|

Görme engelli ikizler, kapsayıcı astronomi eğitimi ile Teknofest 2025 birincisi oldu!

 

Emre Taşgın, 10 yaşındaki görme engelli ikizler Muhammed Ömer ve Emel Erva Koç’u konuk ediyor. İkizlerin “Dijital ve Dokunsal Gökyüzü Haritalarıyla Kapsayıcı Astronomi Eğitimi” projesi, TEKNOFEST 2025 Uluslararası Çocuk Bilim Yarışması’nda astronomi ve uzay kategorisinde birinci oldu. Emel müzikte yetenekli bir piyanist; Ömer ise teknoloji meraklısı.

 

Proje fikri nasıl ortaya çıktı?

Danışman öğretmen Sözer Vurgun, uzun yıllardır BİLSEM’de öğretmenlik yaptığını ve görev yaptığı ilçede TEKNOFEST–TÜBİTAK koordinatörlüğü yürüttüğünü belirtiyor. Erişilebilir eğitim materyalleri üretme serüvenlerinin sınıftaki bir öğrenci için hazırladıkları dokunsal haritayla başladığını; bu haritanın geliştirilmiş sürümlerini 16 Afrika ülkesine, Japonya ve ABD’ye ulaştırdıklarını, Birleşmiş Milletler’in 2024’te Zero Project kapsamında ödül  aldıklarını hatırlatıyor. 2026’da Antalya’da yapılacak Uluslararası Uzay Kongresi’ne (IAF) giden süreçte, TEKNOFEST’te ilk 3’e giren takımlara uzayla ilgili makale çağrısı geldiğini, bu çağrının ekibi “uzay–erişilebilirlik–kapsayıcılık” üçlüsünde derinleşmeye ittiğini anlatıyor. Sydney’de sunum yaptıkları oturumda farklı engel gruplarından adayların yerçekimsiz ortam simülasyonlarında eğitim aldıklarını, engellilik ve uzay başlığının artık “olur mu?” sorusunu aştığını, ekiplerin fiilen çalıştığını vurguluyor.

 

Projenin çıktıları

Projenin kalbinde, hem görme engellilere hem de tüm öğrencilere hitap eden, dokunma–işitme–görsel ipuçlarını birleştiren düşük ve yüksek teknolojili materyaller var. İlk katmanda TÜBİTAK Gök Atlası birebir referans alınarak, Kuzey ve Güney Yarımküre gökyüzü haritaları kabartma olarak üretildi. Yıldız konumları özel boncuk benzeri kabartmalarla gösteriliyor; yıldız ve takımyıldız adları Braille ve Latin alfabesiyle yazılıyor. Bu sayede yalnızca yıldızların yerleri değil, iki yarımkürenin gökyüzü desenleri arasındaki farklar (ör. Kutup Yıldızı’nın yalnızca Kuzey’de görülebilmesi) dokunarak öğreniliyor. Ekip bu aşamada “ince eleyip sık dokuyan” el emeğini temel aldı; sonrasında 3B yazıcılarla üretime geçerek küresel bir yüzey üzerinde takımyıldızları kabartma ve yerleştirme yöntemini denedi. Küre üzerinde takımyıldızlar için boşluklar oluşturulup tek tek yerleştirildi; bu el işi aşamasını da ileride otomatikleştirme hedefi var.

İkinci katmanda ayın evreleri için mıknatıslı–yapboz mantığıyla çalışan dokunsal parçalar geliştirildi. Her parça ay yüzeyinin dokusunu ölçekli bir şekilde yansıtıyor; doğru yuvaya yerleştirildiğinde sesli anlatım devreye girerek ilgili evrenin özelliklerini açıklıyor. Benzer yapı, takımyıldızların tekil biçimlerini ve içlerindeki yıldızların ilişkilerini öğretmek için de tasarlandı: Öğrenci parçaya dokunarak şekli kavrıyor, bastığında sesli içerik öğretimi tamamlıyor. Ekip, Samanyolu Galaksisi dokunsal modeli gibi yeni modüllerle seti genişletiyor; üretim ve yerleştirme sırasında çocukların iki gün boyunca yıldız adları, konumları ve ilişkilerini doğal akışta öğrendiklerini kaydediyor. Materyaller yalnızca görme engellilere değil, yaşlılar veya okuryazarlık düzeyi sınırlı bireyler gibi farklı gruplara da kapsayıcı bir astronomi deneyimi sunuyor.

Ekip, Türkiye Uzay Ajansı’nın “Ufkun Ötesinde” sergisinde bu materyaller için bir köşe açılması yönünde görüşmeler yaptığını ve olumlu geri bildirim aldığını paylaşıyor. TEKNOFEST’te Türkiye’nin ilk iki astronotu Alper Gezeravcı ve Tuva Cihangir Atasever’in çocuklarla vakit geçirmesi, imzalı posterler ve paylaşımlar motivasyonu artırmış. Sözer Vurgun, bu girişimin yalnızca bir yarışma başarısı olmadığını; ülke genelinde ve dünyada bu tür materyallere ihtiyaç duyan binlerce öğrenciye ölçeklenebilir bir model sunduğunu, “tek başına değil, kalabalık ve güçlü bir ekip” yaklaşımıyla hızla yaygınlaşabileceğini vurguluyor.

 

Görme engelli ikizler teknoloji meraklısı

İkizlerin teknoloji becerileri, projenin erişilebilirlik vizyonunu destekliyor. Ömer, VoiceOver ekran okuyucusuyla tablet ve uygulamaları rahatlıkla kullandığını, kısa bir keşif süreciyle çoğu programı erişilebilir biçimde yönetebildiğini söylüyor. Emel de tablet ve VoiceOver ile yazı yazdığını aktarıyor; her ikisi klavye yerleşimini ve on parmak yazmayı erken yaşta edinmiş. Emre Taşgın, teknolojide ve uzayda sınırların olmadığı mesajını tekrar ederek öğrenmenin sürekliliğini ön plana çıkarıyor.

Sözer Vurgun, Feryal Özel’in kara deliğin fotoğrafını elde etme sürecinin 19 yıla yayılan uzun soluklu emeğini ve ekipten kopuşlara rağmen vazgeçmeyen azmi hatırlatıyor; “pes etmeme” çağrısı yapıyor. Bu bağlamda Ömer ve Emel’in “bugün 10 yaşında atılan küçük adımların yarına bırakacağı iz” vurgusu, projenin sürdürülebilirliğiyle birleşiyor. Çocuklara göre projenin özü, “herkesin eşit bir şekilde eğitim alabilmesi”; materyallerin çoklu duyuya hitap etmesi “erişilebilirliği” pratikte mümkün kılıyor.

 

Ömer ve Emel’in gelecek hedefleri

Kapanışta, “Proje İkizleri” olarak anılan Ömer ve Emel geleceğe dair hayallerini paylaşıyor. Ömer, TEKNOFEST deneyiminden sonra yönünü bilime çevirerek Aziz Sancar gibi bir bilim insanı olmayı arzuladığını söylüyor. Emel, müzikte ilerlemek, piyanist olmak istiyor; örnek aldığı isimler arasında Mozart ve Beethoven’ı anıyor. Sözer Vurgun, bu yolculuğun yalnızca başlangıç olduğunu; doğru işbirlikleri ve kitlesel üretimle Türkiye’de ve dünyada binlerce çocuğun gökyüzünü dokunarak, duyarak, hayal ederek öğrenebileceğini belirtiyor. Program, “hepimiz iyi ki varız” cümlesiyle, hayal–emek–işbirliği üçgeninde büyüyen kapsayıcı bir bilim eğitim modeline güçlü bir davetle sona eriyor.

 

Paylaş: