|

Engellilerin gündemi (35. bölüm)

 

Engellilerin Gündemi programının 35. Bölümünde; 13-27 Aralık 2024 tarihleri arasındaki engellilikle ilgili haberler ve sosyal medya gündemi değerlendirildi. Programda yapay zekanın görme engelliler üzerindeki etkisi, ÖTV muafiyeti düzenlemeleri, EKPSS ile engelli memur ataması süreci ve engelli maaşı gibi önemli konular ele alındı.

 

Yapay Zeka ve Görme Engelliler

Son iki haftanın en çok konuşulan konularından biri yapay zeka teknolojilerinin görme engelliler için sunduğu erişilebilirlik çözümleri oldu. Bu teknolojilerin pratikte nasıl işlediği ve gündelik hayata nasıl entegre edilebileceği, Emre Taşgın ve eşi Ayşegül Taşgın tarafından yapılan bir saha deneyiyle gözler önüne serildi.

Görme engellilerin alışveriş sırasında yapay zeka destekli anlık görüntü tanıma sistemlerinin ne kadar etkili olduğunu test etmek amacıyla Taşgın çifti pazara gitti. Emre ve Ayşegül, pazarda bir video çekerek yapay zekanın tezgahlardaki ürünleri doğru şekilde tanıyıp tanımadığını test ettiler. Videoda yapay zeka, meyve-sebze gibi ürünleri tanıyarak doğru ve yanlış sonuçlar verdi. Pazar esnafından da çeşitli geri bildirimler alındı. Yapay zeka teknolojisi genel anlamda başarılı sonuçlar verdi.

Video Emre Taşgın YouTube kanalında ve diğer sosyal medya platformlarında yayınlandı. Üstelik kısa sürede viral oldu ve milyonlarca kişiye ulaştı. Ayrıca bu çalışma basının da dikkatini çekti ve ATV Ana Haber, Demirören Haber Ajansı (DHA) ve Anadolu Ajansı (AA) gibi medya kuruluşlarında yer aldı.

DHA ile yapılan haber çekiminde; yeni bir pazarda, daha kaliteli çekimlerle benzer bir test gerçekleştirildi. Ürünlerin kalitesi, görselleri ve doğruluk oranları yeniden değerlendirildi. AA ile ise kıyafet betimleme temalı bir video çekildi. Ayşegül hırka ve diğer kıyafetleri betimlerken, Emre ayakkabı reyonunda dolaşarak yapay zekanın performansını test etti.

Yapay zeka destekli görüntü tanıma teknolojisinin kullanım alanı  sadece alışverişle sınırlı değil. evde kaybolan eşyaların bulunması, paketlerin ayırt edilmesi, elektronik cihazların ayarlarının yapılması gibi pek çok alanda yapay zekanın görüntü tanıma özelliği kullanılabilir.

 

ÖTV muafiyeti ile engelli aracı alımında yeni kısıtlamalar

Engelli bireylerin araç satın alırken Özel Tüketim Vergisi’nden (ÖTV) muaf tutulmalarını sağlayan düzenleme, yıllardır birçok tartışmanın odağında yer alıyor. Bu düzenleme kapsamında, %90 ve üzeri engelli raporu olan bireyler ile %90’ın altında raporu bulunan bedensel engelliler, özel tertibat taktırarak ÖTV muafiyetinden yararlanabiliyorlar. Ancak bu hak, son yıllarda sıklıkla suiistimal edildiği gerekçesiyle kısıtlayıcı düzenlemelere tabi tutulmaya başlandı. Bazı kişilerin, engelli yakınlarının üzerine araç alarak bu araçları kendileri kullandıkları biliniyor. Bürokratik çevreler, bu tür suiistimalleri engellemek amacıyla çeşitli kısıtlamalar getirme yoluna gitti.

Son yapılan düzenleme ile ÖTV muafiyeti süresi 5 yıldan 10 yıla çıkarıldı ve araçların %20 oranında yerli üretim olma şartı getirildi. Bu, Türkiye’de üretim tesisi olmayan araç markalarının artık bu muafiyetten yararlanamayacağı anlamına geliyor. Ayrıca, Cumhurbaşkanı’na bu yerlilik oranını %40’a çıkarma ya da %10’a düşürme yetkisi verildi.

Bu düzenlemenin uygulamada birçok soruna yol açması bekleniyor. Türkiye’de üretilen araçların kaç tanesi engelli bireylerin ihtiyaçlarına uygun? Akülü sandalye kullanan bireylerin veya özel tertibat gerektiren modellerin bu kapsama dahil olup olmadığı belirsiz. Bu durum, engelli bireylerin bağımsız hareket edebilme haklarını daha da sınırlayabilir. Ayrıca, Türkiye’deki fiziksel erişilebilirlik sorunları hâlâ çözülebilmiş değil. Toplu taşıma araçları, kaldırımlar ve yollar büyük oranda engelli bireylerin kullanımına uygun değil. Bu şartlar altında, engelli bireylerin araç sahibi olması, bağımsız hareket edebilmenin en temel yollarından biri olarak görülüyor. Ancak bu yeni düzenleme, bu hakkı daha erişilemez hale getiriyor.

Bu noktada sivil toplum kuruluşlarının ve siyasi aktörlerin sorumlulukları da gündeme geliyor. Meclisteki engelli milletvekillerinin bu değişikliğe karşı yeterince ses çıkarmamış olmaları eleştiriliyor. Aynı şekilde, muhalefet partilerinin de konuyu yeterince gündeme taşımadıkları belirtiliyor. Sivil toplum kuruluşları, bürokratik çevrelerle doğrudan iletişim kurabilme avantajlarını kullanarak daha etkili bir mücadele verebilirdi. Ancak bu avantajların yeterince değerlendirilemediği görülüyor.

Ekonomik krizlerin, sosyal hakların kısıtlanmasını beraberinde getirdiği bilinen bir gerçek. Kriz dönemlerinde, sosyal haklar bir lütuf gibi görülerek geri alınabiliyor ve dezavantajlı gruplar bir yük olarak değerlendirilebiliyor. ÖTV muafiyeti düzenlemesi, bu algının bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Ancak temel sorun, Türkiye’de erişilebilirlik altyapısının hâlâ yetersiz olması ve bu eksikliğin engelli bireylerin haklarını doğrudan etkiliyor olmasıdır.

Bu düzenlemenin gelecekte nasıl sonuçlar doğuracağı, araçların yerlilik oranı şartı nedeniyle engelli bireylerin ihtiyaçlarına uygun olup olmayacağı gibi sorular ilerleyen dönemde netleşecek.

 

EKPSS atamaları ne zaman yapılacak?

Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (EKPSS), engelli bireylerin kamu kurumlarında istihdam edilmesini sağlamak amacıyla düzenlenen bir sınav. 2024 Nisan ayında yapılan EKPSS sonrasında, atama bekleyen binlerce engelli birey ve ailesi gözlerini yetkililere çevirdi. Yönetmelik gereği Ocak ayında ÖSYM tarafından bir atama takviminin açıklanması gerekiyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, EKPSS yoluyla kamuya alımların önümüzdeki aylarda yapılacağını duyurdu. Ancak bu açıklama, net bir tarih veya kadro sayısı içermediği için belirsizlik devam ediyor.

Atama sürecindeki en büyük sorunların başında takvimin açıklanmaması ve kadro sayılarındaki belirsizlik geliyor. Kamu kurumlarının engelli kadrolarını doldurmak yerine çeşitli bürokratik bahanelerle süreci uzattıkları biliniyor. Ekonomik kriz dönemlerinde kamu alımlarında genel bir azalma yaşanırken, engelli atamaları da bu durumdan doğrudan etkileniyor. Ayrıca kurumlar arasında yaşanan koordinasyon eksiklikleri ve yönetmeliklere uygun olmayan uygulamalar da sürecin daha fazla aksamasına neden oluyor.

Atama sürecindeki bir diğer önemli nokta, açılacak kadroların engelli bireylerin ihtiyaçlarına ne derece uygun olacağıdır. Kamuya alınacak engelli bireylerin çalışacakları pozisyonların erişilebilirlik standartlarına uygun hale getirilmesi gerekiyor. Ancak geçmişte bu konuda ciddi eksiklikler yaşandığı biliniyor. Ayrıca, kadro sayıları ve pozisyonların dağılımı konusundaki belirsizlik, atama bekleyen engelli bireylerin endişelerini artırıyor.

Sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve bilgi kirliliğinin önlenmesi büyük önem taşıyor. Atama takvimi açıklanmadıkça, kulaktan dolma bilgiler ve spekülasyonlar artmaya devam edecek. Sivil toplum kuruluşlarının ve engelli bireylerin bu konuda daha güçlü bir kamuoyu baskısı oluşturması gerekiyor. Bürokratik süreçlerin hızlandırılması ve şeffaflaştırılması, belirsizliklerin ortadan kalkmasına yardımcı olabilir.

Yönetmelik gereği Ocak ayında ÖSYM tarafından bir atama takvimi açıklanması gerekiyor. Eğer bu takvim açıklanmazsa, teknik ya da idari eksikliklerin varlığı sorgulanacak ve sürecin neden aksadığı kamuoyuyla paylaşılmak zorunda kalınacak. Ayrıca, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bu konuda sorumluluklarını ne derece yerine getirdiği de sorgulanacak.

 

Engelli işçi çalıştırmayan kurumlar dijital olarak takip edilecek

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, engelli çalıştırma yükümlülüklerinin denetiminde yeni bir dijital sistemin hayata geçirileceğini açıkladı. Bu sistemle birlikte işverenlerin engelli çalıştırma yükümlülükleri daha hızlı ve etkin bir şekilde takip edilebilecek. Belgelerin manuel olarak il müdürlüklerine sunulması yerine dijital ortamda izlenmesi sağlanacak. Bu sistemin, engelli açığı olan işverenlerin hızlı bir şekilde tespit edilmesi ve gerekli yaptırımların uygulanması açısından önemli olduğu belirtiliyor. Ancak bu noktada bazı sorular öne çıkıyor: İşverenlere uygulanan cezalar gerçekten caydırıcı mı? İşverenler engelli bireyleri istihdam etmek yerine cezaları ödemeyi daha avantajlı mı buluyor? Engelli bireylerin işyerlerinde erişilebilir ve uygun koşullarda çalışabilmesi için hangi somut adımlar atılıyor? Kısacası dijital takip sisteminin hayata geçirilmesi sürecin daha etkin yönetilmesi adına olumlu bir adım olsa da, sahada nasıl uygulanacağı ve yaptırımların ne derece caydırıcı olacağı belirsizliğini koruyor.

 

Engelli maaşı 2025 yılında ne kadar olacak?

2024 yılı sonunda asgari ücretin 22.104 TL’ye yükseltilmesiyle birlikte engelli maaşlarına da belirli bir artış yapılması bekleniyor. Ancak bu artışların engelli bireylerin insanca yaşayabilmeleri için yeterli olup olmayacağı konusunda ciddi soru işaretleri bulunuyor.

Engelli maaşları, memur maaşlarına yapılan zam oranlarına bağlı olarak güncelleniyor. 2025 yılı için memur maaşlarına %11,25 oranında bir zam yapılması bekleniyor. Eğer bu senaryo gerçekleşirse, hasta veya engelli yakınına bakan bireylere ödenen 9.077 TL’lik ödeme, yaklaşık 10.100 TL seviyesine yükselecek. Aynı şekilde, %40 ila %69 arasında engel oranı olan bireyler ve onların yakınlarına ödenen aylık tutar, 3.713 TL’ye; %70 ve üzeri engelli bireylere ödenen aylık tutar ise 5.570 TL’ye yükselecek. Ancak bu rakamlar, 3 Ocak 2025 tarihinde açıklanacak resmi enflasyon verileriyle kesinleşecek.

Yapılacak bu artışlar, engelli bireylerin ve onların yakınlarının ekonomik yüklerini hafifletmeye yetmeyecek gibi görünüyor. Yüksek enflasyon, artan temel gıda fiyatları, kira ve enerji maliyetleri gibi gider kalemleri göz önüne alındığında, bu maaşların sadece sembolik bir destek sağladığı ortada. Ayrıca, bu ödemelerin bir kısmının çeşitli gerekçelerle kesildiği ve bazı kesintilerin keyfi uygulamalardan kaynaklandığı da biliniyor.

Engelli maaşlarının güncel ekonomik koşullara göre düzenlenmesi ve daha sürdürülebilir bir modele geçilmesi gerekiyor. Özellikle sosyal destek ödemelerinin bireylerin temel yaşam giderlerini karşılayabilecek seviyelere çıkarılması büyük önem taşıyor. Ancak mevcut durumda bu maaşların günlük hayatın getirdiği ekonomik yükü hafifletmekten çok uzak olduğu açıkça görülüyor.

Paylaş: