|

Engellilerin gündemi (33. bölüm)

 

Engellilerin Gündemi programının 33. bölümünde, 15-29 Kasım tarihleri arasında basında ve sivil toplumda engellilikle ilgili öne çıkan konular ele alındı. Videoda tartışılan başlıca meseleler şu şekilde:

 

Engellilerin Emeklilik Şartları

Engellilerin emeklilik şartları son günlerde sıkça tartışılan bir konu olarak öne çıktı. Gündemin merkezinde, 2008 öncesi ve sonrası sigortalı olan engelliler arasındaki farklılıkların ortadan kaldırılması amacıyla önerilen torba yasa teklifi bulunuyor. Mevcut durumda 1 Ekim 2008 öncesinde sigortalı olan engelliler, vergi indirimine esas engellilik derecesine göre yaş şartı aranmadan emekli olabiliyor. Bu sistemde, engellilik oranı sağlık kurulu raporuyla belirleniyor ve Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından onaylanıyordu. Süreçte ayrıca Maliye Bakanlığı’nın da rolü bulunuyordu. Yeni düzenleme teklifiyle engellilik oranı yerine, SGK Sağlık Kurulu tarafından tespit edilecek iş gücü kaybı oranının esas alınması planlanıyor. Gelir İdaresi Başkanlığı ve Maliye Bakanlığı devreden çıkarılarak, tüm süreç SGK’ya devredilecek. Engellilik oranı, bir bireyin genel sağlık durumunu ifade ederken, iş gücü kaybı oranı kişinin iş yapabilme yeteneğini ölçer. Örneğin, %90 oranında engelli bir bireyin iş gücü kaybı oranı daha düşük olabilir. Bu farkın, bazı engelli bireylerin emeklilik hakkına erişimini zorlaştıracağı endişesi dile getiriliyor. İş gücü kaybı oranı belirlenirken, yalnızca iş ortamındaki faktörlerin dikkate alınması eleştiriliyor. Örneğin, görme engelli bir bireyin iş yerine ulaşım sırasında karşılaştığı erişilebilirlik sorunları, çalışma şartlarını olumsuz etkileyebilir ve iş gücü kaybı oranını düşürebilir. Diğer yandan düzenleme, tüm engellilere eşit şartlar sunmayı amaçlıyor. İş gücü kaybı oranının aşılması durumunda, bazı engellilerin emeklilik hakkına daha kolay erişebileceği belirtiliyor.

Düzenlemenin henüz Meclis’e sunulmamış olması, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun iş gücü kaybı oranını nasıl hesaplayacağı ve bu hesaplamaların bağımsız denetime tabi olup olmayacağı gibi konuların açıklığa kavuşmaması, belirsiz olan konular arasında.

Engellilerin emeklilik şartları, hem sivil toplum kuruluşları hem de kamuoyunda farklı açılardan tartışılıyor. Meclise gelmesidurumunda, düzenlemenin ayrıntılarının engelliler için nasıl bir fark yaratacağı ilerleyen süreçte daha net anlaşılacak. Konu, engellilik alanında önümüzdeki haftalarda da gündemde kalmaya devam edecek.

 

Niğde’de Engelli Çocukların Karşılaştığı Şiddet

Niğde’de yaşanan bir olay, engelli bireylerin bakım merkezlerindeki yaşam koşullarını ve bu merkezlerdeki denetim sorunlarını bir kez daha gündeme taşıdı. Niğde Engelsiz Yaşam ve Bakım Rehabilitasyon Merkezi’nde kalan 10 yaşındaki bir çocuğun şiddet gördüğü ve bu nedenle hayatını kaybettiği iddia edildi. 15 engelli çocuk ve bir yetişkinin kötü muameleye ve mahremiyet ihlaline maruz kaldığı da iddialar arasında. Olayla ilgili olarak 26 bakım personeli hakkında adli işlem başlatıldı ve bunlardan 14’ü tutuklandı.

Bu tür bakım merkezlerinin yöneticilerinin atanmasında ve personel seçiminde liyakate önem verilmediği eleştirildi. Ayrıca personelin eğitimsizliği ve yeterli denetime tabi tutulmaması, olayların yaşanmasına zemin hazırlayan temel faktörler arasında gösterildi. Merkezlerin denetimi konusunda hem yerel hem de ulusal düzeyde ciddi eksiklikler olduğu ifade edildi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın olaylara genellikle sonradan müdahil olduğu, önleyici denetim mekanizmalarının yetersiz kaldığı belirtildi. Medyaya yansıyan olayların sadece buzdağının görünen kısmı olabileceği ve benzer vakaların diğer merkezlerde de yaşanabileceği endişesi dile getirildi. Bu tür vakaların önlenmesi için daha şeffaf bir sistem ve güçlü bir sivil toplum denetimi gerektiği vurgulandı.

Niğde’de yaşanan bu olay, engelli bireylerin güvenli yaşam hakkının korunmasında karşılaşılan zorlukları gözler önüne serdi. Liyakat, eğitim, denetim ve toplumsal farkındalık konularında yapılacak reformların, bu tür olayların önlenmesi için kritik olduğu bir kez daha vurgulandı. Sivil toplum kuruluşlarının ve basının kamuoyu oluşturması gerektiği ifade edildi.

 

Görme Engelliler İçin Teknolojik Cihazlarda ÖTV Muafiyeti

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunduğu bir soru önergesi, görme engelli bireylerin bilgi ve iletişim teknolojilerine erişimini kolaylaştırmak amacıyla ÖTV muafiyeti talebini gündeme getirdi. Bu konu, engellilerin erişilebilirlik ve ekonomik eşitlik mücadelelerinin önemli bir parçası olarak dikkat çekti. Görme engelli bireylerin akıllı telefonlar gibi teknolojik cihazlara erişiminde ÖTV muafiyeti veya indirimi sağlanması, ÖTV muafiyetinin sadece motorlu taşıtlarla sınırlı kalmayıp teknolojik cihazları da kapsayacak şekilde genişletilmesi gibi önerilerde bulunuldu. Bu konuda bir çalışma yapılıp yapılmadığı, akıllı telefonlardan ÖTV alınmaması durumunda kamu gelirlerine etkisiyle ilgili bir maliyet analizi yapılıp yapılmadığı ve dünya genelindeki benzer uygulamaların incelenip incelenmediği gibi sorular Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e yöneltildi.

Teknolojik cihazlara erişim, engelli bireylerin toplumsal hayata eşit şekilde katılımı için kritik bir unsur olarak değerlendirildi. Görme engelliler için akıllı telefonlar, kitap okuma, navigasyon, çevresel görsellerin tanımlanması gibi birçok alanda kişisel asistan görevi görüyor. Akıllı telefonlar, engellilerin bağımsız hareket etmesini ve sosyal hayata katılmasını sağlayan en önemli araçlardan biri olarak nitelendiriliyor. Öte yandan Brail ekranlar, ekran okuyucu yazılımlar, işitme cihazları ve akülü araçlar gibi teknolojik cihazlar, farklı engel gruplarının yaşamını kolaylaştıran araçlar arasında yer alıyor. Ancak bu cihazlar yüksek vergiler nedeniyle birçok engelli için erişilmez hale geliyor. Türkiye’deki yüksek ÖTV oranları, engellilerin bu cihazlara erişimini büyük ölçüde sınırlıyor. Teknolojik cihazlar üzerindeki vergilerin kaldırılması, fırsat eşitliği sağlamada önemli bir adım olarak görülüyor. Yerli üretim süreçlerinin yavaş ilerlemesi ve ithalat şartlarının zorlaştırılması, mevcut durumda engellilerin erişilebilirliğini daha da kısıtlıyor. ÖTV’nin sadece araç alımlarıyla sınırlı kalmaması, teknolojik cihazlar ve yazılımlar gibi araçları da kapsaması gerektiği belirtiliyor. Diğer ülkelerdeki sosyal devlet uygulamaları örnek alınarak, engellilere yönelik teknolojik desteklerin artırılması talep ediliyor. Yüksek vergi oranlarının engellilerin eğitim, istihdam ve sosyal hayata katılımını doğrudan etkilediği vurgulanıyor. ÖTV muafiyeti, yalnızca bir ekonomik düzenleme değil, aynı zamanda engellilerin sosyal eşitlik hakkını destekleyen bir adım olarak görülüyor. Teknolojik cihazların erişilebilirliği, engellilerin toplumsal hayata katılımını artırmada kritik bir unsur olduğu için bu düzenleme, Türkiye’deki sosyal devlet anlayışının gelişimine katkı sağlayabilecek önemli bir adım olabilir.

 

Sibel Kaya’nın İşaret Dilini Geliştirme Çalışmaları

Doğuştan işitme engelli anne ve babanın çocuğu olarak dünyaya gelen, 9 yaşına kadar duyma yetisini kaybetmediği anlaşılamayan Sibel Kaya, işaret dilini genişletmeye yönelik projelere imza attı. Kaya, sanat alanında 230 yeni kelimeyi işaret diline kazandırdı ve bu başarısıyla Sabancı Vakfı tarafından “Fark Yaratan” olarak seçildi. Sanatın yanı sıra sağlık, politika ve teknoloji gibi alanlarda yeni işaretler geliştirmek ve işaret dilinin iletişimi kolaylaştıracak şekilde sadeleştirilmesini sağlamak Kaya’nın diğer hedefleri arasında. Bir kelimeyi anlatabilmek için birden fazla işaret gerekmesi, iletişimi zorlaştırabiliyor. Kaya, işaret dilini daha pratik hale getirme çalışmalarına devam ediyor.

Geçmişte işitme engelli okullarında bile işaret dilinin öğretilmediği, dudak okuma ve işitme cihazlarının önceliklendirildiği dönemler yaşandı. İşaret dilini kullanan bireylerin “elinle konuşma” gibi olumsuz tepkilerle karşılaştığı bir dönemden, işaret dilinin yaygınlaştırılması aşamasına gelindi. İşaret dili eğitiminin yaygınlaşması, işitme engelli bireylerin kültürünün ve sosyal hayatta varlığının daha görünür hale gelmesini sağlıyor. İşaret dili ile ilgili farkındalık, son 15-20 yılda ciddi şekilde arttı.

 

Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile TDK Arasında İmzalanan Protokol

Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Türk Dil Kurumu (TDK) arasında imzalanan protokol, engelli bireylerin eğitim ve bilgiye erişimini artırmayı hedefleyen önemli bir iş birliği niteliği taşıyor. Protokol, özellikle Türk İşaret Dili, görme engelliler için Braille materyaller ve diğer erişilebilir eğitim araçlarının geliştirilmesine odaklanıyor. Bu protokol, işaret dili ve Braille alfabesini temel alan kapsamlı materyal geliştirme çalışmalarını içermesiyle, engelli bireylerin eğitime ve bilgiye erişimini destekleyen önemli bir adım niteliğinde. Engelli bireylerin eğitimde ve sosyal hayatta karşılaştığı engelleri azaltmayı hedefleyen bu tür projelerin sürdürülebilir şekilde uygulanması, uzun vadede toplumsal eşitlik ve kapsayıcılığı artıracak.

Paylaş: