Babam ile Kastamonu’daki köyümüzde doğa yürüyüşüne çıkıyoruz
Kastamonu’nun Hanönü ilçesine bağlı Gelinbükü Köyü’nde yapılan gezide, babam ve ben köyün çeltik tarlalarını ve doğasını keşfe çıkıyoruz. Bu köy benim memleketim.
Tarım alanındaki zorluklar, suyun sürekli olarak çeltik tarlalarında tutulması gerekliliğiyle belirginleşiyor. Hasada bir ay kala suyun kesilmesi gerekiyor, böylece tarlalar kuruyup rahatça biçilebilir hale geliyor. Pirinç, bu aşamaların ardından fabrikalarda işlenerek sofralara ulaşıyor.
Gezide, kurumuş ırmağa da değiniliyor. Irmak, mevsimsel kuraklık veya hidroelektrik santralinin (HES) suyu kesmesi nedeniyle neredeyse tamamen kurumuş durumda. Eskiden güçlü akan nehir, şimdi ayak ıslatmadan karşıdan karşıya geçilecek kadar az su taşıyor. Irmağın bu durumu, köydeki tarım ve hayvancılığı olumsuz etkiliyor. HES’in devreye girmesiyle hayvanların doğal yollarla suya ulaşması zorlaşmış, hatta bazı hayvanların HES kanalına düşmesi gibi olaylar yaşanmış. HES, köyün doğasına zarar vermiş ve suyun miktarını azaltmış.
Köyde tarım faaliyetleri eskisi gibi değil. Çeltik ekimi azalmış, sadece birkaç çiftçi kalmış. Bu durum, artan maliyetler, gübre ve mazot fiyatlarının yükselmesiyle daha da zorlaşmış. Artık köyde çeltik eken çok az insan kalmış, köylülerin bir kısmı tarlalarını Sinop Boyabat’tan gelen çiftçilere kiralamış.
Gezide ayrıca, büyüklerimizin diktiği ceviz ağaçları ve köydeki eski su değirmeni de konu ediliyor. Su değirmeni, geçmişte köyün önemli bir simgesiymiş, ancak yaklaşık 40 yıl önce tamamen yok olmuş. Değirmen suyu, büyük borularla taşınarak çarkı döndürür ve un öğütülürmüş. Şimdi ise değirmenden geriye hiçbir iz kalmamış.
Köydeki yaşam zamanla birçok değişim geçirmiş. Eskiden çocukların ırmakta yüzdüğü, hayvanların özgürce dolaştığı, insanların aktif tarım yaptığı bu köy, şimdi daha sakin ve terkedilmiş bir görünümde. Aile yadigârı ceviz ve fındık ağaçları hala meyve veriyor, ancak köydeki tarım faaliyetleri ve sosyal hayat neredeyse durma noktasına gelmiş.