Engellilerin gündemi (27. bölüm)
Engellilerin Gündemi programının 27. bölümünde Emre Taşgın, geride bıraktığımız iki hafta içerisinde basında engelliler alanında gündeme gelen olayları yorumluyor.
Görme Engelli Kadın Golbol Milli Takımı, Paris 2024 Paralimpik Oyunları’nda şampiyon oldu
Türkiye Kadın Golbol Milli Takımı’nın Paris 2024 Paralimpik Oyunları’nda üst üste üçüncü kez şampiyon olması büyük bir başarı olarak vurgulanıyor. Milli takım, 2016 Rio ve 2020 Tokyo Paralimpik Oyunları’nda da şampiyon olmuştu, bu sebeple Paris 2024 zaferi, bu başarı zincirinin devamı niteliğinde. Programda, takımın turnuvaya biraz zorlanarak başladığı, ancak maçlar ilerledikçe toparlanıp galibiyet serisi yakaladığı belirtiliyor. Özellikle, başlangıçta bazı çevrelerin şampiyonluğun zor olduğu ve bronz ya da gümüş madalyanın daha olası olduğu yorumlarına rağmen, takımın giderek daha iyi bir performans sergilediği ve sonunda şampiyon olduğu ifade ediliyor. Taşgın, her bir sporcuyu içtenlikle tebrik ediyor ve Türkiye’nin bu başarısıyla gurur duyduğunu dile getiriyor. Ayrıca, bu başarıların elde edilmesinin kolay olmadığını, özellikle B1 görme engelliler futbol takımı gibi diğer takımların da zorlu koşullarda hazırlandığını vurguluyor. Diğer ülkeler daha profesyonel şartlarda yarışırken, Türkiye’nin daha sınırlı imkanlarla mücadele ettiğini, buna rağmen sporcuların üstün performans gösterdiğini belirtiyor. Programda, bu tür başarıların medyada ne kadar yer bulacağının önemli olduğu, ana akım medyanın bu başarıları yeterince gündeme taşımadığı ve genelde diğer Olimpiyat başarılarının gölgesinde kaldığı eleştiriliyor. Taşgın,TRT’nin oyunları yayınlamasının farkındalık açısından olumlu olduğunu ifade ederken, şampiyon sporcuların daha fazla görünür olmasının gerektiğini savunuyor. Son olarak, Taşgın, bu başarıların kamuoyunda daha fazla yer almasını umarak, Golbol Milli Takımı’na yeniden tebriklerini iletiyor.
Bedensel engelli suç örgütü lideri Binali Camgöz
Programda, İsmail Saymaz’ın Halk TV’deki yazısında yer alan ve uluslararası bir suç örgütü lideri olan bedensel engelli Binali Camgöz’ün hikayesi ele alınıyor. Binali Camgöz, Türkiye’de İzmir merkezli bir suç örgütünün lideri olarak bilinirken, zamanla uluslararası bir suç ağı kurmuş ve çeşitli suçlara karışmıştır. Camgöz, %93 bedensel engelli olup tekerlekli sandalye kullanıyor. Ancak bu engeline rağmen ciddi suçlar işleyip yönetmiş bir kişi olarak tanıtılıyor. Camgöz’ün suç kariyeri oldukça dikkat çekici. 2019’da Türkiye’den Gürcistan’a kaçtığı, ardından Karadağ’a geçtiği ve burada uzun süre kaldığı belirtiliyor. Kendisi kasten adam öldürme ve suç örgütü kurma gibi ciddi suçlardan aranıyordu. Karadağ’da bir süre hapis yattıktan sonra Türkiye’ye iadesi gecikti, çünkü Karadağ başbakanı ile iyi ilişkiler içinde olduğu iddia ediliyordu. Sonunda Türkiye’ye iade edildi ve suçlarından dolayı yargılanacağı ifade ediliyor. Programda bu hikaye üzerinden, toplumda engellilerin genellikle masum, mazlum olarak görüldüğüne dikkat çekiliyor. Ancak Binali Camgöz, engellilerin de iyi ve kötü olabileceğini, suç işleyebileceğini gösteren çarpıcı bir örnek olarak sunuluyor. Engellilerin tektipleştirilmesinin yanlış olduğu, onların da toplumun diğer bireyleri gibi farklı kişiliklere sahip olabilecekleri vurgulanıyor. Taşgın, Binali Camgöz’ün hikayesinin engellilerin “masum” ya da “cennetlik” gibi klişelerle etiketlendiği anlayışları kıran bir örnek olduğunu belirtiyor. Camgöz’ün büyük bir suç ağı yönetmesi, uluslararası düzeyde suç işlemesi ve ağır suçlardan aranması, engelli bireylerin de çok çeşitli kişiliklere ve davranışlara sahip olabileceğinin altı çizilerek anlatılıyor.
Zihinsel engelli adam kendisini astı
Programda İnegöl’de bir zihinsel engelli kişinin intihar ettiği trajik bir olay detaylandırılıyor. Olay, İnegöl’de bir özel bakım merkezinde gerçekleşiyor. 37 yaşındaki zihinsel engelli Bilal A., kaldığı merkezde kendisini iple asarak hayatına son veriyor. Olayın gerçekleştiği an bakım merkezi görevlileri tarafından fark ediliyor ve hemen 112 acil servis ve polise haber veriliyor. Olay yerine gelen sağlık ekipleri, Bilal A.’nın öldüğünü tespit ediyor. Bu üzücü olay sonrasında polis soruşturma başlatıyor, ancak intiharın kesin nedenleri hakkında henüz net bir bilgi bulunmuyor. Programda, Bilal A.’nın psikososyal bir sorunu olup olmadığı ya da hangi tür bir zihinsel engelli olduğu tam olarak bilinmediği için, olayın arka planı hakkında daha fazla bilgiye ihtiyaç olduğu ifade ediliyor. Taşgın, bakım merkezlerinde şiddet ve kötü muamele olaylarının sıklıkla yaşandığını ve bunun basına zaman zaman yansıdığını belirtiyor. Bu tür olayların, engelli bireylerin kaldığı merkezlerde daha fazla denetim yapılması gerektiğini açıkça ortaya koyduğu vurgulanıyor. Denetim eksikliği nedeniyle bu tür trajik olayların yaşanma olasılığının arttığı dile getiriliyor. Ayrıca, intiharın ardındaki olası nedenler arasında, bakım merkezindeki yaşam koşullarının da incelenmesi gerektiği belirtiliyor. Bilal A.’nın intiharı, bu tür merkezlerdeki sorunların daha yakından araştırılmasının önemini gösteriyor. Polis soruşturmasının sonucunun basınla paylaşılması durumunda, Taşgın olayın detaylarını gelecek programlarda izleyicilerle paylaşacağını ifade ediyor.
Zihinsel engelli gencin banka hesabı boşaltıldı
Programda, Sinop’ta bir zihinsel engelli kişinin dolandırıldığı üzücü bir olay detaylı şekilde ele alınıyor. Zihinsel engelli olan 33 yaşındaki Erdoğan Musluoğlu, bir okulda hizmetli olarak çalışırken, Baykal Demir adlı bir kişi tarafından dolandırılıyor. Bu kişi, Erdoğan Musluoğlu’nun banka hesap bilgilerini ele geçiriyor ve onun adına birçok finansal işlem yaparak yüz binlerce TL’lik bir zarar yaratıyor. Dolandırıcı, zihinsel engelli kişinin banka hesabının iletişim bilgilerini değiştirerek kontrolü ele alıyor ve ardından Musluoğlu’nun şifrelerini kullanarak hesaba erişiyor. Hesaba girdikten sonra çeşitli yollarla büyük miktarda para çekiyor. Baykal Demir, Musluoğlu’nun adına kredi çekiyor, EFT gönderiyor, nakit avans kullanıyor, karekod sistemiyle para çekiyor ve ek hesap borçlandırma işlemleri yapıyor. Ayrıca Erdoğan Musluoğlu’nun maaşı yatar yatmaz başka hesaplara transfer ediliyor. Olay, Erdoğan Musluoğlu’nun abisinin hesap hareketlerini fark etmesiyle ortaya çıkıyor. Abisi durumu fark edince hemen suç duyurusunda bulunuyor. Taşgın, bu olayın benzerlerinin daha önce de yaşandığını hatırlatarak, 15 Temmuz döneminde bir zihinsel engelli memurun banka hesaplarının yine dolandırıcılar tarafından kullanıldığını anlatıyor. Olayda, bu zihinsel engelli kişi terör örgütü ile ilişkilendirilen bir banka hesabı için kullanılmış ve ciddi mağduriyet yaşamıştı. Taşgın, bu tür mağduriyetlerin önlenmesi için bankaların daha dikkatli davranması gerektiğini, zihinsel engelli bireylerin banka hesaplarıyla ilgili koruma önlemlerinin artırılmasının önemli olduğunu belirtiyor. Son olarak, Erdoğan Musluoğlu’nun kaybettiği yüz binlerce TL’nin nasıl telafi edileceği ya da bu borçların nasıl giderileceği henüz bilinmiyor. Bu tür olayların tekrarlanmaması için daha sıkı denetimlerin ve bankaların daha sorumlu hareket etmesinin şart olduğu vurgulanıyor.
TİHEK’ten Yalova Belediyesi’ne engelli ayrımcılığı cezası
Programda Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun (TİHEK) Yalova Belediyesi’ne verdiği ceza detaylı şekilde ele alınıyor. Olay, Yalova’da yaşayan %90 görme engelli bir vatandaşın talebi üzerine gerçekleşiyor. Bu vatandaş, yaşadığı bölgede hissedilebilir kaldırım yapılmasını talep etmiş, ancak belediye bu talebi yerine getirmemiş. Vatandaş, talebin karşılanmaması üzerine Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na (TİHEK) başvurmuş ve TİHEK, yapılan incelemeler sonucunda Yalova Belediyesi’ne ayrımcılık yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle 141.193 TL para cezası vermiş. Detaylarda, vatandaşın ilk başvurusu sonrası belediyenin söz konusu talebi yerine getirdiğini iddia ettiği, ancak bu durumun doğrulanamadığı belirtiliyor. Yalova Valiliği’ne bağlı Erişilebilirlik Komisyonu, bir rapor hazırlayarak bölgede hissedilebilir yüzeylerin olmadığını tespit etmiş. Bu rapor üzerine TİHEK, Yalova Belediyesi’ne ayrımcılık yasağını ihlal ettiği için üst sınırdan para cezası kesmiş. Programda, yerel yönetimlerin erişilebilirlik düzenlemeleri konusundaki ihmalleri eleştirilerek, bu tür cezalara rağmen belediyelerin çoğunlukla gerekli adımları atmadığı vurgulanıyor. Erişilebilirlik yasasının 2005 yılında yürürlüğe girmesine rağmen, bu düzenlemelerin 2012’ye kadar tamamlanmadığı ve defalarca süre uzatıldığı hatırlatılıyor. Ancak, yerel yönetimlerin bu yükümlülükleri ciddiye almadıkları, gerekli erişilebilirlik düzenlemelerini yapmadıkları ifade ediliyor. Taşgın, sivil toplum kuruluşlarının ve erişilebilirlik komisyonlarının da bu süreçte yeterince etkili olamadıklarını dile getiriyor. Bu komisyonların bazılarının işlevsiz kaldığını ve gerekli düzenlemelerin yapılmasında yetersiz olduğunu vurguluyor. Ayrıca, yerel yönetimlerin özellikle muhalefet partileri tarafından yönetilen belediyelerde bu tür cezaların artabileceği, ancak esas olanın erişilebilirlik yükümlülüklerinin parti ayrımı yapılmaksızın yerine getirilmesi gerektiği ifade ediliyor. Son olarak, Türkiye genelinde, özellikle görme engellilerin toplu taşıma araçlarındaki sesli anons sistemlerinin çalışmaması gibi sorunların da yaygın olduğuna dikkat çekiliyor. Ankara örneği üzerinden, toplu taşıma araçlarında yıllardır sesli anonsların çalışmadığı, trafik ışıklarının çoğunun sorunlu olduğu ve hissedilebilir yüzeylerin ya eksik ya da kalitesiz olduğu vurgulanıyor. Taşgın, erişilebilirlik düzenlemelerinin partizan yaklaşımlar olmadan her belediye için zorunlu tutulması gerektiğini belirtiyor ve bu tür cezaların yerel yönetimleri sorumluluklarını yerine getirmeye teşvik etmesini umduğunu ifade ediyor.