|

Engellilerin gündemi (18. bölüm)

 

Bu sayfada Engellilerin gündemi yayınının 18. bölümüne ait videoyu ve yazılı dökümünü bulabilirsiniz.

 

Yazılı döküm

Merhaba değerli izleyicilerimiz,

 

engellilerin gündemi yayınının 18. Bölümüyle sizlerle birlikteyiz. Hepiniz yayınımıza hoş geldiniz. Bu yayında 20 Nisan’la 2 Mayıs tarihleri arasında engellilik alanında, basında, sosyal medyada ve sivil toplum alanında ne konuşulduysa onu yorumlayacağız daha önceki 17. Bölümde yaptığımız gibi. Açıklamalar bölümünde her haberin linki var. Burada konuştuğumuz haberlerin detaylarını okumak isterseniz, o linklere tıklayabilirsiniz. Ayrıca, zaman damgaları var. Video içerisinde, istediğiniz habere doğrudan hareket edebilirsiniz. Zaman damgalarını tıklayarak, ilginizi çeken haberle ilgili yorumları takip edebilirsiniz. Bu videoyu beğenerek, yorumlayarak ve paylaşarak destek olabilirsiniz. Ayrıca, kanala abone olarak ve bildirimleri tümü olarak işaretleyerek, bundan sonra yayınlanacak videolardan anlık olarak haberdar olabilir ve benim motivasyonumu arttırabilirsiniz. İsterseniz, başlayalım.

 

Belediyelerin erişilebilirlik düzenlemeleri

İlk olarak, belediyelerin fiziki erişilebilirlik düzenlemelerini konu edeceğiz bu haftaki bölümde. Önce İstanbul’dayız. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Bostancı Marmaray durağı sahil çıkışında bulunan kaldırım rampası önüne çevreci ve güvenli olarak adlandırdığı ATM’ler koyarak geçişi kapattı. Engelsiz Yaşamı Derneği Başkanı Gönül Gülsoy, “Yerel yönetimlerin bu konuya titizlikle yaklaşması gerekiyor” dedi. Bu haber, Bianet’te yayınlandı. Bianet, son zamanlarda yine engellilikle ilgili önemli haberler yayınlıyor. Hak temelli mücadeleye yıllardır katkı sağlıyor. Bizde Eğitimde Görme Engelliler Derneği olarak zaman zaman burada haberlerimizin yayınlanmasını sağlıyoruz. Burada belediyelerin gerçekten artık erişilebilirlik meselesine önem vermesi gerektiği ortaya çıkıyor. Çevrecilik meselesi elbette önemli. Buna diyecek hiçbir şeyimiz yok. Ancak, engellilik meselesi de bir o kadar önemli. Yani, siz bir kesimin isteklerini karşılarken, başka bir kesimi mağdur ediyorsanız, bu doğru olmayacaktır. O yüzden, belediyelerin engellilikle ilgili meselelerde daha hassas olması gerekiyor. Nerede mağduriyet yarattıklarını, nerede bir takım engeller ortaya çıkardıklarını fark etmeliler. Peki, onlara bunu kim farkettirecek? Belediyelerde görevli engelli birimleri veya engellilikle ilgili atadıkları danışmanlar. Ancak bunun dışında, sivil toplum örgütleri bunu yapabilir. Belediyeler, hem engelli birimlerinde erişilebilirliğe dair bilgi sahibi olan kişileri görevlendirmeliler, hem de danışmanlarını iyi seçmeliler. Ancak, danışmanlar her zaman doğru bir bilgiyi vermeyecekleri gibi, her zaman doğruya doğru eğriye eğri demeyebilirler. Bu bürokrasinin, siyasetin bizim ülkedeki mevcut durumuyla da alakalıdır. İşte öyle durumlarda, üçüncü bir göz önemlidir. Onlarda, sivil toplum örgütleridir. Belediyeler, sivil toplum kuruluşlarıyla eşgüdüm halinde hareket etmelidir. Geçtiğimiz dönemde, CHP’nin elinde bulunan büyükşehir belediyelerinde, sivil toplum örgütleriyle diyalogun çok da güçlü olmadığını söylemiştim. Ben, yakın zamanda yazdığım bir yazıyı CHP’ye gönderdiğimi ve onların bir kısmından geri dönüşte geldiğini, yazımızın ulaştığını söyleyebilirim. Eğer CHP, kendisini ülkenin birinci partisi olarak görüyorsa, belediyeler çok daha geniş bir şekilde onlara teslim edildiyse, o zaman, bizim engellilikle ilgili erişilebilirlik taleplerimizi daha güçlü ifade etmemiz ve onların da yerine getirmesi beklentisini daha net biçimde ifade etmemiz gerekiyor.

Yine devam edelim. Bu defa Bursa’dayız. Bursa’da Osmangazi ilçesindeki Orhangazi alt geçidinde bulunan engel asansörü, parçalanmış. İddia odur ki; ülkemizde, engel asansörlerinin akıbeti genelde böyle; bakımsızlıktan kırılıyorlar. Bakımsızlıktan, ihmalkârlıktan, engelli asansörlerin çoğu kullanılamaz durumda. Halbuki, o asansörler çok önemli. Bedensel engelliler için, ileri yaştaki kişiler için, onların erişilebilirliğinin sağlanması adına, bu asansörlerin bakımının kontrolünün yapılması lazım. Böyle şeylerin artık haber olmaması gerekiyor. Sahadaki belediye çalışanları, “Bu asansörde böyle böyle problem var” diyebilmeliler. Sosyal medyada göründükten sonra, adım atılmamalı. Gerçekten, artık bunlardan vazgeçilmesi lazım.

Tamam; biz bunları ifşa ederiz. Bireyler olarak, sivil toplum örgütleri olarak, karşılaştığımız problemleri ifşa ederiz. Bunda hiç sıkıntı yok. Buna devam da etmeliyiz. Ben açıkçası bu ifşa meselesini önemsiyorum. Kurumların, artık yarattıkları bir engel varsa, yaygınlaştırılmalı. İyi şeyleri de ifade edelim, ama iyi olmayan şeyleri de “aman bu seferlik affedelim. Aman, o bizim desteklediğimiz birileri, o yüzden şimdilik görmezden gelelim.” dememeliyiz. Çünkü, böyle dediğimizde, daha fazla mağduriyet, daha fazla ayrımcılık karşımıza çıkıyor. O yüzden, ben açıkçası, bu asansör meselesinde ve diğer meselelerde de, çok daha titiz olunması gerektiğini söylemek istiyorum. Mesele ne biliyor musunuz, arkadaşlar? Bazı kesimler, mağduriyetlerini iyi bir şekilde lobi olarak sunabiliyorlar. Hem merkezi yönetimlere, hem yerel yönetimlere fakat, engellilik lobisi, son yıllarda oldukça güç kaybetti. Hatta, siyasetçiler, eskiden engellileri çok daha önemserdiler. Seçim dönemlerinde, olabildiğince sivil toplum örgütleri ziyaret edilirdi. Engellilerle daha fazla poz verilirdi. Engellilikle ilgili vaatlere öncelik verilir, onlara geniş yer ayrılırdı. Ancak, son seçimlerde, engellilik meselesine artık alt sıralarda, basmakalıp cümlelerle yer verildiğini görüyoruz. Böyle olduğu zaman, bizim taleplerimiz, çok daha geç yerine getirilir veya göstermelik şekilde, birtakım çözümler üretilir. Onlar da bizi tatmin etmez. Bizim engelli lobisini güçlendirmemiz gerekiyor. Hem merkezi yönetimde, hem de yerel yönetimlerde. Bakınız; üstelik artık merkezi yönetimde bir parti, yerel yönetimlerde ise başka bir parti daha baskın durumda. O zaman, hadi bakalım. Ortam, sivil toplum örgütleri için savunuculuk için, lobi için, denge denetimi için uygun. Hepimize kolay gelsin. Daha fazla ses birliği yapmalıyız. Daha ortak ifadeler dile getirmeliyiz. Erişilebilirliği öncelenmeliyiz. Bakınız, erişilebilirliğin öncelenmediği politikalar, geçici çözümler, bizi bir yere götürmüyor. Bir takım indirimler, sosyal destekler sağlanıyor. Bunlar devam etmeli. Ancak, bunların yanında, erişilebilirlik talepleri yerine getirilmiyor. Erişilebilirlik talepleri, sosyal destek talepleri kadar öncelenmezse, biz böyle şeyleri yaşarız. Lobimiz güçlü olmazsa, çözüme ulaşmakta zorlanırız. Bir yasamız var bizim: “engelli yasası” diye adlandırıyoruz. Aslında, Engellere yönelik kanun, 2005 yılında yürürlüğe girdi. 2012 yılına kadar, kamusal alanlar erişilebilir hale getirilecekti. Getirilmedi; defalarca ertelendi. Ancak, şu anda, böyle bir erteleme söz konusu değil. Erişilebilir olmayan yerlerle ilgili hukuki girişimlerde de bulunulabilir. Tabii ki, bu konuda yaptırım mekanizması da var aslında. Ancak, cezai yaptırımlar pek fazla uygulanmıyor. Bu meseleyi, ayrı bir programda konu edeceğiz. Kurulan komisyonlar, niye gereğini yerine getirmiyor? Burada, sivil toplum kuruluşları, gerçekten üzerine düşeni yerine getirebiliyor mu? Orada, ayrı bir şekilde sorgulayacağımız programlar yaparız.

 

ÖSYM’ye engelli öğrenciye ek süre tavsiyesi

Şimdiki haberimiz, YKS ile ilgili. Kamu Denetçiliği Kurumu ÖSYM’ye önemli bir tavsiye kararı verdi. Şimdi önce haberin özetini okuyalım. Kamu Denetçiliği Kurumunun kararına göre, cerebral palsi nedeniyle, %76 oranında engelli olan bir öğrenci, parmak hareketlerinde ince beceri yokluğu bulunduğunu, kalem tutma, çizme işlem yapma ve yazma gibi ince motor becerisi gerektiren durumlarda akranlarına göre daha yavaş hareket ettiğini bildirerek, gireceği YKS’de ek süre verilmesini talep etti. YÖK tarafından 2020 yılında yayınlanan yönetmelikte, engelli öğrencilere ek süre verilmesinin düzenlendiğini ancak, Yönetmeliğin 2024-2025 eğitim-öğretim yılı başına kadar ertelendiğini bildiren öğrenci, yıl gireceği sınavda ek süreden yararlandırılması adına KDK’ya başvurdu. KDK, öğrencinin lehinde ÖSYM’ye karar verdi.

Ben bu haberin daha iyi anlaşılabilmesi adına, sizleri biraz zamanda yolculuğa çıkarmak istiyorum. Sizleri öncelikle 2 yıl geriye götüreceğim. Söylediğimiz yönetmelik, 8 Mart 2022’de yayınlandı. Son yılların en vizyoner yönetmeliklerinden bir tanesi yürürlüğe girdi. Engelli bireylere yönelik sınav uygulamalarında ve engelli kontenjanında aranacak sağlık şartlarına dair yönetmelikten bahsediyorum. Bu yönetmelik, hem üniversiteleri, hem de ÖSYM’yi ilgilendiriyor. ÖSYM birçok sınav yapıyor. KPSS gibi, yabancı dil sınavı gibi. Yönetmelik ÖSYM’yi yükseköğretim kurumlarına giriş sınavıyla ilgilendiriyor. Burada, hem dijital sınavdan bahsediliyor, hem okuyucu işaretleyici uygulamalarına, ek süre uygulamalrarına, diğer yardımcı uygulamalara yer ayrılıyor. Bu yönetmelik, bence çok kıymetli. Aslında, üniversiteler tarafından da uygulanması gerekiyor. Ne kadar uygulanıyor, uygulanmıyor onu bilmiyorum, artık o üniversitelerin iç işlerini her zaman iyi takip edemeyebiliyoruz. Ama şu vardı: Geçmişte üniversiteler kendi sınav yönergelerini hazırlarlardı. Fakat, buna gerek kalmadı. O sınav yönergelerinden de yararlanarak kapsayıcı bir yönetmelik yürürlüğe girdi. Bence, bu çok önemli. ÖSYM içinde de, çünkü, ek süreden kimler yaralandırılacak? Sınav düzenlemelerinden nasıl faydalanılabilecek? Okuyucu, işaretleyici kimlere ne şartlarda verilecek, bunların hepsi yönetmelikte yer alıyor. Öğrencinin hikayesine geri döndüğümüzde, yönetmelik diyor ki, YKS’de, cerebral palsili öğrenciler ek süreden yararlandırılabilir. Yönetmeliğin altıncı maddesinin ikinci fıkrasında, ek 1’de bahsediliyor. Ek 1’de, kimlerin ek süreden yaralandırılabileceği, çok detaylı olarak açıklanmış. 12. maddede, hangi engel türleri ve hastalık tanıları, ek süreden kapsamına giriyor, onlar ifade edilmiş. Hem de terimsel ifadelerle. Ben oradan bu öğrencinin durumuna uygun olma ihtimali bulunan 3 maddeyi aldım. Ek 1’in 10. maddesi diyor ki, “Baş ve boyun hareketlerini bozan ya da yüzde asimetri yapan tedavi ile düzeltilmesi imkansız olan bozukluklar ile el ve kol hareketlerini engel olan ağır kas iskelet veya sinir sistemi problemleri.” 11. madde diyor ki, “Cerebral palsi ve diğer sendromlar.” 12. maddede diyor ki, “Bu kodların dışında, bağımsız veya sonradan edinilmiş el ve uzuv kaybı, okuma ve işaretlemeye engel olacak eli veya başı kullanamayacak miyopati ve nöropatiler.” Bu 3 maddeden biri, arkadaşımızın durumunu kapsıyor büyük ihtimalle. Yönetmeliğin referans ettiği ek 1’deki tanıları göz önünde bulundurularak, bu adayın ek süreden faydalanması lazım. Ancak yönetmelik, 8 Mart 2022 tarihinden sonra 3 defa değişikliğe uğradı. Bu değişikliklerden 2 tanesi, ertelemeyle ilgiliydi. İlk değişiklik, 24 Mart 2023’te oldu. Aslında, yönetmelik, 8 Mart 2022’te yürürlüğe girdiğinde, geçici bir madde vardı. Diyordu ki o geçici madde, bu yönetmeliğin ÖSYM ile ilgili hükümleri, 2022-2023 eğitim-öğretim yılı başında başlar. Yani, bu yönetmelik, YKS kılavuzu yayınlandıktan sonra yürürlüğe girmişti ve o yıl içerisinde bu düzenlemelerin yapılması zor olacaktı. Dolayısıyla da deniliyordu ki, bir sonraki yıldan itibaren geçerli olacak. Sınav Haziran 2022’de yapılıyordu. Fakat, yönetmeliğin ÖSYM ile ilgili kısımları, Eylül 2022’de itibaren geçerli olacaktı. Ancak, biliyorsunuz, 2023’de büyük bir deprem yaşandı. 11 ili etkiledi bu depremler ve biraz da bu deprem mazeretiyle, bu yönetmeliğin ÖSYM ile ilgili maddesi bir yıl ertelendi. 2023-2024 eğitim-öğretim yılı başına kadar yükseköğretime geçişte Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı tarafından yapılan merkezi sınavlarda bu yönetmelik hükümleri uygulanmaz. Yani, deprem nedeniyle, bu Yönetmelik ülke genelinde uygulanmadı. dolayısıyla da, bu yönetmelik hükümleri bir yıl daha ertelemeye karar verildi. Ek süreden yararlandırılma koşullarıyla ilgili de bir yıl daha beklemek zorunda kaldı adaylar. biz bu yıl bu yönetmeliğin bir daha erteleneceğini düşünmüyorduk aslında. Fakat, tam YKS kılavuzunun yayınlanacağı sıralarda, tekrar erteleme yapıldı. Bu defa da, 2024-2025 eğitim-öğretim yılı başına ertelendi. Yani ÖSYM’nin düzenleyici YKS’de bu yönetmelik yine uygulanmayacak. Sınav haziranda yapılacak ama yönetmelik bu sınav için geçerli olmayacak. Bunun bu sene niçin bir yıl daha ertelendiğini bilmiyorum açıkçası. Fakat, böyle bir erteleme kararı oldu. Buna itiraz eden cerebral palsili öğrenci de Kamu Denetçiliği Kurumuna (KDK) başvurarak mağduriyetini ifade etmiş. KDK da ÖSYM’ye böyle bir tavsiye kararı vermiş. ÖSYM bu karara uyarak, öğrenciye ek süre sağlayacak mı veya bu karardan yola çıkarak, gerek duyan herkese bu ek süreyi verebilecek mi Bu yılki YKS’de? Onu ilerleyen haftalarda göreceğiz. Haber neyi anlatmak istiyor, öyküsü nedir, onu sizlere aktarmak istedim. ÖSYM’deki durum budur. 2022 yılında önemli bir yönetmelik yürürlüğe girdi ancak, bu yönetmeliğin ÖSYM ile ilgili maddeleri 2 defa ertelendi. Bakalım, bundan sonra nasıl ilerleyecek Süreç?

 

Babadan engelli kızına istismar

şimdiki haberimiz: Babadan engelli kızına istismar. ankara’da, SB’nin fiziksel engelli kızı GB’ye 11 yaşından itibaren 4 yıl boyunca cinsel istismar ettiği suçlamasıyla 18 yıl hapis istemiyle yargılandığı davada, sanığın kızını görüntülemek için banyo ve tuvalete yerleştirdiği gizli kameraya yansıyan görüntüler delil oldu. Kız şu anda 18 yaşında, 4 yılın sonunda annesine ve eniştesine babasının kendisini istismar ettiğini, defalarca bunu yaptığını söylüyor ve devamında konu yargıya taşınıyor. Baba suçlamaları reddediyor. Diyor ki, “Ben kızıma banyoda yardım ediyordum. Onu yıkanmasına desek sağlıyordum. Bazı yanlış eylemler içerisinde olduğunu düşündüğümden dolayı da gizli kamera yerleştirdim. Farklı bir niyetim yoktu.” Aile ise tutuklama istiyor elbette ki. Baba ilk duruşmaya gelmiyor ama zorla getirilmesi yönünde bir karara varılıyor. Daha önceki haftalarda gerçekleştirdiğimiz programlar içerisinde de, biz böyle haberleri yayınladık. Engellilerin cinsel istismara uğrama durumlarının yüksek olduğunu sizlerle paylaştık. Engel türleri içerisinde zihinsel engelliler ve bedensel engellilerin bu duruma uğrama olasılıklarının daha da fazla olduğunu da vurguladık. Zaman zaman engellilerin düşerek hayatını kaybettiğine dair haberler görüyoruz. Özellikle de genç engelli kadınların. O haberlere ben genelde şüpheyle yaklaşırım. Istismar olaylarıyla ilgili son yıllarda daha fazla haber okumaya başladık. Bu neden kaynaklanıyor? Yani son yıllarda engellilere yönelik cinsel istismar arttı mı? Bence artmadı, görünür oldu. Dijital medya bize bunu sağladı. Kanaatimce, bu eskiden de böyleydi belki daha da fazlaydı ama son yıllarda bu tür haberler daha fazla okunmaya başlandı, görünmeye başlandı. Internet ortamında yaygınlaşmaya başladı. Bu bir yanıyla iyidir. Neden iyidir? Görülüyor çünkü. Bazıları meseleyi yargıya taşıma cesareti buluyor. Konuyu basında gündeme getiriyor, mağduriyeti ortaya koyuyor, ifşa ediyor. Böyle şeyler belki de biraz daha cesaret verici olur. Diğer yandan da, bunu yapmak isteyenlere de engel olur. Yaptığında neyle karşılaşabileceğine dair emsalleri gördüğünde geri adım atar. Belki sivil toplum örgütleri de bunları raporlaştırıyorlar, izleme verileri oluyor. Buradan da anlıyoruz engellilerin engelli olmayanlara göre cinsel istismara uğrama durumlarının daha yüksek olabileceğini. Babanın verdiği ifade, bana biraz çelişkili geliyor. Tabii ki, son kararı yargı verecektir. Ailenin avukatı durumundan emin görünüyor. Veriler biraz da bunu gösteriyor. Umarım, bu mağduriyet son bulur ve ortada bir suç var ise cezasını görür diyelim. Dilerim bu tarz haberlerle bundan sonra karşılaşmayız ya da bu tarz haberler, başkalarının olumsuz niyetlerine bariyer oluşturur.

 

Türkiye’de kaç engelli yatılı bakım hizmeti alıyor?

Yakın zamanda yatılı bakım hizmeti alan engellilerle ilgili bir açıklama yaptı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı. Aslında İstanbul’da yaşayan bir vatandaş, TBMM dilekçe komisyonuna bir dilekçe vermiş ve demiş ki, engelli bakım hizmeti veren kurumların sayısı artırılsın. TBMM dilekçe komisyonu da konuyu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına sormuş. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı 106 resmi bakım ve rehabilitasyon merkezinden, 7.356 engelli bireyin hizmet aldığı söylenmiş. Ben dış basında engellilikle ilgili haberleri takip ediyorum. Acaba programa alabileceklerim var mı diye veya yazı olarak sizlere aktarabileceğim şeyler olabilir mi diye sürekli kontrol ediyorum. Tesadüfen geçen hafta, Amerika’da böyle bir veriyle karşılaştım. Amerika’da engelli bakım hizmeti alanların sayısı da 16.000 dolayındaymış ve geçmiş yıllarda 20 binlere varıyormuş. Bu sayıda azalma var aslında. Burada Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da haberin detayında öyle söylüyor. Diyor ki, engelli bireylerin ailelerinin yanında bakım hizmeti almalarını destekliyoruz. Onlara profesyonel destek sağlamaya çalışıyoruz. Zaman zaman, bakımlarını, beslenmelerini, giyimlerini ve temizliklerini yapabilecek yardımcı personeller görevlendiriyoruz. Burada, profesyonel asistanlık sistemi gündeme geliyor. Zaman zaman, bizim ülkemizde de bu konu tartışılıyor. Bundan yararlanan az sayıda arkadaşımız da var. Sosyal destek kapsamında profesyonel asistanlık sistemi yaygınlaştırılabilir mi? Bizim ülkemize uyarlanabilir mi? Buna bakmak gerekiyor. Çünkü bazı merkezlerde olumsuz şartların olduğunu da biliyoruz. Yani, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı haberin detayında, hangi şartlarda hizmet verildiğini söylemiş ama, şiddet olaylarının veya olumsuz yaşam şartlarının olduğu iddia edilen bakım merkezleri de var. O yüzden, ailenin yanında ancak ailenin de kendisine zaman ayırabileceği şekilde bir bakım sisteminin verilmesi gerekiyor. Çünkü aileler yalnız kalıyorlar. Aileler kendilerine yetemiyorlar, kendilerine zaman ayıramıyorlar. Sadece ömrünü engelli çocuğuna adayarak bir hayat geçiren aile, aslında o çocuğa da yetemez. Çünkü psikolojik olarak kendisini iyi hissetmeyen, bu yönden sağlıksız bir birey çocuğuna da fayda sağlayamaz. Dolayısıyla, ailenin kendi psikolojisini güçlendirmesi önemli. Çocuğuna daha destekleyici olabilmesi için önce onun desteklenmesi, kendisine vakit ayırabileceği, sosyal ortamları oluşturabilmesine olanak verilmesi gerekiyor. Bu tarz bir bakım hizmetine geçilmesi lazım. Çünkü sosyal medyada da görüyoruz bazı aileler paylaşıyor yaşadıkları durumları. Birbirlerine desek olmaya çalışıyorlar. Birbirlerine güç almaya çalışıyorlar. Ama olmuyor işte, olmuyor. Yani, devlet bu konuda yetmiyor. Ama, şu anki ekonomik durumda ortada. Biliyoruz ki; ekonomik kriz durumlarında sosyal destekler azalır, eski verimliliğinde olmaz. Bu da bir ekonomik gerçektir.

 

Vodafone görme engelli öğretmene telefon satmadı

Vodafone’dayız. Sincan’da bir Vodafone bayi görme engelli öğretmene telefon satmadı. Şimdi ben bu olayı twitter’da görmüştüm aslında.  Esmanur Acar adımda bir arkadaşımız eşiyle beraber Sincan’da bir Vodafone bayine gidiyorlar. Telefon satın almak istiyorlar, onlardan vası isteniyor. Bakın önce şahit bile değil; vasi. Sizin yerinize biri velayet alacak deniyor. Öğretmene vasilik teklif ediliyor. Bu büyük bir hakarettir. Senin fiil ehliyetin yok diyor. Vodafone bayisi böyle bir cüretle bulunabiliyor öğretmen bir kişiye, eğitim almış, üniversite diploması almış bir kişiye. Niçin? Çünkü sen görmüyorsun, sen okuyamazsın, sen okur yazar değilsin deniliyor. Sonra şahit meselesi gündeme getiriliyor arkadaşlarımız ısrarcı olunca. Ama bu da doğru değil. Bakın, artık okumanın tanımı değişmiştir. Okumak sadece görerek olmaz. Eee; ben baştan beri sizlere haber okuyorum. Nasıl okuyorum? Ekran okuyucu teknolojisiyle. Niye alternatif formatlarda sözleşme oluşturmuyorsunuz? Braille sözleşme getirin, sesli olarak arkadaşlarımızın okumasını sağlayın, QR kod oluşturun. Erişilebilir formatlarda sözleşmeye erişlebilsin arkadaşlarımız. Bunlar niye aklınıza gelmiyor? Sağlamcılık deniliyor ya; sağlamcılık aslında bu. Sen görmüyorsun, okuyamazsın, okumak dediğin eylem görerek yapılır. Bu zihniyetin değişmesi gerekiyor. Bizim bankalarda yaşadığımız da, noterlerde yaşadığımız da aslında buradan geliyor. Biz üniversite okuyoruz, öğretmenlik yapıyoruz, avukatlık yapıyoruz, daha başka meslekler icra ediyoruz ama gel gör ki, bir telefon almak için bayideki iş bilmez insanı ikna etmeye çalışıyoruz. Bu olacak şey değil ve son zamanlarda bu tür ayrımcı olayların artmaya başladığını görüyoruz. Ya da az önce söylediğimi mi yinelemeliyim? Eskiden de vardı da görünür değildi mi demeliyim bilmiyorum ama, bir dönem gerçekten rüzgarın engellilerden yöne estiği dönemlerde böyle vakalarla daha az karşılaşılıyordu. Ama son yıllarda, otobüslerde, bankalarda, telefon bayilerinde, noterlerde, her yerde engeller daha fazla ayrımcılığa uğrar oldu. Bunun nedeni ne acaba? Uygulamaların cezasız kalması mı, yaptırımın olmaması mı? Bu tür ayrımcı eylemleri hayata geçirenler nereden cesaret alıyorlar? Birbirimize karşı anlayışımız mı azaldı? Birbirimizin farklılıklarına olan saygımız artma eğilimindeyken, görece de olsa, tekrar düşüşe mi geçti? Ne oluyor, ne oluyor yani? Siz nereden cesaret alıyorsunuz, nasıl cüret edebiliyorsunuz Öğretmene vasi teklif etmeyi, şahit dayatmayı? Bir telefon satacaksınız  alt tarafı. Ne oluyor ya? Kaldı ki, tapu işlemi olsun, araba işlemi olsun. Ne oluyor! Siz bu kişinin fiil ehliyetine güvenmek zorundasınız. Teknolojiye ayak uydurmak zorundasınız. Kendi dar vizyonunuzun sonuçlarını bize yaşatmaktan vazgeçmelisiniz. Bunu size öğreteceğiz. Biz öğreteceğiz. Bireyler grup haline gelebilirse, örgütlü bir mücadele yürütülebilirse, o zaman böyle şeylere cesaret edilemez arkadaşlar. Bu işler mücadeleyle olur. Kendiliğinden bir şeyler düzelmez. Bize ayrımcılık yapanlar kendiliğinden bakış açısı değiştirmezler. Bazen bakış açılarını değiştirmeseler de, böyle davranmak zorunda kalırlar. Bu da bir bakıma iyi bir şeydir. En azından o seviyeye tekrar getirmemiz gerekiyor. Sonra da yapacaklarımızla olumlu bakış açısının değişimini sağlamak için katkıda bulunacağız. Jenerasyon olarak bizim üzerimize düşen de bu mücadeleye vereceğimiz katkı böyle olacak diye düşünüyorum.

Değerli izleyiciler, engellilerin gündemi yayınının 18. Bölümünü de böylelikle noktalandırıyoruz. Açıklamalar bölümünde konuştuğumuz her haberin linki var, tıklayarak daha detaylı okuyabilirsiniz. Ayrıca, zaman damgalarını tıklayarak istediğiniz habere hareket edebilirsiniz. Videoda böyle ilerleyebilirsiniz. Bu videoyu beğenerek, yorumlayarak ve paylaşarak bana destek olabilirsiniz. Kanala abone olarak hem bundan sonra yayınlanacak videolardan anlık olarak haber olabilirsiniz, olursunuz hem de motivasyonum arttırırsınız.

Önümüzdeki 2 hafta içerisinde 10-16 Mayıs engeller haftası olacak. Gündem buraya yoğunlaşacak. Bakalım engeller haftasında en fazla neler gündeme gelecek, neleri konuşacağız. 17 Mayıs’taki programda biz nelerden bahsedeceğiz onu da merak ediyorum açıkçası. Bir sonraki videoda görüşene kadar kendinize iyi bakın.

Paylaş: