| |

Görme engelliler origami yapabilir mi?

 

Görme engelli bir kişinin origami yapma deneyimi nasıl şekilleniyor, hangi yöntemlere ihtiyaç duyuluyor, öğrenme kaynakları nasıl erişilebilir hâle geliyor ve iki yıl gibi kısa bir sürede bir sergiyi mümkün kılan motivasyon nereden doğuyor? Emre Taşgın’ın moderatörlüğünde gerçekleşen sohbetin konuğu Müzik Öğretmeni Dr. Bilge Özel, hem kişisel yolculuğunu hem de origaminin teknik, kültürel ve eğitimsel boyutlarını ayrıntılı biçimde anlatıyor.

 

Dr. Bilge Özel kimdir?

Bilge Özel, 1991’de Çorum’da doğduğunu, ilköğretimi Ankara Göreneller Görme Engelliler İlköğretim Okulu’nda tamamladığını paylaşıyor. Ardından Çorum Güzel Sanatlar Lisesi’nde eğitim gördüğünü; lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarını ise Gazi Üniversitesi Müzik Eğitimi bölümünde tamamladığını söylüyor. Hâlen bir ortaokulda müzik öğretmenliği yaptığını ve akademik çalışmalarını sürdürdüğünü belirtiyor. Ana branşının keman olduğunu vurgularken, origaminin hayatına daha yeni ama güçlü bir şekilde girdiğini; 2023’ten bu yana bu alanda yoğunlaştığını ifade ediyor.

 

Bilge’nin origamiye başlama hikayesi

Origamiye başlama hikâyesi, çocukluk dönemindeki el becerilerine yatkınlığın zamanla somut bir sanatsal alana dönüşmesi üzerinden ilerliyor. Bilge, küçük yaşlardan beri kâğıt kesmeye, kâğıt katlamaya ve genel olarak el işi faaliyetlerine ilgi duyduğunu; ancak bunun uzun süre “profesyonel” bir uğraş olarak şekillenmediğini anlatıyor. Dönüm noktası üniversite döneminde, bir ders kapsamında çocuklara yönelik bir etkinlik hazırlaması gerektiğinde ortaya çıkıyor. Origaminin simgelerinden biri olarak bilinen turna kuşunu yapması, onda “bunu daha fazla öğrenme” isteğini tetikliyor. Buradan sonra araştırmaya başlıyor; fakat hemen çok temel bir engelle karşılaşıyor. YouTube’daki içerikler büyük ölçüde görsel anlatıma dayanıyor ve bu nedenle doğrudan yararlanmak mümkün olmuyor. Bu noktada, erişilebilir öğrenme kaynaklarının önemi kendini daha başlangıçta gösteriyor.

 

Origamiyi nasıl öğreniyor?

Bilge’nin origamiyi sistematik biçimde öğrenmeye geçişi, pandemi dönemindeki çevrim içi bir etkinlikle hız kazanıyor. Engelsiz Erişim Festivali kapsamında düzenlenen bir origami atölyesine katılıyor. Atölyeyi düzenleyen Elif Ünver’den çeşitli modeller dinliyor, bazılarını yapmayı deniyor. Elif Ünver’in model tarifleri ve yönlendirmeleri, Bilge’nin bu alanı ciddiyetle sürdürmesi için bir köprü işlevi görüyor. Elif Ünver’in aynı zamanda origami sanatçısı ve eğitimcisi Atilla Yurtkul ile çalıştığını söylemesi ise Bilge için yeni bir kapı açıyor. Bilge, bu ismi duyar duymaz vakit kaybetmeden Atilla Yurtkul ile iletişime geçtiğini; 2023 Eylül’ünden itibaren de onunla çevrim içi dersler yaptığını aktarıyor. İstanbul’da yaşayan Atilla Yurtkul ile Çorum’dan online çalışmak, Bilge’nin origamiyi mekânsal sınırları aşarak sürdürmesini sağlıyor. Bilge, Atilla Yurtkul’u Türkiye’nin en önemli origami sanatçılarından ve eğitimcilerinden biri olarak tanımlıyor.

 

Origami nedir?

Bilge, origamiyi “kâğıt katlama sanatı” olarak tarif ediyor. Hatta Japonca kökenine değinerek “ori”nin katlama, “kami”nin kâğıt anlamına geldiğini söylüyor. Kâğıdın tarihsel olarak Çin’de bulunmuş olmasına bağlı şekilde origaminin Çin’de ortaya çıktığının söylenebileceğini; ancak Japonların bu sanata sahip çıkıp geliştirdiğini, dolayısıyla dünya çapında “Japonya’dan doğmuş gibi” algılandığını açıklıyor. Dünyada birçok ülkede yaygın olduğuna, Japonya başta olmak üzere İspanya, Amerika, İngiltere gibi ülkelerde güçlü bir origami kültürü bulunduğuna dikkat çekerken, Türkiye’de aynı yaygınlığın olmadığını özellikle vurguluyor. Bilge, makas kullanıldığında bunun “origami” değil “kirigami” olarak adlandırıldığını söylüyor. Kesme ve yapıştırma gibi müdahalelerin origaminin temel ilkesini değiştirdiğini anlatıyor.

 

Modüler origami nedir?

Bilge, origaminin tek kâğıttan çok sayıda model üretme sanatı olduğunu söylemekle yetinmiyor; modüler origamiye de değiniyor. Modüler origami, birden fazla parçanın katlanıp birleştirilmesiyle oluşan bir tür. Bilge hem tek kâğıttan yapılan modellerle hem de modüler origamiyle çalıştığını belirtiyor.

 

Origamiyi sanat dalı haline getiren özellik

Bilge’ye göre origami, çok disiplinli bir düşünme biçimi olarak konumlanıyor. Origaminin 2000’li yılların başından itibaren farklı alanlara ilham verdiğini; uzay teknolojilerinden nanoteknolojiye, taşımacılıktan mobilyaya, moda tasarımından tıbba kadar pek çok alanda origami tekniklerinin kullanıldığını söylüyor. Ayrıca matematik eğitiminde ve mühendisliğin bazı alanlarında da origaminin işlevsel bir yeri olduğunu belirtiyor. Bu noktada, origaminin eğitimle ilişkisi daha görünür hâle geliyor. Konsantrasyon, odaklanma, iki taraflı simetri mantığıyla aynı katlamayı farklı yönlerde uygulayabilme, karmaşık adımları zihinde takip edebilme gibi becerilerden söz ediliyor. Bilge, bir tarafı katladıktan sonra aynı işlemi diğer tarafa da uygulamak gerektiğini; ancak modeller karmaşıklaştıkça bunun beklenenden daha zor olabildiğini anlatıyor. Böylece origami, “basit bir kâğıt işi” değil; dikkat, hafıza ve mekânsal düşünme gerektiren bir pratik olarak görünür oluyor.

 

Görme engelli bir kişinin origami yapma yöntemleri

Emre Taşgın, “Bir şekli bilmek gerek, dokunsal olarak anlamak gerek, bu süreç sende nasıl ilerledi?” sorusuyla görme engellilerin origami deneyimini anlamaya çalışıyor. Bilge, çocukluk döneminde bir miktar görmesinin olduğunu, renk bilgisine sahip olduğunu; ayrıca resim yaptığını paylaşıyor. Renk, origamide her şey olmasa da kâğıt seçimi ve estetik için bir unsur. Bilge bunu “dolaylı bir avantaj” gibi konumlandırıyor. Daha belirleyici olan ise dokunsal ve üç boyutlu üretime alışkın oluşu. Modelaj dersleri, seramik çamuruyla çalışma, elin malzemeyle kurduğu yakın ilişki, origamiye yatkınlık kazandıran bir zemin oluşturuyor. Ancak Bilge 2023’te origamiye başladığında elinde dokunabileceği hiçbir model yok. Görme engelli olmayan kişiler diyagramlara bakarak veya video izleyerek öğrenebilirken, onun böyle bir olanağı bulunmuyordu. Bu nedenle öğretmenin (Atilla Yurtkul’un) çevrim içi derslerde verdiği sözlü talimatlarla katlamayı adım adım takip etmek zorunda. Bu, hem öğrenme sürecini hem de “talimatın niteliğini” kritik hâle getiriyor. Bilge ilerledikçe hocasının ona bazı modeller yapıp göndermeye başladığını; bu sayede dokunarak referans alabileceği örnekler oluştuğunu anlatıyor. Böylece “modelin fiziksel olarak elde bulunması”, görme engelli biri için öğrenmede önemli bir basamak olarak ortaya çıkıyor.

 

Origamide kağıt seçiminin önemi

Kâğıt seçimi konusu da bu dokunsal deneyimin devamı olarak ele alınıyor. Bilge, origaminin her kâğıttan yapılabildiğini ancak profesyonel üretimde özel kâğıtların tercih edildiğini söylüyor. Pelur kâğıdı, folyolu kâğıt gibi türlerden bahsediyor. Pelur kâğıdının kimi zaman kıyafetlerin içinde bulunan ince kâğıtlara benzediğini; bu kâğıtların A4/A3’e göre daha ince ve esnek olduğunu, şekillendirmeyi kolaylaştırdığını aktarıyor. Folyolu kâğıt elde etmek için iki pelur kâğıdının arasına folyo yerleştirilmesi gibi yöntemler anlatılıyor. Bu bölümde “malzeme bilgisi” sade bir dille ama somut örneklerle veriliyor. Aynı zamanda maliyet meselesi de gündeme geliyor. Bilge bazı kâğıtların Türkiye’de bulunamadığını, hocasının Japonya seyahatinde ona Türkiye’de kolayca bulunamayacak kâğıtlar getirdiğini, bunun kendisi için çok değerli bir hediye olduğunu söylüyor.

 

Origami, mucizevi keşifler yapmaya olanak sağlıyor

Bilge’nin origamiye ilişkin anlatısında ilgi uyandıran noktalardan biri, kâğıdın tek parça hâlinden çok parçalı bir yapıya “katlamayla” dönüşebilmesi. Kendi tasarladığı ve bir sitede görüp öğrendiği bir böcek modelinden söz ediyor. Böceklerin altı bacağı olduğu için kâğıdı sekiz parçaya ayıracak şekilde katlamalar yaptığını, bunun ilk başta kendisi için “mucizevi” bir keşif olduğunu anlatıyor. İki boyutlu ve üç boyutlu modeller, tek kâğıttan inanılmaz çeşitlilik, katlamanın mantığıyla yeni biçimler üretmek gibi yönlerden origamiyi el becerisi olmaktan çok sistemli bir tasarım dili olarak görüyor.

 

Çorum’da ilk origami sergisi açılıyor

Bilge, okulda görsel sanatlar öğretmeni bir arkadaşıyla konuşurken “modellerini sergilesen ne güzel olur” türü bir teşvik aldığını; bunun aslında uzun süredir içinde tuttuğu ama yüksek sesle dile getiremediği bir hayal olduğunu söylüyor. “Nasıl yapacağım, nerede yapacağım, kim destek olur?” soruları tam da bu noktada beliriyor. Arkadaşlarının destek sözü vermesi, Bilge’nin bu hayali somutlaştırmasını sağlıyor. Ardından origami hocasını arıyor; hocası da çok seviniyor ve “kesinlikle yapmalısın” diyerek onu cesaretlendiriyor. Bilge’nin “Elimde ne var ki?” kaygısına ise hocası “elindekiler sergi için yeter, hatta çok bile” diyerek yanıt veriyor.

Haziran ayında açılması planlanan sergiye iki ay kalmışken Bilge’nin çalışma temposu olağanüstü bir yoğunluğa dönüşüyor. Boş derslerde okulda, yolda bulduğu her vakitte origami yaptığını; tüm işlerini bir süreliğine geri plana alarak sergiye odaklandığını anlatıyor. Bazen gece 2-3’e kadar çalıştığını, yetiştirebildiği kadar modeli hazırladığını söylüyor. Yetiştiremediği modellerin hâlâ içinde kaldığını belirtse de ilk serginin “her şeye rağmen güzel” olduğunu vurguluyor.

 

Origami sergisine dair geri bildirimler

Bilge, en güçlü desteği okulundaki arkadaşlarından gördüğünü; sergi hazırlıklarında yanındakilerin özellikle yerleştirme gibi görsel düzen gerektiren işlerde yardımcı olduğunu aktarıyor. Öte yandan belediyeden destek alma sürecinde bürokratik işlemler nedeniyle zorlandığını, insanların önyargılarının süreci yıpratabildiğini söylüyor. Bu önyargılar hem origamiye hem de görme engelli bir kişinin böyle bir sergi açmasına yönelik olabiliyor. “Origami ne ki, sergi açıp ne yapacaksın?” türünden küçümseyici ifadeler; origamiyi yalnızca “gemi, kuş, kurbağa” gibi basit figürlere indirgeme; hatta hem bilmeyenlerin hem de bilip de hafife alanların yorumları… Bilge, bu tepkilerle karşılaşsa da bir kere karar verdiğini ve asla dönmeyeceğini net biçimde ifade ediyor. Serginin amaçlarından birinin de zaten origamiyi tanıtmak ve önyargıları kırmak olduğunu daha sonra ayrıca vurguluyor.

Ziyaretçilerden gelen geri bildirimler de çok katmanlı. Kimi insanlar yalnızca tebrik ediyor, “çok güzel” diyerek geçiyor. Kimi kişiler ise “Bunu sen mi yaptın?”, “Ailen mi yardım etti?”, “Okul mu yardım etti?”, “Çocuklar mı yaptı?” gibi sorularla üretimi Bilge’nin öznesinden uzaklaştıran bir kuşku dili kurabiliyor. Körlükle ilgili tepkiler de benzer biçimde “şaşkınlık” ve “abartı” üzerinden geliyor ve “Gören bile yapamaz bunu” gibi ifadelerle karşılaştığını söylüyor. Bu sözler ilk anda “övgü” gibi görünse de, aslında görme engelli kişinin yetkinliğini olağan dışılaştıran, başarıyı “istisna”laştıran bir yaklaşımı da içinde taşıyabiliyor.

 

Erişilebilir origami kaynakları

Türkiye’de origami yapan çevrelerin sınırlı oluşu, Bilge’nin “yaygınlaştırma” isteğini güçlendiren bir diğer etken. Kendisinden duyan görme engellilerin heveslendiğini, Engelsiz Erişim Derneği’nin “engelsiz eğitim” etkinlikleri kapsamında düzenlenen origami eğitimlerinde paylaşımlar yaptığını anlatıyor.

Erişilebilir origami kaynakları denince söyleşinin en kritik başlıklarından biri “Access Origami” adlı site. Bilge, dünyada kendisi gibi görme engelli origami meraklılarının olup olmadığını araştırırken bu siteyi bulduğunu söylüyor. Site yöneticisinin Güney Afrika’dan biri olduğunu; sitede çok sayıda modelin metin talimatlar şeklinde yer aldığını anlatıyor. Talimatlar, diyagram ya da video yerine tamamen yazı üzerinden adım adım yönlendiriyor. “Üçgen katla, sağ kenarı sol kenarın üstüne katla” gibi. Bilge, burada onlarca model bulunduğunu ve erişilebilirlik açısından bunun çok değerli olduğunu vurguluyor; hatta siteyi dünyadaki en kapsamlı erişilebilir origami kaynaklarından biri olarak konumluyor. Kendisi de bu siteye modelleriyle katkı verdiğini söylüyor. Sitedeki paylaşımların uluslararası bir ağ oluşturduğunu da öğreniyoruz. İspanya, Amerika, Arjantin, Hindistan, İngiltere, Güney Afrika gibi birçok ülkeden katkılar geliyor ve talimatlar İngilizce yazılıyor. Emre Taşgın’ın “Türkçe yapmayı düşündün mü?” sorusuna Bilge, bunun mümkün olabileceğini düşündüğünü ama henüz harekete geçmediğini söylüyor. Ayrıca bunun tek kişinin sırtlayabileceği bir iş olmadığını, bir ekip gerektirebileceğini belirtiyor. Bu da erişilebilir origami için Türkiye’de bir “Türkçe kaynak ekosistemi” ihtiyacını işaret ediyor.

Origamiye başlamak isteyen görme engelli kişiler için Bilge’nin önerileri pratik ve gerçekçi. Öncelikle Access Origami sitesindeki başlangıç ve orta seviye modellerin iyi bir başlangıç noktası olduğunu söylüyor. İngilizce bariyerinin çeviri uygulamalarıyla aşılabileceğini; metin talimatların Türkçeye çevrilerek kullanılabileceğini belirtiyor. Ayrıca Engelsiz Erişim Derneği’nin geçmişte düzenlediği origami eğitimine dikkat çekiyor; bu eğitimde ayrıntılı anlatımlar bulunduğunu, hatta hocasının da bazı modeller anlattığını söylüyor. Emre Taşgın, yalnızca online kaynakların yetmeyebileceğini, dokunmaya dayalı bir öğrenme sürecine ihtiyaç olabileceğini dile getirince Bilge bunu doğruluyor. Yüz yüze kurslar önem kazanabilir. Japon Kültür Vakfı gibi kurumların origami kursları verdiğini, ancak bunların ne kadar erişilebilir olduğunu bilmediğini ifade ediyor. Kendisi Ankara, İstanbul, İzmir gibi şehirlerde workshop yapmak istediğini, fakat henüz bir davet gelmediğini söylüyor ve izleyicilere “projelendirebilirseniz, kaynağını yaratabilirseniz” mesajıyla açık bir çağrıda bulunuyor.

 

Bilge’nin origami hedefleri

Bilge, dünyada origami olimpiyatları, festivaller, yarışmalar, sergiler gibi çok geniş bir etkinlik ağı varken Türkiye’de bu alanın sınırlı kaldığını söylüyor. Sergiyi açma nedenlerinden birinin de Çorum’da bir ilk oluşturmak, origamiyi tanıtmak ve önyargıları kırmak olduğunu açıkça belirtiyor. Hedeflerine gelince; sergilerin devamını getirmek istiyor ve büyük şehirlerde sergi açma fikri var. Özellikle workshopların önemli olduğunun altını çiziyor ve üniversitelerin, öğrenci kulüplerinin ya da farklı kurumların bu konuda harekete geçebileceğini söylüyor. Davet gelirse hazır olduğunu vurguluyor.

Bilge, origamiyi “tek bir kâğıtla mucizeler yaratabileceğiniz” bir sanat olarak özetliyor. Görme engelli kişilerin “acaba yapabilir miyim, yapamaz mıyım” endişesine kapılmadan harekete geçmesini öneriyor; aynı çağrıyı görenler için de yapıyor. Böylece origami, cesaret, deneme, süreklilik ve öğrenme isteğiyle büyüyen bir uğraş olarak konumlanıyor.

Paylaş: