|

Engellilerin gündemi (58. bölüm)

 

Engellilerin Gündemi’nin 58. bölümünde, Kasım ayının ilk yarısında engellilik alanında yaşanan tüm gelişmeler ele alınıyor.

 

2026 yılında ÖTV muafiyeti üst limiti ne kadar olacak?

2026 yılı yeniden değerleme oranı yüzde 25,49 olarak açıklandı. Buna paralel olarak engelli bireylerin ÖTV muafiyetiyle alabileceği araçların üst limitinin 2025’teki 2 milyon 290 bin liradan 1 Ocak 2026 itibarıyla yaklaşık 2 milyon 873 bin 972 liraya çıkması bekleniyor. Bu artış, yerlilik oranı yüzde 40’ın üzerinde olan ve ÖTV’siyle birlikte bu fiyat aralığına denk gelen yeni modellerin de muafiyet kapsamında alınabileceği anlamına geliyor. Engelli bireylerin alabileceği araçlarda hem çeşitliliğin hem de bagaj hacmi gibi özelliklerin genişleyebileceği konuşuluyor. Öte yandan, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’nde devam eden, kullanım sınırlamaları ve araç alım-satım süreleri gibi konuları içeren davalar henüz sonuçlanmış değil. Bu nedenle uygulamada yeni bir değişiklik olup olmayacağı ilerleyen haftalarda netleşecek.

 

2026 EKPSS takvimi açıklandı

2026 yılı EKPSS takvimi açıklandı. Yeni dönemin sınavı 19 Nisan 2026’da gerçekleşecek. Başvurular 4–24 Şubat 2026 arasında alınacak; geç başvuru tarihi ise daha yüksek harçla 3-4 Mart 2026 olarak planlandı. Sonuçların açıklanmasının 14 Mayıs 2026’da yapılması bekleniyor. Kura yöntemiyle yerleşecek ilkokul ve ortaokul mezunları için ise başvurular 28 Nisan–10 Mayıs tarihleri arasında; geç başvuru ise 3-4 Haziran’da olacak.

 

Otizmli öğrenciyi merdivenlerden iten okul kmüdürü tutuklandı

Manisa’da bir okul müdürünün otizmli bir öğrenciyi merdivenden itmesi olayının görüntülerinin ortaya çıkması üzerine savcılık soruşturma başlattı. Okul müdürü “kendini savunamayacak durumda olan çocuğa kasten yaralama” gerekçesiyle tutuklandı. Müdür ifadesinde öğrenciyi “kastıyla itmediğini” ve bunun yanlış anlaşıldığını iddia etse de olayın görüntüleri ve kamuoyu tepkisi soruşturmanın ciddiyetle yürütülmesini sağladı. Programda, Türkiye’de benzer olayların geçmişte de yaşandığı, bazı öğretmenlerin görevden uzaklaştırıldıktan sonra farklı kurumlarda yeniden yetkili pozisyonlara getirildiği ve bunun ciddi bir sistem sorunu olduğunun altı çiziliyor. Bu nedenle engelli öğrencilere şiddet uygulayan kişilerin yalnızca görev yeri değişikliğiyle sürecin kapatılmaması, hukuki olarak daha net yaptırımların getirilmesi gerektiği vurgulanıyor.

Olayın toplumsal yansımalarına bakıldığında, dört büyük eğitim sendikasının ortak açıklama yaparak müdüre destek vermesi dikkat çekiyor. Sendikalar, masumiyet karinesine vurgu yaparken velilerin öğretmenlerin işine fazla karıştığını, süreci zorlaştırdığını ifade ediyor. Bu yorumlar programda eleştirel bir bakışla değerlendiriliyor. Zira özellikle engelli öğrencilerin velilerinin sürece dahil olmaması hâlinde çocukların ciddi mağduriyetlerle karşılaşabildiği biliniyor. Diğer yandan okul velilerinin bir bölümünün otizmli öğrenciyi “diğer çocuklara zarar verdiği” gerekçesiyle suçlaması da tartışılan bir nokta. Otizmlilerin eğitime erişiminin anayasal hak olduğu hatırlatılıyor ve çocuğu suçlayan bu yaklaşımın pedagojik açıdan da hukuki açıdan da kabul edilemez olduğu vurgulanıyor. Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği’nin bu söylemlere karşı çıkarak suç duyurusu çağrısında bulunması da bu çerçevede değerlendiriliyor.

Manisa’daki olay, Türkiye’de engellilik algısının hâlâ sorunlu olduğuna dair önemli bir örnek olarak ele alınıyor. Engelli öğrencilerin okullarda görünmez kılındığı, bazı okullarda engelli öğrencilerin diğer öğrencilerin teneffüs saatleri sırasında sınıftan çıkarılmadığı, velilerin “çocuğuma zarar gelsin istemiyorum” gerekçesiyle engelli öğrencilerin okuldan uzaklaştırılmasını talep ettiği ve bunun sistematik bir eşitsizlik yarattığı aktarılıyor. Öte yandan otizm alanındaki sivil toplum örgütlerinin bu tür vakalarda daha örgütlü, kararlı ve etkili bir mücadele yürüttüğü, bu nedenle olayın kamuoyunda geniş yer bulduğu dile getiriliyor. Bu süreçte Kedi Otizm Derneği’nin şeffaf soruşturma çağrısı ve otizmli öğrenciyi hedef alan açıklamalara gösterdiği tepki de mercek altına alınıyor.

 

İşitme engelliler Deaflympics oyunları başlıyor

İşitme engelli sporcuların olimpiyatları olarak bilinen Deaflympics oyunlarının 15–26 Kasım 2025 tarihleri arasında Tokyo’da yapılacağı ve Türkiye’nin 18 branşta 186 sporcu ile bu organizasyona katıldığı aktarılıyor. Futboldan judo ve karateye, yüzmeden atletizme kadar geniş bir yelpazede yer alan milli sporcuların başarılarının çoğu zaman medya tarafından geri planda bırakıldığı, futbol dışı sporların bile görünürlükte zorlandığı bir ortamda engelli sporlarının haberlerde ancak sınırlı şekilde yer bulabildiği vurgulanıyor. Buna rağmen milli sporcuların katılımının büyük bir cesaret ve emek olduğu, sonuç ne olursa olsun sürecin kendisinin çok değerli olduğu ifade ediliyor.

 

Cüceliği sayesinde para kazanan Rıdvan Çelik

Sosyal medyada popüler hale gelen kısa boylu (cüce) içerik üreticisi Rıdvan Çelik’in açıklamaları dikkat çekiyor. Rıdvan Çelik’in engelini mizaha dönüştürdüğü, bununla tanındığı, ancak bazı açıklamalarının engellilik tartışmalarında problemli bir yer tuttuğu belirtiliyor. Özellikle “yardım etmeye çalışanları fırçalayanlar olmasın, bazı şeyleri yapamayacaksın kardeşim, bırak sağlıklı insan yardım etsin” tarzındaki cümlelerinin toplumdaki “yardım eden her zaman doğru yapar” anlayışını besleme riski taşıdığı ifade ediliyor. Kör bireylerin de benzer beklentilerle karşılaştığı, bazı engelli içerik üreticilerinin mizaha başvurmasının genel bir norm hâline getirilmeye çalışıldığı ve bunun engelli bireyleri bir tür “soytarılaştırma” tehlikesine sürükleyebileceği örneklerle açıklanıyor. Geçtiğimiz aylarda Barcelona’nın genç yıldızı Lamine Yamal’ın doğum gününde cüceleri “parti eğlencesi” olarak davet etmesiyle yaşanan uluslararası tartışma da benzer bir örnek olarak öne çıkıyor. İspanya’daki sivil toplum örgütleri bunun ayrımcılık olduğunu belirtirken, etkinliğe katılan cüceler “biz bunu kendi isteğimizle yapıyoruz, siz bize istihdam kapısı mı açıyorsunuz?” diyerek tepki göstermişler. Programda bu durumun tarihsel köklerine inilerek, engellilerin tarih boyunca sirklerde, ucube gösterilerinde eğlence malzemesi yapıldığı hatırlatılıyor ve günümüzde popülerlik uğruna benzer örüntülerin yeniden üretilmesinin neden sorunlu olduğu ayrıntılı biçimde anlatılıyor. Rıdvan Çelik ve Yamal’ın partisine katılanların niyetinden ziyade, bunun engellilik tarihindeki kırılgan yaraları görünmez kılma riski taşıdığı belirtiliyor.

 

Paylaş: