|

Körlükten “Körebe”ye: Firdevs Yıldırım’ın Hayat Yolculuğu

 

Firdevs Yıldırım’ın hayat yolculuğu, görme engeliyle doğup büyümesinden, eğitim hayatına, sivil toplum faaliyetlerine ve yazarlık serüvenine uzanan bir öyküyü barındırıyor. Programda gençlik yıllarından başlayarak, bireylerin çok yönlü olmalarının önemine vurgu yapılırken, farklı alanlarda kendini geliştirmenin gelecekteki kaygıları azaltabileceği ve özgüveni artırabileceği belirtiliyor.

 

Firdevs Yıldırım’ın Hayat Yolculuğu

Firdevs Yıldırım, 2002 yılında Adana’nın Kozan ilçesinde doğmuş, göz tansiyonu nedeniyle %90 görme yetisi ile dünyaya gelmiş genç bir kadın. Annesinin ve babasının eğitimci olmasının da etkisiyle, çocukluğundan itibaren özgüvenli ve cesur olmayı öğrenmiş. Özellikle ikiz kardeşinin varlığı, onun dünyaya “gören gözü” olarak tanımlanıyor; zira kardeşinin deneyimlediği her şeyi Firdevs de deneyimleme fırsatı bulmuş. Ailesi, onun görme engeline rağmen yaşıtlarıyla aynı yolu yürümesi için ortak imkanlar sağlamış.

Firdevs, görme yeteneği zamanla azalsa da eğitimine kaynaştırma yoluyla devam etmiş. İlkokuldan itibaren büyütücü ve elektronik büyüteçler kullanmış, ön sırada oturarak dersleri takip etmeye çalışmış. Ancak görme kaybının ilerlemesi, onu zaman zaman hastane süreçlerine sürüklemiş ve bu durum, çocukluk yıllarında anlamakta zorlandığı soruları beraberinde getirmiş. Lise yıllarına geldiğinde sol gözünü tamamen kaybetmiş, sağ gözünde ise çok kısmi bir ışık farkındalığı kalmış. Bu süreçte hayatın zorluklarıyla yüzleşirken, “iyi bir hayat yaşamak istiyorum” düşüncesi onu motive etmiş. Görmeyen bir Firdevs olarak değil, hikayesini farklı bir şekilde hatırlatmak isteyen biri olarak tanımlıyor kendini.

 

Spor ve Sosyal Yaşamın Dönüştürücü Gücü

Firdevs, lise öncesinde görme engelliler spor kulüplerinde golbol ve özellikle judo ile ilgilenmiş. Judonun hem enerjisini yönetmesine hem de hayata karşı direnç kazanmasına yardımcı olduğunu belirtiyor. Sporun, kendiyle dalga geçebilme ve hayatın zorlukları karşısında yılmama becerisini kazandırdığına inanıyor. Bu dönemdeki turnuvalar ve arkadaşlıklar, Firdevs’in hayatına keyifli anılar katmış.

Lise yıllarında ise akademik olarak zorlandığı dönemler olmuş. Okulun, görme engelli bir öğrenciyi üniversite sınavına hazırlama konusunda tecrübesizliği ve öğretmenlerin “Biz seninle ne yapacağız bilmiyoruz” gibi yaklaşımları Firdevs’i üzse de, arkadaşlarının büyük desteğiyle bu zorlukları aşmış. Sınıf birincisi olması, görenlerin başarısının doğal karşılandığı bir ortamda, onun için ayrı bir anlam taşımış ve kendisini daha da kamçılamış. Arkadaşlarının ders aralarında ona soru okuması, test kitaplarını ses kaydı yaparak iletmesi gibi destekler, onun için büyük moral kaynağı olmuş.

 

Üniversite Hayatı ve Gönüllülük Serüveni

Üniversite tercih döneminde, Firdevs Adana’da kalmayı hiç düşünmemiş. Ailesinin ve ikiz kardeşinin desteğiyle, bilmediği bir dünyaya adım atmaya karar vermiş. Babasının “Git istersen dene, yapamazsan yine gelirsin” sözleri onu rahatlatmış. İstanbul Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’ni tercih etmesindeki en önemli etkenlerden biri, okulun fiziki şartlarının görme engelli öğrenciler için uygun olması ve hocaların bu konudaki açık yaklaşımları olmuş. Pandemi dönemine denk gelen ilk yılında uzaktan eğitim alsa da, ikinci yılda ikiz kardeşiyle birlikte İstanbul’a gitmişler ve onunla olan bağları daha da güçlenmiş.

Üniversite hayatı boyunca kendini kanıtlama zorunluluğu hissetmediği, bireysel ilişkilerinin oturduğu ve fikirleriyle var olabildiği bir ortamda kendini daha iyi ifade ettiğini belirtiyor. Özellikle PDR (Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik) bölümünü çok isteyerek okumuş.

Üniversite yıllarında sadece engellilik alanıyla sınırlı kalmayıp, farklı sivil toplum kuruluşlarında gönüllülük faaliyetlerine aktif olarak katılmış. Bu süreçte, insanların bilmedikleri için azınlık gruplarını anlamakta zorlandığını düşünürken, bu derneklerde tanıştığı insanların kendisinden daha fazla dezavantajlı insanları düşündüğünü fark etmiş. Bu durum, onun için büyük bir aydınlanma olmuş ve insanlara karşı bakış açısını değiştirmiş.

 

Deprem Dönemi ve Afrika Macerası

Deprem dönemi, Firdevs’in gönüllülük hayatında önemli bir dönüm noktası olmuş. Adıyaman’a giderek psikososyal destek ekiplerinde görev almış. Burada çocuklarla oyunlar oynamış, masal anlatıcılığı yapmış ve onların travmalarının odak noktasını değiştirmelerine yardımcı olmuş. Ayrıca yemek ikramlarında destek olmuş ve insanları dinleyerek onlara moral vermeye çalışmış. Bu deneyim, Firdevs’in kendisinin de başkalarına yardımcı olabileceğini görmesini sağlamış.

Adıyaman’da tanıştığı bir aşçı abla vesilesiyle hiç hayal etmediği bir maceraya atılarak Afrika’ya gitmiş. Tanzanya’nın Zanzibar bölgesinde, görme engelli çocuklarla bir araya gelerek onlara kabartma küpler ve oyuncaklar götürmüş, oyun atölyeleri düzenlemiş. Bu 10 günlük yolculukta, bilmediği bir ülkede tek başına kalmanın zorluklarını deneyimlese de, hayatının en unutulmaz anılarından birini yaşamış. Afrika’da, dünyanın farklı bölgelerindeki yaşam şartlarının ve insanların bilinç seviyesinin ne kadar farklı olduğunu görmüş. Bu deneyim, Firdevs’in kendi hayatını ve sahip olduğu imkanları yeniden değerlendirmesine yol açmış.

 

“Körebe” Kitabı

Firdevs Yıldırım’ın hayat hikayesini kaleme aldığı kitabı “Körebe”, onun yaşam felsefesini yansıtan önemli bir eser. Kitabın ismini “Körebe” koymasının nedeni, herkesin kendi “körlüğü” olduğunu ve hayatta arayış içinde olduğunu düşünmesi. Kendi görme engelini, sadece fiziksel bir durum olarak değil, aynı zamanda insanın kendine, dünyasına karşı olan körlüğünü temsil ettiğini belirtiyor.

Kitap, Firdevs’in doğduğu andan itibaren ailesinin çaresizliğini, ameliyat süreçlerini, çevresindeki insanların yaklaşımlarını, okul hayatındaki zorlukları ve kendi iç dünyasındaki sorgulamalarını kronolojik bir sırayla ele alıyor. Yazma sürecini, kendisiyle yüzleşme ve kendi hikayesini kabullenme süreci olarak tanımlıyor. Kitabında, görmenin mi yoksa işitmenin mi daha üstün olduğu gibi derin felsefi sorulara yer vermiş. Hayatta her şeyin bir anlamı olduğuna inanan Firdevs, insanların kendi hikayelerine sarılmaları, kalplerindeki ışığı keşfetmeleri ve kendilerini anlamak için yola çıkmaları gerektiğini vurguluyor. O, “insanın kendisine yapabileceği en büyük iyiliklerden birisi sanırım ve anlamaya çalışmak” diyerek, her türlü zorluğa rağmen umudu kaybetmemenin ve kendini sevmeye devam etmenin önemini dile getiriyor.

Firdevs Yıldırım, yaşadığı zorlukları birer basamak olarak kullanarak kendini geliştiren, topluma faydalı olmayı hedefleyen ve kendi deneyimlerini başkalarıyla paylaşarak ilham veren genç bir rol model.

Paylaş: