|

Engellilerin gündemi (16. bölüm)

 

Bu sayfada Engellilerin gündemi yayınının 16. bölümüne ait videoya ve yazılı dökümüne ulaşabilirsiniz:

 

Yazılı döküm

Merhabalar değerli izleyicilerimiz,

 

Engellilerin Gündemi yayınının 16. bölümüyle sizlerle birlikteyiz. Hepiniz yayına hoş geldiniz. Bugünkü programda, 25 Mart – 5 Nisan 2024 tarihleri arasında engellilik alanında yaşanan gündemi konuşacağız. Kamuoyunda, basında, sivil toplumda neler konuşulmuş hep birlikte değerlendireceğiz. Siz de bu videoyu beğenerek, yorumlayarak ve paylaşarak destek olabilirsiniz. Kanala abone olarak hem bundan sonra yayınlanacak videolardan anlık olarak haberdar olabilirsiniz hem de motivasyonumu arttırabilirsiniz. Açıklama bölümünde yer alan zaman damgalarını tıklayarak istediğiniz habere geçebilirsiniz. O haberle ilgili yorumları izleyebilirsiniz. Yine açıklamalar bölümünde yer alan haber linklerine tıklayarak konuştuğumuz haberler hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz. İsterseniz başlayalım.

 

Yerel seçim 2024

Türkiye’nin gündemi bildiğiniz üzere yerel seçimdi. Aylardır yerel seçim konuşuyorduk: Kim kazanacak, hangi belediyeler kime geçecek, kimde kalacak? Bunların hepsi bir soru işaretiydi ve beklenen oldu. 31 Mart tarihinde yerel seçimler yapıldı. Ülkeyi yönetecek yerel yöneticiler de belli oldu. Belediye başkanları, meclis üyeleri, muhtarlar; bunların hepsi artık net. 2028 yılına kadar takvimde bir seçim görünmüyor. Eğer herhangi bir nedenden dolayı erken seçim yapılmazsa tabii ki. Belediyelerin 2029’a kadar aynı kişiler tarafından idare edileceğini de biliyoruz. Peki, Türkiye’nin gündemi yerel seçim iken engellilerin gündemi burada ne oldu? Aslında biz bunu ikiye ayırabiliriz: Seçme ve seçilme. Biz haftalardır engellilerin seçilmesiyle ilgili aslında birçok konuyu konuştuk. Hem Engellilerin Gündemi programında hem Siyaset ve Engelli serisinde defalarca konuları gündeme getirdik. Dedik ki, engelliler belediye meclis üyelikleri listelerine giremiyorlar, aday gösterilmiyorlar. Gösterilseler de seçilemeyecek yerlerde bulunduruluyorlar. Dolayısıyla da siyaset mekanizmasında, yerel yönetimlerde aktif olamıyorlar dedik. Şunları ise hiç konuşmadık: Engellilerin gündeminde de haber olarak yer vermedik. Açıkçası belediye başkanları gidiyorlar, engelli derneklerini ziyaret ediyorlar veya bir şekilde buldukları engellilerle fotoğraf çektiriyorlar. Çoğu gerçekleşmeyecek vaatlerini sıralıyorlar. Biz bunların hiçbirine haber yapmadık. Gerçekleştirilen akülü araç dağıtım törenleri olur, beyaz baston dağıtım törenleri olur. Bunların hiçbirine yer vermedik. Çünkü bunlar aslında engellilerin gündemi değildi. Engellilikle ilgili politikaların şekillenmesinde engellilerin ve engellilik alanında uzmanlaşmış kişilerin yer almadığı çalışmalarda etkinlik başarı olasılığının düşük olduğunu biz biliyoruz zaten. Dolayısıyla da bu tür gövde gösterilerinin, saha organizasyonlarının, belediye başkanlarının kendisini göstermeye çalıştığı etkinliklerin samimiyetini de hep sorguluyoruz.

Seçme boyutunda durum neydi? Farklı engel grupları için çeşitli problemler yaşanıyordu. Birkaç tanesini bu programda örnek olarak göstereceğiz. İlk olarak Mersin’deyiz. Mersin’de yaşayan bedensel engelli ressam Ahmet Yeşil, tekerlekli sandalyeyle okulun üçüncü katına taşınarak oyunu kullandı. Yeşil, duruma tepki göstererek çözüm bulunmasını istedi. Haberin detayına baktığımızda, Yeşil’in aslında alt katta oy kullanmak için girişimde bulunduğunu, müracaat yaptığını ancak sonuç alamadığını görüyoruz. Biz daha başka arkadaşlardan, engellilerin seçme hakkıyla ilgili, engellerin oy verme süreciyle ilgili izleme yapan dostlarımızdan öğreniyoruz böyle şeyleri. Yani Mersin’deki olay tek değil, bedensel engelliler üst katlarda oy vermek zorunda kalabiliyorlar. Her ne kadar engelli oldukları YSK veri tabanında olsa da bu tür durumlarla karşılaşabiliyorlar. Bu da böyle bir örnek.

Görme engellilerde durum neydi? Görme engelliler, 2023 yılından itibaren YSK tarafından geliştirilen oy şablonuyla oylarını kullanabiliyorlar. Bir pusulayı şablona yerleştiriyor ve delik saymak marifetiyle oyumuzu kullanıyoruz. Seçim bölgemizde kaç tane aday varsa o sayıda delik oluyor bablonlarda. Biz de o delikte istediğimiz partiye gelip mührü basıyoruz. Mantık bu aslında. Gösteremiyoruz bu şablonu size çünkü vermiyorlar. Seçim sandıklarında oluyor bu şablonlar sadece. Aslında kişiye özgü olması lazım. Herkesin elinde bulunması lazım çünkü biz gidiyoruz seçim günü bu şablonlar hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz. Mantığını temel olarak bilsek de, şablonu pusulaya yerleştirmekle ilgili öncesinde biraz çalışsak, antrenman yapsak, biraz daha kavrasak çok daha hızlı oy kullanabiliriz. Şablonun erişilebilir olduğunda pek söyleyemiyoruz fakat Sakarya’da görme engelli Yusuf Durdurmuş adlı kişinin şablonla oy kullandığını gösteren bir haber bulunuyor. Haberin detaylarında çok fazla bir şey yazmıyor. Görme engelli vatandaş oyunu tek başına, bağımsız, özgür bir şekilde kullandı. Tabii Yusuf muhabirlere karşılaştığı sorunları aktardı da onlar mı yansıtmadı yoksa Yusuf da mı böyle bir şey yapma gereği duymadı bilmiyoruz fakat sorunlar belli. Oy şablonu istediğimiz durumda değil, erişilebilirlikten uzak, partilerin sıralaması internet sitelerinde erişilebilir olarak sunulmuyor. Şablonda delik saymak erişilebilirlik göstergesi değildir. Biz o gün ne yaptık? Saat 12 gibi nasıl oy kullandığımı gösterdiğim bir videoyu yayınladım. Birkaç saat sonra da Engelsiz Seçim özel canlı yayını yaptık. Orada da şablonla oy kullanımıyla ilgili karşılaşılan problemleri detaylı olarak dile getirdik, notumuzu düştük. Bunlar abartısız gerçeklerdir. Biz münferit olayları abartmıyoruz. Değerli izleyiciler, bu program biraz da eleştirel yanları olan bir program. Bunu kabul ediyorum çünkü ben engellilerin gündemini taradığım zaman hep böyle ajitasyon içeren, biri on olarak gösteren şeyler görüyorum. Elbette ki olumlu yönleri göstereceğiz. Yani yıllardır bir problemdi görme engellilerin erişilebilir olarak oy kullanması meselesi ve YSK tarafından bir şablon bastırılması önemli bir kazanımdır. Biz bunu daha önceki programlarımızda da söyledik zaten. Peki bunun göstermelik bir şekilde oldu bitti yapılması bir problem değil midir? Az önce de söyledim, önümüzde 4 yıl boyunca seçim yok. Şimdi YSK’ya ulaşalım. Diyelim ki 2023’te ve 2024’te biz böyle şeyler yaşadık. Bu kazanımı önemsiyoruz. Bu ilerlemeyi yok saymıyoruz, görmemezlikten gelmiyoruz. Fakat bunun bir standardı olmalı ve o standardı birlikte belirlemeliyiz. Gelin bunun nasıl yapılacağını etraflı olarak tartışalım. Sivil toplum örgütlerini, alanda çalışan uzmanları bir araya getirin. Bunun adı çalıştay olur, atölye çalışması olur, başka bir şey olur ama diyaloğa dayalı bir iletişim kuralım, bu süreci birlikte götürelim ve 2028’de daha sorunsuz bir seçimi hep birlikte yaşayalım.

Yerel seçim gündemiyle devam ediyoruz. Karabük’ün Safranbolu ilçesinde, dünyanın en uzun boylu kadını olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na giren, Weaver sendromu hastası 27 yaşındaki Rümeysa Gelgi, 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri için oyunu kullandı. Rümeysa Gelgi, oyunu seyyar sandık marifetiyle kullanıyor. Verdiği bir röportaj da var. Rümeysa Gelgi, yapıcı bir üslup kullanmış. Verdiği röportajda seyyar sandık uygulamasının olumlu yönlerinden bahsetmiş haklı olarak. Geçen sene de bu şekilde oyunu kullandığını gördüm yaptığım araştırmalar sonucunda. seyyar sandık uygulaması nedir? Okula gidemeyen kişiler için bu kişilerin evlerine sandık getiriliyor ve kişiler bu şekilde oylarını kullanabiliyorlar. Fakat eleştirilerini de oldukça nazik bir üslupla dile getirmiş. Muhtar seçimlerinde oy kullanamadığından bahsediyor. Aslında, muhtarlar ne kadar gerekli sorusu günümüzde tartışılıyor. Özellikle de büyük mahallelerde. Ben mesela mahallemizin muhtarının kim olduğunu bilmiyorum. Bir kere işim düştü, bir evrak almam gerekiyordu. Onda da da gittiğimde muhtar yerinde yoktu. Postacı kendisi evrakları dağıtıyordu. Oraya gelenlere mağduriyet yaşatmamak için öyle bir şey yapıyordu. Seçim günü gittiğimde okulun bahçesine sayısız kişi muhtarlık kağıtları verdi. Ben isimlerini bile bilmediğim için hiçbirisine oy vermedim. Muhtarlık seçimi için oy kullanmadım. Ancak küçük yerlerde muhtar seçimi önemlidir. Onlar halkla daha fazla temas halindedir. Sorunların bir üst mertebeye, belediyelere ve kaymakamlıklara iletilmesi noktasında güçlü birer temsilcidirler. Belki gelecekte muhtarlık müessesesi bazı düzenlemeler geçirecektir ancak tamamen kaldırılacağını hiç düşünmüyorum. Çünkü siyasetçiler de muhtarlar yoluyla havayı koklarlar. Yerelde durum kendi lehlerine mi, aleyhlerine mi, onu kavramaya çalışırlar. İşte o yüzden zaten siyasi liderler zaman zaman muhtar toplantıları yapıyorlar, onları yok saymıyorlar. Muhtarlık halen etki alanı olan bir birim diyebiliriz, özellikle de kırsal bölgelerde. O yüzden Rümeysa Gelgi’nin muhtarlık seçimlerini vurgulaması da manidar olmuş diye düşünüyorum. İkinci söylediği de çok önemli. Aslında hangi saate gelineceği belli değil diyor. Seçimlerde oy kullanma süresi Batı’daysak 08-17 arası, Doğu’daysak 07-16 arasında. Şimdi Rümeysa, Karabük’te yaşadığına göre 08.00’den itibaren beklemeye başlıyor. Acaba kaçta gelecekler, 9, 10, 11? Evet, o gün 11 civarında gelmişler aramızda ama 16 civarında da gelebilir. Belki bundan sonraki seçimlerde bir zaman aralığı belirlenebilir. “Sayın  Rümeysa Gelgi, size 14 ile 15 saatleri arasında gelinecektir.” gibi bir uygulamaya da gidilebilirse iyi olan seyyar sandık uygulaması çok daha verimli ve insanların zamanlarından da çalmayan bir hale gelir diyelim.

Bir yerel seçimi geride bıraktık. Engellilik alanında hem seçme hem de seçilme bağlamında çok büyük problemler oldu. Engelliler, çoğunlukla seçilebilecek yerlerden aday gösterilmedi. Az sayıda da olsa belediye meclislerine girenler olduğunu duyuyoruz. Belki bir kısmını ilerleyen zamanlarda burada da ağırlama şansımız olur. Seçmeyle ilgili de problemler devam ediyor. Üst katta oy kullanmak zorunda kalmalar ve erişilebilir olmayan şablonlarla oy kullanmak gibi durumlarla karşılaşılıyor. Bakalım bundan sonraki seçim dönemlerinde neler yaşayacağız? Hep birlikte mücadele edip sonuçlarını göreceğiz.

 

Görme engellilere beyin çipi: BlindSight

Geçtiğimiz haftalarda yayınlanan programlarımızdan birinde Musk’ın beyin çiplerinden bahsetmiştik. Musk, son zamanların en popüler isimlerinden bir tanesi. Teknolojiye, ekonomiye, sosyal medyaya yön vermeyi sürdürüyor ve son çalışması da görme engellileri ilgilendiriyor. Elon Musk, sınırları zorlamaya devam ediyor. Ünlü girişimci, şimdi de görme engellilere görme yetisini kazandıracak BlindSight adlı yenilikçi bir beyin implatı geliştirdiklerini duyurdu. İlk başta düşük çözünürlüklü bir görüş sağlanacağını ancak zamanla insan gözünden daha iyi bir görüşe ulaşılabileceğini söylüyor. Aslına bakarsanız, bu tür çalışmalar son yıllarda hızla artıyor ve belli bir aşamaya gelindiği de söyleniyor. Musk’ın bu çalışması henüz maymunlar üzerinde deneniyormuş. Yani şu anda yürürlükte değil, birisi gidip de bu uygulamayı vücuduna taktıramaz halde. Ancak ilk denemelerden de olumlu sonuçlar alındığını söylemiş. Haberin detayına da isterseniz bakabilirsiniz açıklamalar bölümündeki linke tıklayarak. Görme merkezini uyararak kişilerin olan biteni algılamasını sağlayacak teknolojiler üzerinde çalışılıyor ve bunun bir yolu da beyne takılacak çipler. Bakalım gelecek yıllarda bu ne kadar hayat bulacak? Gerçekten görme engelliler, etraflarını bir şekilde görme yetisini kazanarak veya bunu farklı yollarla algılayarak kazanabilecekler mi? Bu olduğunda görme engellilerin ne kadarı yararlanabilecek ve ne kadarı yararlanmak isteyecek? Görme engelli izleyicilerimize de sormuş olalım. Bu videoyu izleyen sevgili arkadaşlar, siz böyle bir teknolojiden yararlanmak ister misiniz, istemez misiniz? Nedenleriyle birlikte yazarsanız memnun olurum. Tabii bir de şöyle bir şey oluyor, isteyenler de istemeyenler de yargılanıyor. Şimdi ben bunu istiyorum diye yazanlar, bir takım kör arkadaşlarımız tarafından “Sen körlüğünden nefret mi ediyorsun? Körlüğünle sorunun mu var? Durumundan şikayetçi misin de gözlerinin açılmasını istiyorsun?” gibi tepkiler verebiliyorlar. İstemiyorum diyenler de körlüklerini kuşsamakla eleştirilebiliyorlar. Ben açıkçası her iki görüşe de saygılıyım. İsteyenler, bir deneyim yaşamak, görme yetisinin kendisine kazandırabileceğini düşündüğü olasılıkları yaşamak, tecrübe etmek istiyor olabilir. Bu tür deneyimleri yaşamak istemeyenler de mevcut haliyle yaşamanın alternatiflerini bulmuş kişilerdir ve zaten hayatlarında bir değişiklik istemiyorlardır. Şu anki durumları oldukça onları mutlu ediyordur. Bundan dolayı da böyle bir şey deneyimlemek istemiyor olabilirler. Ben sadece işin şurasındayım: Hem yüksek lisans tezimde hem yazdığım makale ve blog yazılarında bunlardan bahsettim. Kişi neden görmek ister? Kişi neden yürümek, duymak ister? Çevresindeki baskılardan, uğradığı ayrımcı, ötekileştirici durumlardan kurtulmak için mi; görmenin, duymanın, yürümenin, yani engelsiz olmanın kendisine sağlayacağı üst insan olma isteğinden mi? Yani çevresel etkenler nedeniyle mi aslında bu tür yetileri kazanmak istiyor. Eğer öyleyse biz başkası olmuyor muyuz diye bir sorgulamaya gitmek istiyorum. Yani kişi, deneyimlemek için, tecrübe etmek için bu tür teknolojilerden yararlanabilir. Belki ben de yararlanırım, belli mi olur? Hiçbir şey bilmiyorum ama bunu çevremizden gelen baskılarla yaparsak, kendimiz olmaktan çıkarız. Başkalarının istediği normlara gireriz. Onların koyduğu kurallara uyarız. Kendi kimliğimizi, kişiliğimizi kaybederiz. Onların koyduğu kalıba sığmaya çalışırız ve bu da hiçbir zaman bedenimize uymayacaktır.

 

Türkiye’nin yaşlılık haritası

Türkiye’nin yaşlılık haritası çıkarılmış. 31 Aralık 2023 tarihinde yayınlanan istatistiklere göre Türkiye nüfusu 85 milyonun üzerine çıktı ve bir yaş daha yaşlandı. Her ne kadar biz ülke olarak genç bir nüfusa sahip olduğumuzu söylesek de, bu özelliğimizin ilerleyen yıllarda kaybolacağı endişesi de dile getiriliyor. Bu yüzden bazı siyasetçiler “3 çocuk, 4 çocuk, 5 çocuk” diye söylemlerde bulunarak aslında vatandaşı genç nüfusu korumaya teşvik etmeye çalışıyorlar. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Türkiye İstatistik Kurumu bir çalışma yapmışlar. Türkiye’nin yaşlılık haritasını çıkarmışlar. Önümüzde kritik rakamlar var. Onları bir inceleyelim.

Engelli sağlık raporu olan 50 ve daha yukarı yaştaki kişilerin oranı %7.6. 65 yaş üzeri kişilerin engelli sağlık kurulu raporu alma oranına baktığımızda, bu oranın biraz daha arttığını, %8.7’ye yükseldiğini görüyoruz. 65 yaş üzeri erkekler ve kadınların engelli sağlık raporu alma oranlarının aynı olduğunu, aralarında belirgin bir farklılık bulunmadığını, %8.7 olduğunu söyleyebiliyoruz. Engel durumlarına göre baktığımızda tabii ki en fazla kronik hastalıkların olduğunu söylüyoruz, %77.6. Devamında ortopedik engelliler geliyor, %48.7’lik bir oranla. Görme engellilerin %23, işitme engellilerin %15.2, zihinsel engellilerin %11.7, dil ve konuşma engellilerin %10, ruhsal ve duygusal engellerin %7.6, diğer engellerin ise %1.4 etkili olduğunu söyleyebiliyoruz. Bu tür rakamlar önemli. Neden? Çünkü bir politika belirlenecekse bir durum tespiti yapılması gerekiyor ve o çerçevede TÜİK’in ve Aile Bakanlığı’nın yaptığı çalışma kıymetlidir. Geçtiğimiz aylarda bir anket yayınlanmıştı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından. Sivil toplum kuruluşlarına sorulmuştu: Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü ikiye ayrılsın mı? Yani Engelli Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü şeklinde bir teşkilatlanmanın olumlu ve olumsuz yönleri sorgulanmıştı. Ben açıkçası bu tür politikaların bir genel müdürlüğe sığmayacak mahiyette olduğu yönünde dönüşlerim olduğunu söylemiştim. Hem bunu ankette ifade ettim, hem de programda dile getirdim. İlerleyen aylarda bakalım böyle bir yapılanma olacak mı Aile Bakanlığı’nda bilmiyorum. Ama bu rakamlar üzerinden eylem planları, politika belgeleri oluşturulabilir. Ancak bizim ülkemiz eylem planları, politika belgeleri, stratejik plan gibi dokümanlar yönünden gayet başarılıdır. Bunları iyi hazırlarız, zamanlarını da belirleriz. Eylemleri planlarız. Kimin neyi yapacağını da söyleriz. Ardından bırakırız. Hayata geçirmeyiz. Hayata geçirmekle en büyük engel şu anda bütçe problemidir, ekonomik krizdir. Biz dünyanın en iyi eylem planını oluştursak da uygulayamayan bir ülkeyiz. Son yıllarda o yüzden iyi yazıyoruz ama iyi uygulayamıyoruz. Bunu tersine çevirmek, sivil toplumla kamu işbirliğinin gerçekten sağlanmasıyla mümkün olur.

 

THY engelli personel çalıştıracak

Türk Hava Yolları, İstanbul’da çalıştırılmak üzere engelli istihdam edecekmiş. Geçmiş yıllarda Türk Hava Yolları’nda çalışan engelliler vardı ve onlar işlerini başarıyla yürütüyorlardı. Halen de mevcut bulunabilirler, ben tanımıyorum. Şimdi yenileri alınacak, şartlara şöyle bir kısaca bakalım. Şirket, yani Türk Hava Yolları, engelli bireylere iş gücüne katılım ve yeteneklerini sergileme fırsatı olarak tam zamanlı iş olanakları sunuyor. 1994 ve sonrası doğumlu olmaları gerekiyormuş istihdam edilecek kişilerin. Yani 30 ile 18 yaş aralığı alınmış. Nitelikli eleman aralıkları da anlaşılıyor. Lisans mezunu olması gerekiyor başvuru yapacakların. Tabii ki %40 ve üzeri engelli sağlık kurulu raporuna sahip olması gerekiyor. İşe alımdaki süreç şöyle gerçekleşecekmiş, önce çevrim içi İngilizce ve genel yetenek sınavı yapılacakmış. Video mülakatı, çevrim içi İngilizce mülakatı, kişilik envanteri ve kurul mülakatları aşamaları olacak denilmiş. Umarım hak eden arkadaşlarımız Türk Hava Yolları’nda çalışırlar. Dahası, Türk Hava Yolları’nda erişilebilirliğin artmasına da katkı sağlarlar. Tabii ki her engelli çalışana böyle bir misyon yüklemek doğru değil. Bunu kabul ediyorum fakat Türk Hava Yolları’nın daha erişilebilir, engellilerle iletişim konusunda daha güçlü hale gelmesi gerekiyor. Örneğin Türk Hava Yolları’nda halen görme engelliler erişilebilir bir şekilde bilet alamıyorlar. İnternet sitesiyle mobil uygulaması tam olarak erişilebilir değil veya havaalanlarında personelle olan iletişimde hizmet alımında problemlerle karşılaşabiliyorlar. Özellikle de son zamanlarda, geçmişe göre personelin engelliye dair tutumunda bir olumsuzlaşma hissediyorum. Uçağa zaman zaman binen bir kişi olarak bunu söyleyebilirim. Bu başka bir şey ama Türk Hava Yolları’nın 18-30 yaş aralığında nitelikli eleman alması da iyi bir şeydir. Kıymetli bir şeydir. Çünkü Engelliler arasında yükseköğretim kademesine gelip de özel sektörde kendisine yer bulabilenlerin sayısı son derece az. Türk Hava Yolları gibi ülkemizin uluslararası alanda tanınmış bir markasının böyle bir işe kalkışması değerlidir. İş ki işe alınan kişiler gerçekten nitelikleri çerçevesinde değerlendirilebilsin, üretebilsin, buna imkan sağlansın, erişilebilirlik imkanları nedeniyle verimli olmalarının önünde bariyerler oluşturulmasın. Şimdiden başvuracak arkadaşlara başarılar diliyorum. Yolları açık olsun. Detaylara nereden bakabilirim derseniz, açıklamalar bölümünde linki verdim, o linke tıklayarak daha detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz ve başvurunuzu yapabilirsiniz. Eğer böyle bir niyetiniz varsa fazla beklemeyin, hızlıca başvurunuzu yapın.

 

Bilecik’te kaldırıma park eden araç tepkilere neden oldu

Bilecik’e geldik. Bu haftanın yerel haberlerinden bir tanesi de burada. Aslında biz, görme engellilerin günlük yaşamında karşılaştığı, sıradan diyebileceğimiz, artık “normalleştirdiğimiz” bir şeyden bahsedeceğiz. Sarı çizgi diye biliniyor halk arasında. “hissedilebilir yüzey” diyebiliriz. Yani görme engellilerin kaldırımdaki yolu takip edebilmesi için çizgiler oluşturuluyor. Bastonla biz bunları takip ediyoruz. Çoğunun iyi olmadığını, ya iyi malzemeden yapılmadığını ya da yanlış yönlendirdiğini, ağaçlara, direklerle bizim çarpmamıza yol açtıklarını söyleyebiliyoruz. Aralarında iyi olanlar da yok değil, tabii ki bunu da kabul ediyorum. Bilecik’te ne olmuş? Bilecik’te duyarsız bir sürücünün, görme engelli yolu üzerine park etmesi vatandaşları çileden çıkardı. Bilecik’in en işlek caddelerinden biri olan Cumhuriyet Caddesi üzerinde, görme engelli yolu üzerine park eden 11 SH 568 plakalı araç sürücüsü tepkilere neden oldu. Burada problemlerden bir tanesi de bu kişilerin başına bir şeyin gelmeyeceğine olan inançları, gerçekten de doğru aslında. Mesela ben, kaldırımda hareket halinde olan bir aracı şikayet ettiğimde, bir zarar vermediği için hiçbir şey yapılmadı. Yine kaldırım üzerine park etmiş bir aracın fotoğrafını çekip Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bildirdim, yine bir şey yapılmadı çünkü bir zarar vermedi. Yani bir arabanın kaldırımda hareket ederken bize çarpması, bize zarar vermesi mi lazım bir cezai yaptırımda bulunabilmesi için? Bizim ülkemizde bir problem vardır, bir sorun vardır, o sorundan birisi zarar görmemiştir, zarar görene kadar önlem alınmaya gerek duyulmaz. Birisi yaralanır, ölür veya bir şekilde başına bir şey gelir, zarar görür; o zaman önlem alınır ve suçlular az da olsa, göstermelik de olsa cezalandırılır. Avukat olmayan sade bir vatandaş olarak bu hukuk sisteminde bir değişiklik yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bilmem siz de benzer düşünüyor musunuz?

Değerli izleyiciler, engellilerin gündemi yayınının 16. bölümünü de tamamladık. Her zaman olduğu gibi iki haftada bir engellilik konusuyla ilgili gündemde neler varsa onları biz programımızda değerlendiriyoruz. Kendimizce yorumluyoruz ve sizlerin de düşüncelerini almaya çalışıyoruz. Açıklamalar bölümünde zaman damgaları yer alıyor. İstediğiniz bölüme tıklayarak konuşulan haber hakkında yorumları alabilirsiniz. Haberi izleyebilirsiniz. Yine açıklamalar bölümünde yer alan haber linklerini tıklayarak konuştuğumuz başlıkların detaylarını öğrenebilirsiniz. Bu videoyu beğenerek, yorumlayarak ve paylaşarak destek olabilirsiniz. Kanala abone olarak hem bundan sonra yayınlanacak videolardan anlık olarak haberdar olabilir hem de benim motivasyonumu artırabilirsiniz. Bir sonraki videoda görüşene kadar kendinize iyi bakın.

Paylaş: