Görme Engelliler İçin Yaratıcı Drama Yolculuğu
Bu söyleşide Mustafa Eroğlu, hem kendi kişisel geçmişini hem de görme engellilerle yaptığı yaratıcı drama çalışmalarını ayrıntılı biçimde anlatıyor. TRT Radyo 1’de “Geleceğe Mektuplar” programını hazırlayıp sunan Eroğlu, eğitim, teknoloji ve insan ilişkilerini geleceğe dönük bir bakışla ele aldıklarını, programın beşinci yılına girdiğini belirtiyor. Aynı zamanda eğitimci ve profesyonel koç olan Eroğlu, uzun yıllardır bireylerin kişisel gelişimi ve farkındalığını artırmaya yönelik projeler yürüttüğünü ifade ediyor.
Mustafa Eroğlu görme engellilerle nasıl tanıştı?
Eroğlu’nun görme engellilerle tanışması 2002 yılında Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ndeki gönüllü okuyuculuk çalışmaları sayesinde olmuş. Burada kitap seslendirme faaliyetlerine katılmış ve bu deneyim, onun engellilik alanına duyarlılığını artırmış. Görme engellilerle kurduğu ilişkiler, farklı hayatların farkına varmasına ve toplumun çeşitli kesimlerini tanımasına yol açmış. Gönüllü çalışmaların gençler için bir farkındalık aracı olduğuna özellikle vurgu yapıyor.
Yaratıcı drama eğitimi ve görme engelliler üzerine çalışmalar
2006-2009 yılları arasında Çağdaş Drama Derneği’nde aldığı yaratıcı drama liderliği eğitimi sırasında, bitirme projesini görme engelliler üzerine yapmaya karar vermiş. O dönemde Türkiye’de bu konuda yapılmış bir çalışma bulunmadığını fark ederek Emirgân Altınokta Körler Rehabilitasyon Merkezi’nde yaratıcı drama uygulamaları gerçekleştirmiş. Üç ay süren izin ve yazışma süreçlerinden sonra iki farklı grupla yürüttüğü bu çalışmalar, Türkiye’de görme engellilere yönelik ilk yaratıcı drama uygulamaları arasında yer almış.
Yaratıcı drama nedir?
Eroğlu, yaratıcı dramayı tiyatrodan ayırarak açıklıyor. Ona göre drama, seyirciye değil katılımcılara yöneliktir; öğrenmeyi deneyim üzerinden sağlar. Katılımcılar yalnızca dinleyici değil, sürecin aktif bir parçasıdır. Bu yöntem hem öğrenmeyi kalıcı kılar hem de iletişim becerilerini ve özgüveni güçlendirir. Görme engelliler açısından ise bedensel hareketi, bağımsızlığı ve grup etkileşimini teşvik ettiği için ayrıca önemlidir. Drama sayesinde katılımcılar hem kendilerini daha rahat ifade eder hem de iletişim kurma yeteneklerini geliştirir.
Eroğlu, bir örnekle bu gelişimi somutlaştırır: Rehabilitasyon merkezindeki on haftalık çalışmasında başlangıçta sessiz ve çekingen olan bir katılımcının süreç sonunda bağımsız biçimde söz alıp kendini ifade etmeye başladığını anlatır. Bu, yaratıcı dramanın özgüven üzerindeki etkisini açık biçimde gösteren bir örnektir.
Görme engelliler uyarlanmış ortamlarda yaratıcı drama atölyelerine katılabilir
Boğaziçi Üniversitesi’nde yürüttüğü atölyelere engelli öğrencilerin de katıldığını, bu durumlarda etkinlikleri katılımcının ihtiyaçlarına göre uyarladığını belirtiyor. Ona göre iyi bir drama eğitmeni, her durumda bir “B planı” geliştirmeli ve katılımcı grubun özelliklerine göre programını yeniden düzenleyebilmelidir. Bu esneklik, kapsayıcılığı mümkün kılar.
Koçluk eğitimi ve görme engelliler
Yaratıcı drama dışında verdiği koçluk eğitimlerinde de engelli bireylerin katılımının mümkün olduğunu vurguluyor. Birebir yürütülen koçluk sürecinde kişinin güçlü yönlerini ve gelişim alanlarını fark etmesi sağlanıyor. Görme engelliler de dahil olmak üzere herkesin bu süreçlere katılabileceğini, önemli olanın uygun ortamı sağlamak olduğunu söylüyor. Ancak Türkiye’de engelli bireylerin istihdamında ciddi önyargılar bulunduğuna dikkat çekiyor. Kurumların engellileri işe alırken “nasıl ulaşacak, yemekhanede nasıl yemek yiyecek” gibi önyargılarla hareket ettiğini, bu nedenle yasal kotaların bile tam olarak doldurulamadığını belirtiyor. Oysa her bireyin adaptasyon sürecine ihtiyacı olduğunu ve bu sürecin tanınması halinde iş yaşamında hiçbir engelin kalmayacağını savunuyor.
Kapsayıcılık için sürdürülebilirlik şart
Eroğlu, engelli istihdamı ve kapsayıcılıkla ilgili en önemli eksikliğin “sürdürülebilirlik” olduğunu düşünüyor. Türkiye’de birçok projenin sadece bütçe bulunduğunda yürütüldüğünü, kaynaklar tükenince de çalışmaların sona erdiğini belirtiyor. Gerçek sürdürülebilirlik için kaynakların doğru yönlendirilmesi ve yöneticilerin bakış açısını “engelli-engelsiz” ayrımından “yetkinlik” merkezine kaydırması gerektiğini söylüyor. Engelliliği sadece proje konusu olarak görmek yerine, kurum kültürüne yerleştirmek gerektiğini vurguluyor.
Söyleşinin sonunda gençlere seslenen Eroğlu, hayata yalnızca para kazanma odaklı bakmamalarını, yeteneklerini geliştirebilecekleri fırsat pencerelerini açık tutmalarını öneriyor. Teknolojik gelişmelerin hızına dikkat çekerek, öğrencilerin mezun olmadan önce bile müfredatın güncelliğini yitirdiğini belirtiyor. Bu nedenle gençlerin kendi alanlarıyla ilgili yenilikleri takip etmeleri, dijital okuryazarlık ve yabancı dil becerilerini güçlendirmeleri gerektiğini ifade ediyor. Ayrıca sivil toplumla temas etmenin gençlerin bakış açılarını genişleteceğini, farklı toplumsal kesimlerle iletişim kurmanın onları mesleki ve kişisel anlamda zenginleştireceğini söylüyor.
Son olarak, bireylerin yaptıkları işin kimlerin ihtiyacını karşıladığını düşünmelerini, yalnızca maaş için değil topluma katkı sağlayacak bir motivasyonla çalışmalarını tavsiye ediyor.