Gain platformuna TİHEK’ten erişilebilirlik cezası!
Gain iOS uygulamasının erişilebilir olmaması ve TİHEK’in Gain’e verdiği idari para cezası Türkiye’de dijital erişilebilirlik, engelli hakları ve ayrımcılık yasağı tartışmalarını yeniden gündeme taşıyor. Bu bağlamda Emre Taşgın, Gain hakkında TİHEK başvurusu yapan Av. Hüseyin Varol’u YouTube kanalında konuk ediyor.
Emre Taşgın, YouTube kanalını açtığı ilk dönemlerde Gain’in iOS uygulamasının ekran okuyucularla kullanılamadığını, bu nedenle detaylı bir video çekerek sorunu uygulamalı şekilde gösterdiğini anlatıyor. O dönem Gain yöneticilerine ve program yapımcılarına ulaşmak için elinden geleni yaptığını, LinkedIn ve farklı kanallardan da Gain yetkililerine ulaşmaya çalışan başka kişilerin olduğunu ama buna rağmen hiçbir somut geri dönüş alamadıklarını vurguluyor. Bu noktada Taşgın, kendisiyle benzer bir sorun yaşayan ama meseleyi daha ileriye taşımış bir kişiyi, Av. Hüseyin Vural’ı konuk ediyor.
Av. Hüseyin Varol hakkında
Hüseyin Varol, İstanbul’da avukatlık yaptığını, Görme Engelli Evrensel Hukukçular Derneği’nde ve Türkiye Barolar Birliği Engelli Hakları Komisyonu bünyesinde çalışmalarını sürdürdüğünü anlatıyor. 2022–2025 yılları arasında İstanbul Barosu Engelli Hakları Merkezi başkanlığını yürüttüğünü, bu görevi Şubat 2025 itibarıyla devrettiğini ifade ediyor. Hem mesleki olarak hem de sivil alanda engelli hakları üzerine yazmaya, konuşmaya ve aktivizm yapmaya devam ettiğini belirtiyor.
Gain uygulamasında erişilebilirlik sorunları
Av. Varol, Gain’in bir dijital içerik platformu olduğunu, kendi hesabının da bulunduğunu anlatarak başlıyor. iOS uygulamasında VoiceOver ekran okuyucusuyla dolaştığında pek çok sekmenin, menünün ve içerik alanının etiketlenmemiş olduğunu fark ettiğini söylüyor. Ekranda VoiceOver’ın sürekli “görüntü, görüntü, görüntü” diye tekrar eden, hiçbir anlamlı bilgi içermeyen öğeler okuduğunu, buna karşılık gören birine telefonu gösterdiğinde orada aslında film adlarının, menü başlıklarının, kategori isimlerinin yazdığını öğrendiğini anlatıyor. Yani görme engelli bir kullanıcı olarak, ekranda neyin nerede olduğunu kavrayamıyor; sadece “görüntü” diye geçen bir sürü öğenin arasında deneme–yanılma ile dolaşmak zorunda kalıyor. Örneğin bir filmin adını görmek yerine “görüntü” etiketini duyuyor, o öğeye tıklayıp içeri girince ancak hangi içerik olduğunu anlayabiliyor, sonra ana ekrana dönüp başka bir şeyi bulmaya çalışıyor. Bu durumun platformu kullanmayı büyük ölçüde zorlaştırdığını, sistematik bir erişim engeli yarattığını söylüyor. Üstelik kendi başvurusundan sonra gelen bir güncellemeyle uygulamanın daha da kötü hâle geldiğini, erişilebilirlik açısından eskisinden bile geri gittiğini ekliyor.
Varol, iOS tabanlı bir telefon kullandığını, VoiceOver ile tüm akıllı telefon deneyimini sürdürdüğünü ifade ediyor. Gain’le ilgili sorunu önce doğrudan şirkete bildirdiğini, Gain Medya’ya bir e-posta gönderdiğini, aynı zamanda X (Twitter) üzerinden de kamuya açık şekilde bu sorunu yazdığını, e-posta ile başvuru yaptığını duyurduğunu ve çözülmemesi hâlinde Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na başvuracağını açıkça belirttiğini anlatıyor. Buna rağmen ne e-postasına ne de X platformundaki paylaşımına en basit “şikayetiniz alınmıştır, değerlendirilecektir” tarzı bir otomatik cevap dahi gelmediğini vurguluyor.
TİHEK başvurusu için önemli aşamalar
Burada Varol, TİHEK’in başvuru sistemiyle ilgili önemli bir noktayı da paylaşıyor. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, kendisine başvuru yapılmadan önce, ihlalin iddia edildiği kurum veya kuruluşa mutlaka başvurulmasını şart koşuyor. Yani önce ilgili şirkete veya kuruma “şu hizmette ihlal var, erişilebilir değil, ayrımcılık yapılıyor” denmesi, bu başvurunun üzerinden en az 30 gün geçmesi ve ihlal giderilmezse ancak ondan sonra TİHEK’e gidilmesi gerekiyor. Bu yol tüketilmeden, doğrudan TİHEK’e yapılan başvurular kabul edilmiyor. Varol da Gain’e hem e-posta hem X üzerinden başvurmuş, ardından 30 günün de ötesinde yaklaşık iki buçuk ay kadar haber beklemiş; hiçbir cevap alamayınca TİHEK’in web sitesi üzerinden e-başvuru sistemini kullanarak resmî başvurusunu yapmış. E-başvuru ekranının erişilebilir ve kullanımı oldukça kolay olduğunu, evden ayrılmaya gerek kalmadan başvurunun tamamlanabildiğini belirtiyor.
TİHEK’in kanuna göre önüne gelen başvuruları 6 ay içinde sonuçlandırması gerektiğini, ancak iş yoğunluğuna bağlı olarak bu sürenin uzayabildiğini anlatan Av. Varol, kendi başvurusunun yaklaşık bir yıl içerisinde sonuçlandığını söylüyor. Sonunda TİHEK, Gain hakkında erişilebilirlik sağlanmaması nedeniyle bir ihlal kararı veriyor ve idari para cezasına hükmediyor.
Gain, “çalışmalar sürüyor” diyerek ihlali kabul ediyor
Taşgın, kararın gerekçesini okuduğunu ve TİHEK’in Gain’in savunmasında “Bu konuda hassasız, çalışıyoruz” tarzı ifadelerine yer verdiğini hatırlatıyor. Varol, TİHEK’in bu savunmayı değerlendirirken “Hassasız diyorsun ama yaptığın somut bir çalışmadan bahsetmiyorsun” anlamına gelen, neredeyse karikatürize edilebilecek bir eleştiri yönelttiğini dile getiriyor. Gain, App Store’daki uygulama sayfasında da erişilebilirlik şikayetleri olduğunu bildiği hâlde ve bunlar uzun süredir oradayken, “çalışıyoruz” demekle yetinmiş; TİHEK de bu ifadeyi, “Evet, şu anda erişilebilirlik standartlarını sağlamıyoruz” itirafı gibi yorumlamış. Yani “Bu konuda çalışmalarımız sürüyor” demek aslında dolaylı olarak bir ihlalin varlığını kabul etmek anlamına geliyor.
Varol, TİHEK’in kararda uluslararası erişilebilirlik standartlarına da atıf yaptığını, web ve mobil uygulamalar için hangi teknik kriterlerin karşılanması gerektiğini açıkladığını, VoiceOver ve dokunmatik ekran kullanımı açısından uygulamanın hangi noktalarda sorunlu olduğunu tek tek saydığını anlatıyor. Paragraflardan birinde “şu yok, bu yok, şu işlev erişilebilir değil, burada etiketleme hatalı” gibi bir listeyle somut bulgulara yer verildiğini, bunun da ya doğrudan kullanıcı deneyimine dayandığını ya da bir teknik inceleme sonucu oluşturulduğunu düşündüğünü söylüyor. TİHEK’in istediğinde bilirkişi raporu da alabileceğini, gerek görürse uygulama veya siteyi uzmanlar aracılığıyla inceletme yetkisi bulunduğunu ekliyor.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu nedir?
Av. Varol, TİHEK’i 2010 referandumu sonrası Türk hukuk sistemine giren insan hakları mekanizmalarından biri olarak tanımlıyor. Tam anlamıyla bir mahkeme olmasa da kararları yargı denetimine açık, yani TİHEK’in ihlal kararına karşı ilgili kurum idare mahkemesinde dava açabiliyor; aynı şekilde ihlal verilmemesi hâlinde başvurucu da yargı yoluna gidebiliyor. Bu nedenle TİHEK, yargıya alternatif değil ama yargıyla bağlantılı, daha hızlı ve daha erişilebilir bir başvuru kanalı olarak çalışıyor. Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK) ile birlikte, özellikle ayrımcılık ve eşitlik ihlalleri başta olmak üzere insan hakları alanında önemli bir araç olduğunun altını çiziyor.
TİHEK’in ırk, cinsiyet, engellilik gibi yaklaşık 14 temel unsur üzerinden eşitlik ve ayrımcılık iddialarını değerlendirdiğini belirtiyor. Engellilik de bu unsurlardan biri ve TİHEK’in engelli hakları konusunda, birkaç kritik ve tartışmalı dosya dışında, genellikle etkili ve olumlu kararlar verdiğini ifade ediyor. Varol’a göre TİHEK’in üç temel avantajı var: Birincisi başvurular ücretsiz; mahkemelerde ödenen harçlar, masraflar burada söz konusu değil. İkincisi, süreler görece kısa; 6 ay içinde karar verilmesi hedefleniyor. Üçüncüsü ise, kuruldaki üyelerin insan hakları ve engelli hakları konusunda uzman kişiler arasından seçilmesi; kurulda bir engelli üye bulunması ve kurulun arkasında çalışan uzman–uzman yardımcısı kadroların da bu konularda bilgi sahibi kişilerden oluşması. Böylece taşradaki herhangi bir hakime engelli haklarını en baştan anlatmaya çalışmak yerine, bu alana zaten aşina bir kurulun önüne dosya götürmenin daha etkin sonuçlar doğurabildiğini söylüyor. Üstelik TİHEK’in e-başvuru sistemi sayesinde evden çıkmadan, e-devlet üzerinden dahi başvuru yapılabiliyor olması, bu mekanizmanın herkes açısından pratik ve ulaşılabilir olduğunu gösteriyor.
TİHEK başvurusu için avukat gerekir mi?
Av. Varol, bir avukatın başvuruyu hazırlamasının elbette metni daha teknik ve güçlü hâle getireceğini, mevzuata dayanakların daha sistemli şekilde gösterilebileceğini söylüyor ama TİHEK’e başvurunun avukat zorunluluğu olan, aşırı teknik bir süreç olmadığını vurguluyor. E-başvuru formunda yaşanan somut olayın, ihlal olduğuna inanılan durumun açık ve anlaşılır biçimde anlatılmasının çoğu zaman yeterli olacağını; kurulun uzman üyelerinin bu anlatımdan hareketle olayı hukuki zemine oturtabildiğini belirtiyor. Temel olarak bir kamu kurumuna dilekçe yazabilecek, internet üzerinden form doldurabilecek kadar okuryazarlığı olan herkesin TİHEK’e kendi başına başvurabileceğini, buna rağmen imkânı olanların bir avukattan destek almasının başvurunun niteliğini artıracağını ekliyor.
TİHEK’e başvururken belgeleme şart
TİHEK başvurularında belgelemenin önemine özellikle dikkat çekiyor. Gain örneğinde olduğu gibi, önce ilgili kuruma e-posta atıldığını, X üzerinden yazıldığını, 30 gün geçtiği hâlde yanıt alınmadığını gösteren ekran görüntüleri, e-posta çıktıları gibi belgelerin başvuruya eklenmesi gerektiğini anlatıyor. Böylece, ilgili kuruma başvuruda bulunduğunuzu; bu başvurunun üzerinden en az 30 gün geçtiğini; ihlalin hâlâ devam ettiğini ıspatlamış oluyorsunuz. Gain dosyasında da bu belgelerle birlikte başvurunun yapıldığını belirtiyor.
Taşgın, TİHEK’in Gain’e 204.285 TL tutarında, en üst sınırdan idari para cezası verdiğini hatırlatıyor. Varol, bu cezanın 2025 yılı için geçerli üst sınır olduğunu, ilerleyen yıllarda yeniden değerleme oranlarıyla bu rakamın artacağını söylüyor. Gain’in bu karara itiraz edip etmediğini henüz bilmediğini, çünkü itirazın TİHEK’e karşı Ankara İdare Mahkemesi’nde açılacak bir dava yoluyla yapılacağını ve kendisinin bu davanın doğrudan tarafı olmadığını açıklıyor. Ancak bu tür davalara, hem bireysel başvurucu olarak hem de üyesi olduğu dernek aracılığıyla müdahil olduklarını, Gain kararı idari yargıya taşınırsa burada da müdahillik yoluyla süreci takip etmek istediklerini ifade ediyor. Karara itiraz için 60 günlük süre bulunduğunu, henüz bu sürenin de dolmadığını belirtiyor.
Gain, erişilebilirlik sorunlarını çözmezse ne olur?
Gain örneği üzerinden “Peki Gain ceza aldı, erişilebilirliği hâlâ düzeltmezse ne olur?” sorusu gündeme geliyor. Av. Varol, TİHEK’in her başvuruyu ayrı bir ihlal olarak değerlendirdiğini, dolayısıyla aynı platform için birden fazla kişinin başvurması hâlinde her bir başvuru dosyası üzerinden ayrı idari para cezalarına hükmedilebileceğini anlatıyor. Yani bugün üç farklı kullanıcı ayrı ayrı TİHEK’e başvurursa, teorik olarak Gain üç ayrı dosyadan, üç ayrı üst sınır cezası alabilir. Bu da toplam ceza miktarını katlayarak artırabilecek bir sonuç doğuruyor. Ayrıca yeniden değerleme oranlarıyla birlikte cezaların ilerleyen yıllarda daha da yükselmesi bekleniyor. Varol, kendi başvurusu emsal teşkil ettiği için, yeni başvurularda da benzer ihlal kararlarının çıkmasının kuvvetle muhtemel olduğunu ifade ediyor. Ancak burada amacın hiçbir zaman bir kurumu iflas ettirmek, maddi olarak çökertmek değil, engelli bireylerin eşit koşullarda hizmet alabilmesini sağlamak olduğunu ısrarla vurguluyor.
Programın bir başka önemli boyutu, dijital erişilebilirlik ihlalinin TİHEK tarafından “dolaylı ayrımcılık” olarak nitelendirilmesi. Varol, Gain’in kimseye “Sen görme engellisin, bu platformu kullanamazsın” gibi doğrudan ayrımcı bir söz söylemediğini; ancak engelli kullanıcıların ihtiyaç duyduğu erişilebilirlik standartlarını sağlamadığı için, fiilen bu hizmetten eşit düzeyde yararlanamadıklarını anlatıyor. Tıpkı tekerlekli sandalye ile erişim sağlanamayan, asansörü veya rampası olmayan bir bina örneği gibi. Kapıda “engelliler giremez” yazmıyor ama pratikte engelli kişi içeri giremiyor. Dolayısıyla herkes için görünüşte sunulan hizmet, engelli bireyler açısından eşit koşullarda erişilebilir olmadığı için, bu durum dolaylı ayrımcılık teşkil ediyor. TİHEK de kararında bu mantıktan hareketle ihlal tespiti yapıyor.
Niyet kurumlara zarar vermek değil
Programın son bölümünde Varol, ne Gain’e ne de başka bir kuruma zarar vermek gibi bir amaçlarının olmadığını, özellikle yerli ve dijital içerik üreten platformların güçlenmesini istediklerini ama bunun engelliler aleyhine ayrımcılık pahasına olamayacağını söylüyor. Asıl hedeflerinin, engelli olmayan bir vatandaşın alıp kullanabildiği hizmeti, engelli bir birey olarak aynı şekilde, eşit ve onurlu bir biçimde kullanabilmek olduğunu vurguluyor. Zaten engelli bireylerin yeti kaybından dolayı hayatın pek çok alanında geriden başladığını, bu nedenle ek bariyerler konulmasını değil, var olan bariyerlerin kaldırılmasını talep ettiklerini anlatıyor.
Varol, izleyicilere “Söylenmek yerine söylemek” çağrısı yapıyor; bir sorun yaşadıklarında sadece yakın çevrelerinde konuşup şikâyet etmekle yetinmemelerini, yetkili mercilere başvurup hak mekanizmalarını kullanmalarını istiyor. Mücadele edildiğinde mutlaka sonuç alındığını, bazen hemen, bazen zamanla ama mutlaka bir karşılık oluştuğunu kendi deneyimleri üzerinden örneklendiriyor. Bugün erişilebilirlik, eşitlik ve onurlu yaşam adına sahip olunan pek çok hakkın, kendilerinden önce mücadele etmiş insanların emeğiyle kazanıldığını, aynı şekilde bugün verdikleri mücadelenin de kendilerinden sonra gelecek kuşaklara daha iyi bir yaşam zemini bırakacağını söylüyor. Bu nedenle dayanışmayı, hak aramayı, başvuru yollarını kullanmayı büyütmek gerektiğini ifade ediyor.
