Yapay Zekâ, Erişilebilirlik ve Gelecek – Doç. Dr. Özer Çelik’le Söyleşi
Bu programda Doç. Dr. Özer Çelik ile yapılan söyleşide yapay zekânın tarihsel gelişiminden günümüzdeki dönüşümüne, engellilerin yaşamındaki etkilerinden geleceğe yönelik öngörülere kadar oldukça geniş bir yelpazede konular ele alındı.
Yapay zekâ nasıl hayatımıza girdi?
Yapay zekânın kökleri 1950’lere kadar götürülse de, özellikle 1990’larda makine öğrenmesi, 2010’larda derin öğrenme ve 2017’den itibaren Google’ın geliştirdiği Transformers mimarisiyle üretken yapay zekâ sürecinde büyük bir sıçrama yaşandı. Çok katmanlı yapay sinir ağlarının gelişimi, güçlü GPU’ların ortaya çıkışı ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla büyük veri elde edilmesi, bu dönüşümün altyapısını hazırladı. Son yıllarda büyük dil modelleri (LLM) milyarlarca parametreyle eğitilerek, metin üretiminden görsel oluşturma ve doğal dil işleme görevlerine kadar çok geniş alanlarda kullanılabilir hale geldi. Yapay zekâ artık sıradan kullanıcılar için kolay erişilebilir ve düşük maliyetli bir araç konumunda.
Yapay zekâ agentları oyun değiştiriyor
Bu noktada dil modellerinin yalnızca hazır verilerden öğrenip yanıt ürettiği, ancak “agent” adı verilen yeni yapılar sayesinde farklı roller üstlenebilen, iletişim kurabilen ve iş süreçlerini devralabilen sistemlere evrildiği vurgulandı. Bu agent mimarisi, fikir geliştirme, analiz, kod yazma ve test etme gibi aşamaları kendi aralarında paylaşabilen bir işleyiş sunuyor. Ancak bu durumun kontrolsüz bir öğrenme süreciyle birleşirse riskli hale gelebileceği de ifade edildi.
Yapay zekâ bir dönüşümdür
Yapay zekânın toplumsal algısı da ikiye ayrılıyor. bir kesim bunun geçici bir “balon” olduğunu düşünürken, diğer kesim iş kaygısı ve dönüşüm stresini yaşıyor. Özer Çelik, yapay zekânın hype değil gerçek bir dönüşüm olduğunu, bireylerden kurumlara ve devletlere kadar herkesin bu dönüşüme uyum sağlaması gerektiğini vurguladı. Aksi halde uyum sağlayamayanlar geri kalacak.
Yapay zekâ ile işaret dili çevirisi ve video betimleme
Söyleşinin önemli bir bölümü engellilik ve erişilebilirlik üzerineydi. Çelik, 2016’dan itibaren işaret dili çeviri sistemleri üzerinde çalıştıklarını, bu süreçte avatarlarla yaşanan başarısızlıkların ardından gerçek insan temelli çözümler geliştirdiklerini anlattı. Bugün yapay zekâ destekli sistemlerle web sitelerinde, PDF’lerde ve videolarda işaret dili çevirisi yapılabiliyor. Aynı şekilde görme engelliler için fotoğraf ve video betimlemeleri, Vision-Large Language Model (VLM) tabanlı çözümler sayesinde önemli bir noktaya gelmiş durumda. Ancak bağlam, duygu ve inceliklerin aktarımı konusunda hâlâ eksiklikler mevcut. Çelik, gelecekte ses, konum ve çoklu veri kaynaklarının entegre edilmesiyle bu eksikliklerin de giderilebileceğini öngörüyor.
Yapay zekâ özelleştirilmiş işaret dili çevirileri sunabilir
İşaret dilindeki çeşitlilik konusuna da değinildi. Evrensel bir işaret dili olmamasına rağmen yapay zekânın veri tabanlarını parametrik hale getirerek lehçelere göre uyarlama yapabileceği ifade edildi. Bölgesel farklılıkların dikkate alınmasıyla özelleştirilmiş çözümler geliştirmenin mümkün olduğu aktarıldı.
Yapay zekânın web siteleri ve mobil uygulamaların erişilebilirliğindeki rolü
Web erişilebilirliği ve mobil uygulama erişilebilirliği konusunda getirilen yeni yasal düzenlemeler bağlamında yapay zekânın rolü de tartışıldı. Yapay zekâ, WCAG 2.2 standartlarına uygunluk denetimlerini otomatikleştirebilir, hataları raporlayabilir ve düzeltme önerileri sunabilir. Ancak bu süreçlerin tek başına yapay zekâya bırakılmasının yeterli olmayacağı, mutlaka manuel kullanıcı testleriyle desteklenmesi gerektiği vurgulandı.
Çelik’in yönettiği Engelsiz Çeviri ve V Access girişimleri de bu alanda önemli örnekler sundu. İşaret dili çeviri motoru, erişilebilirlik raporlaması, otomatik resim betimleme, video işaret dili ve betimleme gibi çözümlerle hem akademik hem ticari alanda katkı sağladıklarını belirtti.
Akıllı robot çağı kapıda
Geleceğe dair öngörülerde 2030 yılına kadar agent sistemlerinin günlük hayata tamamen entegre olacağı, hastane otomasyonlarından e-ticarete kadar her şeyin yapay zekâ ile yönetilebileceği, hatta ev içi veya endüstride kullanılacak robotların hayatın sıradan bir parçası olacağı dile getirildi. İnsanla iletişim kurabilen, hareket edebilen ve karar verebilen bu sistemlerin hayatın her alanına nüfuz edeceği tahmin ediliyor.
Yapay zekânın aynı zamanda toplumsal dönüşümün anahtarı olduğu vurgulandı. Bireylerin ve kurumların bu teknolojiyi anlaması, uyum sağlaması ve kapsayıcılığı temel alan bir vizyonla kullanması gerektiği aktarıldı. Erişilebilirliğin ve bilgiye erişimin bir hak olduğu, yapay zekânın bu hakkı daha geniş kitlelere ulaştırmada önemli bir araç olabileceği özellikle öne çıkarıldı.