak Parti İstanbul Milletvekili Serkan Bayram’ın engelli bakanlığı kurulması yönündeki hayalini dile getirmesiyle birlikte bu konu yeniden gündem oluyor. Şanlıurfa’da trafik polisinin görme engelli bir kişiyi karşıdan karşıya geçirmesinin haber olma değeri taşıması eleştiriliyor. Son olarak 4 Ocak Dünya Braille Günü’nde Engelsiz Erişim Derneği’nin Noterler Birliği’nin görme engellilere iki şahitle imza atmaya zorlaması üzerine başlattığı kuruma Braille mektup gönderme eylemi konuşuluyor. Bu başlıkta ayrıca sorunun çözülemeyişinde sivil toplum kuruluşlarının etkisi de ele alınıyor.

Bu sayfada videoyu izleyebilir ve içeriğin yazılı dökümüne erişebilirsiniz.

 

Yazılı döküm

Merhabalar değerli izleyicilerimiz. Engellilerin gündemi yayınımızın dokuzuncu bölümüyle sizlerle birlikteyiz. Bildiğiniz üzere, her iki haftada bir engellilik alanında, kamuoyunda, basında ve sivil toplum alanında ne yaşanıyorsa, onları bu programda paylaşıyoruz ve kendi bakış açımızla yorumluyoruz. Videoda, sözü geçen haberlere ait zaman damgalarını bulabilirsiniz. Açıklama bölümünde, yani ilginizi çeken bazı haberler varsa, doğrudan o haberlere de gidebilirsiniz. Ayrıca, bu videoyu beğenerek, paylaşarak ve yorumlayarak destek olabilirsiniz. Kanala abone olarak hem motivasyonumuzu artırabilir hem de bundan sonraki gelecek videolardan anlık olarak haberdar olabilirsiniz. Engellilerin gündemi yayınımıza başlıyoruz.

 

Engelli memur ataması

İlk haberimiz, engelli memur atamasıyla ilgili. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın açıklaması var. Bakan Göktaş, “Yeni yıl ile birlikte 2.392 engelli vatandaşımızın atamasını daha gerçekleştireceğimizin müjdesini paylaşmak isterim. Böylece, bu yıl kamuda 4.715 engelli vatandaşımızın istihdamını sağlamış olacağız.” diye konuştu. Geçtiğimiz haftalarda yayınladığımız bir bölümde de aslında bunu konuşmuştuk. Sayın Bakan, böyle bir atamanın yapılacağına dair sinyal vermişti. Ben o zaman demiştim ki, 2024 yılında bir EKPSS yapılacak, ama tepkiler çok fazla geliyor ve seçim öncesinde bir atama yapılacağı görülüyor. Bu açıklama buna işaret ediyor demiştim. Şimdi bunu yaşayacağız artık. Arkadaşlar, evet, sayı yine eleştiriliyor. 2.000’lerde bir atama yapılması engelliler camiasında aslında hiç hoş karşılanmadı. Sosyal medyada, özellikle Twitter’da, konuyla ilgili kampanyalar yapılmaya, iktidar temsilcileri etiketlenmeye devam ediliyor. Açıkçası, tabii ki önceki yıllarda çok daha büyük sayıda atamalar yapılıyordu. Bununla kıyaslıyor engelli camiası, fakat günümüzde ciddi bir ekonomik daralma, kemer sıkma politikaları yaşanıyor ve böyle bir ortamda önceki yıllardaki bolluğun görüleceğini de ihtimal vermiyorum. Tabii ki engelliler camiası haklıdır; daha fazla istihdam gerekir. EKPSS yoluyla kamuya atanmak isteyen ciddi bir kitle var ve onların da bu taleplerinin karşılanmasıyla ilgili seslerini çıkarmaları haklıdır. Kendi bakış açılarıyla Bakan geçtiğimiz yılki atamalarla beraber 4.000’in üzerinde bir rakamdan bahsediyor. Milli Eğitim Bakanlığı da 4.000’in üzerinde engelli öğretmen ataması yaptı. Bu sayı kamuya yapılan atamalara genellikle dahil edilmiyor. Böyle bakıldığı zaman aslında yine yüksek bir sayıyla da karşılaşıyoruz. Görece tabii ki. 2024 yılında konuşacağımız, bence başka bir şey daha var. Bu atama yapıldıktan sonra bir EKPSS karşımıza çıkacak. Nisan ayında, Nisan’dan sonra da, bu sınava girenlerin atama talebiyle karşılaşacağız. Ve o zaman denilecek ki yılda bir defa atama yapılıyor. O yüzden bir sonraki atama 2025 yılının başında gerçekleşecek. Böyle şeyler duyma ihtimalimiz var, çünkü önceki yıllarda duyduk. Üstelik önümüzde yeni bir seçim de görünmüyor. Açıkçası, 2024 yılında yapılacak bu atamanın ardından bir sonraki atama ne zaman yapılır, hangi öğrenim kademesinde ne kadar kontenjan ayrılacak, EKPSS sonrası kariyer mesleklerine yönelik atamalar gelir mi? Bunlar bizim ilerleyen aylarda tartışacağımız şeyler. Bugün için tabii ki kitleyi en fazla ilgilendiren şey, kaç atama yapılacağı ve kendilerinin atanıp atanamayacağı meselesi. Ama ben size geçmiş yıllarda yaşananlardan hatırımda kalan şekliyle önümüzdeki aylarda yapılacak tartışmaları aktarayım. Sonra o aylara girince ‘ben demiştim’ demek istemem. Elbette farklı şeyler yaşansın isterim, ama bazı şeyler de önceden öngörülebilir durumdadır. Bizim ülkemizde hala bazı şeyleri görebiliyoruz.

 

Engelli aylığı

Bir sonraki habere geçtiğimizde, bildiğiniz üzere asgari ücret açıklandı: 2024 yılında 17.002 TL. Evet, 17.002 TL’lik bir asgari ücret tutarıyla karşı karşıyayız. Bu asgari tutarların belirlenmesiyle beraber diğer kalemlerde de bazı şeyler netleşmeye başladı. Tabii bunlar 3 Ocak tarihinde açıklanacak enflasyon verileriyle daha net hale gelecek. Baktığımızda, engellilik oranına göre %40 ile %69 arasındakiler 3.471 TL, %70 ve üzeri olanlar ise 5.212 TL engelli aylığı alacaklar gibi görünüyor. Bu rakamın kesinliğe kavuşacağı tarih, 3 Ocak 2024’te enflasyon verilerinin açıklanacağı tarih olacak. Geçtiğimiz 3 Aralık tarihinde, hatırlayanlar vardır belki, bir canlı yayın yapmıştım. 3 Aralık özel canlı yayını ve orada Birleşmiş Milletler sürdürülebilir kalkınma hedeflerini konuşmuştum. Burada 2023 yılında Birleşmiş Milletler beş konuyu tartışmaya açtı ve onlardan bir tanesi engellilik ve yoksulluk ilişkisiydi. Az önce de ifade ettiğimiz gibi, ülkemizde derin bir ekonomik kriz yaşanıyor ve uzmanların söylediğine göre önümüzdeki yıl, yani 2024, bundan daha ağır geçecek. Böyle bir ortamda, engellilerin dezavantajlı durumları daha da belirgin hale gelecektir. Çünkü engelli bireylerin, gerek engel durumlarının getirdiği gerekse de erişilebilirlik ihtiyaçlarını giderebilmeleri için bir takım ek maddi harcamalara gereksinim duyduklarını biliyoruz. Bazılarının hasta bezi, ilaç, medikal cihaz desteğine ihtiyacı olurken, bazılarının ise erişilebilirlik ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için teknolojik araç gereçler almaları gerekiyor ve burada en önemli engellerden, bariyerlerden bir tanesi de ÖTV’dir, değerli izleyiciler. Evet, engelli bireylerin kendilerinin hayatlarını kolaylaştırabilecek teknolojik araçlara erişimindeki en önemli bariyerlerden bir tanesi ÖTV’dir. Geride bıraktığımız aylarda gençlere yönelik 9.500 TL altındaki telefonlara ÖTV indirimi gelmişti. Ben engelli teknolojileri alanında da ciddi bir ÖTV muafiyeti gelmesi gerektiğini savunuyorum. Bunu aşağı yukarı bir buçuk yıldır farklı platformlarla dile getirdim. Artık sivil toplum örgütleri olarak da bu konuyu daha fazla güçlü, yüksek sesle dile getirme zamanıdır. Biz bu teknolojilere erişemiyoruz, ÖTV adil bir vergi değildir zaten. O yüzden, bu verginin kaldırılması, bu vergiden engelli teknolojilerin muaf tutulmasıyla ilgili bir kampanya çalışması başlatmaya, savunuculuk yürütmeye, lobi çalışmalarını vücuda getirmeye ihtiyaç vardır ve 2024 yılında en fazla konuşacağımız şeylerden bir tanesi Türkiye özelinde de böyledir. Engellilik ve yoksulluk ilişkisi etkisidir. Bu tutarlar, engelli bireylerin onurlu bir yaşam sürebilmesinin önünde ciddi bir olumsuzluktur.

 

Engelli bakanlığı tartışmaları

Geldik engelli bakanlığı tartışmalarına; bundan iki bölüm önce, yani yedinci bölümde, manşetimiz buydu: ‘Engelli bakanlığı açılmalı mı?’ demiştik. O zaman CHP Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün engelli bakanlığı açılmasıyla ilgili bir önerisi vardı. Mecliste bir basın toplantısı düzenlemişti. ‘Engellilerin sorunları bir genel müdürlük tarafından çözülemez,’ demişti. Benzer bir açıklamayı AK Parti’nin engelli milletvekili Serkan Bayram’ın yaptığını görüyoruz. AK Parti ve CHP birçok konuda aynı görüşü savunmazken, zaman zaman engellilikle ilgili eylem ve söylemleri benzerlik taşıyor. Bakınız, engelli bakanlığı tartışmaları… Haberin metnine baktığımızda, “İstanbul Tekstil Kent’te bulunan bir firmayı ziyaret eden AK Parti İstanbul milletvekili Serkan Bayram, firmanın Yönetim Kurulu Başkanı Maks Gerşon ile bir araya gelerek açıklamalarda bulundu. Kendisinin aştığı zorlukların, diğer engelli bireylerin güçlenmesine vesile olarak onları ileriye taşıması için mücadele ettiğini belirten Bayram, şimdiki hayallerinin Türkiye’de engelli bakanlığının kurulmasını görmek olduğunu söyledi.” Bayram’ın açıklamaları, açıklama bölümünde ki linkte mevcut; merak edenler buradan daha detaylı görüşlerini okuyabilirler Sayın Vekilin. İki bölüm önce bu konuyla ilgili şunu söylemiştim: Ben engelli bakanlığı kurulmasını sıcak bulmuyorum. Fakat bunu söyledikten sonra bazı eleştiriler geldi. ‘Sen niye engelli bakanlığı kurulmasını istemiyorsun?’ denildi, bu detaylandırılmamış. Hazır sayın vekilin açıklamaları da yeniden gündem olmuşken, biraz bu konudaki düşüncelerimi aktarmak isterim. Arkadaşlar, engelli bakanlığı kurulduğunda diğer bakanlıklarla denk olacak. Evet, şöyle diyebilirsiniz: ‘Her bakanlık denktir ama bazıları daha denktir.’ Her bakanlıkta engellilikle ilgili bir problem gündeme geliyor zaten: Milli Eğitim Bakanlığı’nda, Sağlık Bakanlığı’nda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda ve diğer bakanlıklarda engellileri ilgilendiren problemler yok mu? Zaten her bakanlıkta ayrı bir engelliler birimi açılabilir. Bununla ilgili bazı yapılanmalar da oluyor, görüyoruz. Fakat bunlar arasında koordinasyonu sağlayacak bir üst kurula ihtiyaç vardır. Bana kalırsa, bu bir bakanlık değil, günümüz Cumhurbaşkanlığı sisteminde Cumhurbaşkanlığına bağlı bir kurul olabilir. Üst kurul niteliği taşıyacak ve bu kurulun yaptırım gücü de olacak. Böyle bir modelden bahsediyorum: Bütün bakanlıkların üzerinde yer alacak, bunların hizmetlerini denetleyecek, gerekli hallerde yaptırım uygulayabilecek ve onların politikalarını belirleyebilecek. Ben böyle bir yapılanmadan bahsediyorum. Günümüz şartlarında bakanlıkların ne kadar aktif olabildikleri, ne kadar etki alanına sahip olabildikleri tartışma konusudur. Bir de şöyle diyenler oldu: ‘Cumhurbaşkanlığı sisteminin meşrutiyetini güçlendirecek bir şeydir. Bize göre, parlamenter sistem elverişlidir.’ Arkadaşlar, bugün anayasada beğenelim veya beğenmeyelim, kabul edelim veya etmeyelim, Cumhurbaşkanlığı sistemi yürürlüktedir. Günün birinde tekrar parlamenter sisteme geçilecekse, bunun yolu anayasa değişikliğinden geçer ve şayet bu gerçekleşirse biz de önerimizi günceller, parlamenter sisteme uygun bir engellilik üst kurulu öneririz. Fakat günümüz şartlarında bu sistem geçerliyse, benim önerim bakanlıklarla eşit, denk değil, onların üzerinde bir kurul oluşturulmalıdır. Bir kurum meydana getirilmelidir. Ben geçmişteki Başbakanlık ÖZİDA’nın, daha yetkilendirilmiş, yaptırım gücü olan, güçlü, nüfuz alanlarına sahip bir kurumdan bahsediyorum, arkadaşlar. Onun bu hale getirilmiş 2024 versiyonundan bahsediyorum. O yüzden engelliler bakanlığı açılmasına taraftar olmadığımı, sayın AK Parti milletvekili Serkan Bayram’a ve sayın CHP Milletvekili Mustafa Sarıgül’e katılmadığımı söylemek istiyorum.

 

Trafik polisinin görme engelli vatandaşı karşıdan karşıya geçirmesi

Bugün ilk defa bir yerel haberden bahsediyoruz; daha önce ulusal konulara değinmiştik şimdiye kadar. Bu haberimizin konusu, polisin görme engelli bir vatandaşa yardımcı olması. Burada haber görseli yok, ama açıklama bölümünde İçişleri Bakanlığına ait bir link verdim. O linke giderek haberin detaylarına zaten ulaşabilirsiniz. Sadece bir özet metin aldım buraya: “Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde, araç yoğunluğu nedeniyle yolun karşısına geçmeye çalışan görme engelli bir vatandaşın yardımına trafik polisi yetişti. İsmi Ali Ezgi olduğu öğrenilen engelli adamı karşıya geçiren polis memuru, adamın evine gitmek istediğini öğrendi. Yoldan geçen bir aracı durduran polis memuru, görme engelli adamı evine bırakmasını istedi. Sürücü Ali Ezgi’yi aracına alıp evine bıraktı.”

Açıkçası bunu söylemek zorundayım: Zaman zaman biz de trafik polislerinin desteğiyle karşıdan karşıya geçiyoruz, özellikle işlek yerlerde. Umarım günün birinde İçişleri Bakanlığının sitesine haber olmam. Arkadaşlar, bir defa neden biz görme engelliler bir başkasının desteğine ihtiyaç duyarak karşıya geçiyoruz? İşte oradan başlayalım. Trafik yoğunluğu deniliyor mesela, acaba orada sesli ışık sistemi var mıydı? Kırmızı ve yeşil ışık yandığını sesli olarak anlatan, ‘şimdi bekleyin’ veya ‘şimdi karşıya geçin’ diyen bir sesli sistem var mıydı, yok muydu? O sistem var da olabilir, ve buna rağmen de görme engelli birey yardım isteyebilir. Trafik polisi de bu kişiye yardım edebilir; bunlar olağan şeyler. Fakat biz burada trafik polisini yüceltme pahasına görme engellilerin yardım nesnesi haline dönüştüğünü görüyoruz. Ben bu haberleri çok gördüm, açıkçası bu ilk değil. Başka illerde de trafik polisi görme engelli kişiyi karşıdan karşıya geçirdi diye haberler görüyorum. Böyle şeylerin haber niteliği taşıması beni rahatsız ediyor. Canımı sıkıyor. Açıkçası görme engellilerin yardım nesnesi olarak haberleştirilmesi doğru değildir. Ayrıca, görme engelli bir kişinin neden yolun karşısına kendi başına geçemediğinin sorgulanmasına da ihtiyaç vardır. Erişilebilirlik imkanları sağlanmakta mıdır, sağlanmamakta mıdır? Ben bunu çok merak ediyorum açıkçası. Görme engelli vatandaşın karşıdan karşıya geçmek istediği bölgede erişilebilirlik olanakları neden daha iyi değil? Ben bulunduğum mahallede sesli ışık yapılması için belediyeye defalarca yazdım. Günün sonunda sesli ışık sistemi getirilmişti. Şu aralar sanırım yine bozulmuş, o yüzden yeniden yazmak gerekecek. Ankara’da bile birçok işlek bölgede sesli ışık sistemi doğru düzgün çalışmıyor. Eğer orada trafik polisi karşıdan karşıya geçirirse, biz de haber oluruz, manşet oluruz, yani bu mu? Artık bu değildir. 2005 yılında çıkarılmış erişilebilirlik yasası defalarca ertelenerek geldiği nokta budur: Trafik polisi görme engelli kişiye yardım etti. Artık daha öteye geçmemiz gerekiyor. 2024’te erişilebilirlikle ilgili hangi adımlar atılacak, göreceğiz açıkçası. Yani bunun takipçisi olacağız. Hem sivil toplum örgütleri olarak olmamız gerekiyor, hem de ben bu kanalda zaten konuyla ilgili içerikler yayınlamaya devam edeceğim. Sözün özü, görme engelliler yardım nesnesi olarak kamuoyunun gündemine getirilmemelidir. Olabildiğince erişilebilirlik imkanları sağlanmalı ve buna rağmen görme engelli bir kişi destek ihtiyacı duyuyorsa, bu sağlanmalıdır. Fakat bu haber olacak kadar büyük bir iş değildir açıkçası.

 

Noterler Birliği’ne karşı Braille mektup gönderme çağrısı

Engelsiz Erişim Derneği’nin Noterler Birliği’ne Braille mektup gönderme çağrısıyla ilgili bir haberimiz var. 4 Ocak tarihi, Dünya Braille Günü olarak kabul edilmiştir. Louis Braille, Fransız bir görme engelli birey olarak, yani bizim kabartma alfabe dediğimiz, 6 nokta esasına dayanan alfabeyi geliştirmiştir. Bunun için 4 Ocak tarihi özel olarak anılır. Engelsiz Erişim Derneği de bir kangren haline dönüşenNoterler Birliği’nde  görme engellilerin imza atması sorunuyla ilgili sembolik bir eylem çağrısında bulunuyor. Bence desteklenmeyi gerektiren bir eylem türüdür. Sorun nedir? Özellikle bizi görme engelli olmayan izleyicilerimiz takip ediyorsa söyleyelim: Noterlerde görme engellilerden iki şahitle imza atması istenmektedir. Özellikle düzenleyici işlem denilen işlemlerde buna daha fazla baskıya maruz kalmaktadırlar.

Biz okuryazar olduğumuz halde, öğretmen, avukat, psikolog, memur gibi meslekler icra etmemize rağmen, bizlerden şahitle imza atmamız beklenmektedir. Bu adeta bir dayatma uygulanmaktadır. Biz 2017 ve 2018 yıllarından beri aslında bu mücadeleyi yürütmeye çalışıyorduk. Tek başına değil, farklı örgütlerle. Ama size bu konuyla ilgili söylemek istediklerim var. Kısaca bahsedeceğim çünkü daha başka yerlerde de bu konuyla ilgili fikirlerimi ifade etmiştim. Örneğin, Bayram Şahin Aydın ile beraber EGED Cast kanalında yaptığımız ‘Çözüm Zamanı’ programının ilk bölümünü bu konuya ayırmıştık. Ama yeri gelmişken kısaca özetleyeceğim çalışmalarımızı. 2017 ve 2018 yıllarında, Turhan İçli Engelliler Konfederasyonu başkanı olduğu dönemlerde bu konuya eğilmek istediğini söylemişti ve bizi de bir komisyon kuracağını söyleyerek davet etmişti. Biz o zaman Noterler Birliği’yle bazı toplantılar yaptık. Bir takım senaryolar sunduk. Hatta dedik ki, görme engelliler sözleşmeyi okuma ve onaylama işlerini farklı teknolojik araçlar kullanarak da yapabilirler: Birincisi telefon sistemi üzerinden, ikincisi web sitesi veya mobil uygulama kullanarak. Daha sonra buna QR kod seçeneği de denklendi. Ama başka sivil toplum örgütleri de konuya dahil oldular ve sırf kendi söyledikleri yapılsın diye dayattılar ve toplantılarda ikilik çıkmasına neden oldular. Açık ve net olarak söyleyeyim, hayatımda katıldığım en berbat toplantı buydu. Biz, sivil toplum örgütleri olarak, Noterler Birliği yöneticilerinin karşısında birbirimize düştük. Gerçekten yerin dibine girmek istediğim bir andı. Ve o dönem bu toplantılar sonuç vermedi. Çünkü biz kendi aramızda uzlaşamamıştık. Egolar birbiriyle çatışmıştı. Aradan yıllar geçti ve 2022 yılının Nisan ayına gelindiğinde, Evrensel Görme Engelli Hukukçular Derneği öncülük etti. Bu defa dediler ki, ‘Biz bu konuyu yine diğer sivil toplum örgütlerinin desteğiyle çözmeyi deneyelim.’ Noterler birliğinden randevular alındı, Adalet Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bizim lehimize görüş verdi, hatta 10 Mayıs’ta güçlü bir eylem tertip edildi. Bu son yıllarda görme engellilerin gerçekleştirdiği en ses getiren eylemlerden bir tanesiydi. Fakat sonrasında yine sivil toplum örgütleri birbirine düşmeye başladılar. Federasyon, üye sayısını önceleyerek, kendilerinin sürükleyici olmasını, öncülük etmesini söyledi. Fakat Evrensel Görme Engelli Hukukçular Derneği, sürecin en başından beri işi takip ediyordu. Devamında federasyon, kurduğumuz platformdan çıktı. Sonrasında da herkes kendi başına çalışınca, platform dağıldı. Peki ne oldu? Sonuçta ne oldu? Yine notere gidiyoruz, iki şahitle imza atmaya zorlanıyoruz. Kendi aramızda yaptığımız bu anlamsız tartışmaların sonucunda kazanan hiç kimse olmamıştır. Ve bugün Engelsiz Erişim Derneği’nin 4 Ocak’ta Braille mektup gönderme çağrısına acaba hangi sivil toplum kuruluşları destek verecektir? Göreceğiz; gerçekten göreceğiz. Bu mektup gönderimi sonrasında sorunlarımızın çözüleceğini düşünmüyoruz. Zaten böyle bir beklentiye sahip değiliz. Fakat Noterler Birliği’nin böyle bir tepkiye maruz kalması ve onların rahatsız olması önemlidir. Çünkü Noterler Birliği son derece muhafazakar, ‘dediğim dedik’ ve farklı kurumlardan gelen, bizim elimizdeki görüşleri bile uygulamaya karşı duran bir kurumdur. Ama böyle eylem çağrıları önemlidir. Bakın, Engelsiz Erişim Derneği web sitesinde Braille alfabesiyle nasıl bir metin yazılacağına dair örnek paylaşmış ve demiş ki: ‘Braille alfabesi ile yazılmış mektuplarda bir de Latin alfabesi ile yazılmış içerik olsun.’ Orada da şunu söylemişler: ‘Tüm eğitim geçmişinize ve deneyiminize rağmen, okur yazarlığınız geçersizdir. İmzalarınız ancak iki görme engelli şahitliğinde geçerli olacaktır.’ Çünkü bize söylenen de bu zaten. ‘Siz okur yazar olabilirsiniz ama bizim umrumuzda değil. İki tane görenle imza atmalısınız.’

Ama bugün artık okuryazarlığın tanımı değişmiştir. Okuryazarlık, sadece görerek yapılabilen bir eylem değildir ve mevzuatlarımız buna göre güncellenmelidir. Fakat ben yakın zamanda farklı bir programda da söylemiştim; hukuk ülkemizde çağın en az 50 yıl gerisinden gelmektedir. En muhafazakar mesleklerden bir tanesi hukukçulardır. Hukukçu izleyicilerimiz bana kızmasınlar ama gerçekten onları bir şeye ikna etmek, en azından bir kısmını diyelim, bir kısmını bir şeylere ikna etmek kolay değildir. Hele de düzenlemeyse, bu yeni bir kanun düzenlemesiyse, mevzuat değişikliği ise, o hallolana kadar o ihtiyaç bile değişir, yeni araçlar gündeme gelir.

O yüzden Noterler Birliği sorununun çözülmesi için güçlü bir birlikteliğe ihtiyaç vardır ve bu birlikteliğin çözüm önerileri arasında hem teknolojik araçlar olacaktır hem de teknolojiyi iyi kullanamayan fakat alternatif araçlarla sözleşmeyi okuyabilecek ve imzalayabilecek yöntemler bulunabilir. Bunlar vardır, yeter ki birbirimizi dinleyelim. Üstelik bizim bu az önce bahsettiğim senaryolar, Noterler Birliği’nin elinde var. Bunlar 2024 model haline de getirilebilir, bunlar kolaydır, yeter ki az önce söylediğim gibi birlik olmayı becerelim. Ha mümkün mü? Sonraki habere geçelim…

 

Coşkulu yılbaşı kutlaması

Evet, coşkulu yılbaşı kutlaması. Yarın, 30 Aralık 2023 Cumartesi akşamı saat 21.00’de Ali Öztürk ve Oğuz Akkaya ile beraber olacağız. 27 Ekim tarihinde bir Cumhuriyet özel programı yapmıştık. Spontane gelişen bir yayın olmasına rağmen oldukça ilgi gördü. Ali Öztürk bağlamasıyla çaldı, söyledi. Yayının ilerleyen dakikalarında Oğuz Akkaya aramıza katıldı. Ve biz farklı başlıklarda konular tartıştık. Cumhuriyetin geçen yüzyılını konuştuk, hatta biraz bu yüzyıla da değindik. Şimdi 30 Aralık tarihinde hem geride bıraktığımız yılın değerlendirmesini yapacağız, farklı başlıklar konuşacağız, 2023 engelliler için nasıl geçti, onu değerlendireceğiz; hem de yine şarkılı, türkülü, bağlamalı, sazlı sözlü bir kutlama yapacağız kendi çapımızda. Sizleri de bu programa bekleriz. Hem tartışacağımız konulara katkı sağlarsınız, hem Ali Öztürk’ten belki istekte bulunursunuz. Eğer son dakika bir aksilik çıkmazsa, yarın akşam, 30 Aralık’ta yani, saat 21.00’de sizleri YouTube kanalıma bekliyorum. Canlı yayın linkini de açıklama bölümünde bulabileceksiniz.

 

Değerli izleyiciler; evet, engellilerin gündemi programımızın sonuna geldik. 2024 size hak ettiğiniz yaşamı sunsun demek istiyorum. Bence en kestirme dilek budur diye düşünüyorum. Bu videoyu beğenerek, paylaşarak ve yorumlayarak bana destek olabilirsiniz. Kanala abone olursanız hem memnun olurum, beni mutlu edersiniz, hem de bundan sonra gelecek videolardan bildirimleri açarsanız anlık haberdar olabilirsiniz.

Bir sonraki videoda görüşene kadar kendinize iyi bakın.

Paylaş: