| | | |

Küresel Engellilik Raporu, engelli haklarının neden uygulamadığını gösteriyor

Koyu mavi zemin üzerinde sarı ve beyaz yazıların yer aldığı bir kapak görseli. Sol üst köşede, bir dünya haritası simgesi ve yanında “Global Disability Fund” yazısı bulunuyor. Sayfanın büyük bölümünde ise şu metin yer almakta: Unrealized Rights: Situational Analyses and Lessons from 51 Countries on the Rights of Persons with Disabilities. Alt zemin olarak, silik şekilde bir dünya haritası silueti arka planda görünüyor. Betimleme: Be My Eyes yapay zeka.

 

Birleşmiş Milletler Küresel Engellilik Fonu’nun (GDF) hazırladığı “Gerçekleşmeyen Haklar: 51 Ülkenin Durum Analizleri”  başlıklı raporu, bugün dünya genelinde engelli bireylerin haklara erişiminde nasıl bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu net çizgilerle ortaya koyuyor. Rapor, 2022 – 2024 yılları arasında, içerisinde Türkiye’nin bulunmadığı farklı kıtalardan 51 ülkede yapılan saha analizlerini bir araya getiriyor. Buna göre rapora dahil ülkelerin yaklaşık %92’sinde, yetersiz bütçe, sınırlı kapasite ve zayıf uygulama mekanizmaları nedeniyle yasalar etkili bir şekilde uygulanamıyor. Engelliliğe yönelik devam eden tıbbi ve hayırseverlik temelli yaklaşımlar, sektörler arasında zayıf koordinasyon, kapsayıcı hizmetlere yönelik yetersiz bütçeleme, hesap verebilirlik mekanizmalarının eksikliği ve güvenilir, ayrıştırılmış verilerin bulunmaması, ilerlemenin önündeki bariyerler olarak nitelendiriliyor. Dolayısıyla bu çalışma, mevcut yasalarla uygulamanın ne kadar çeliştiğini, sistemlerin nerelerde tıkandığını ve engelli bireylerin günlük hayatlarında hangi engellerle karşılaştığını gözler önüne seriyor.

 

GDF’nin Yaklaşımı

GDF, Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’nin uygulanmasını hızlandırmak için oluşturduğu küresel fon mekanizması. ILO, UNESCO, UNICEF, UN Women gibi çok sayıda BM kuruluşu, hükümetler ve sivil toplum örgütleri aynı platformda buluşuyor. GDF’nin temel amacı, ülkelerin engellilik alanında dönüşüm yaratacak politikalar, sistemler ve hizmetler kurmasını desteklemek. Fonun işleyişi; çok paydaşlı programlar geliştirmek, Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’ye uyumu sağlamak ve engellilerin topluma tam katılımını mümkün kılacak bir altyapı oluşturmak üzerine kurulu. Ülkeler finansman alabilmek için önce durum analizleri hazırlıyor; böylece ortaya sahadaki gerçeklikleri yansıtan bir tablo çıkıyor. Bu yaklaşım sayesinde engelli bireylerin haklara erişimi kanıta dayalı gerçek uygulamalarla ölçülebiliyor. GDF tarafından desteklenen 51 ülkede gerçekleştirilen durum analizlerinden elde edilen temel bulguları içeren rapor,  bu yazıda özetleniyor.

 

Uygulama Tek Bir Bakanlığın Sorumluluğuna Yükleniyor

BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’nin uygulama sorumluluğu, araştırmaya dahil 51 ülkenin 49’unda sınırlı bütçeye ve etki alanına sahip olan sosyal politikaları yürütmekle sorumlu bakanlıklara veriliyor. Bu durum, diğer bakanlıkların engellilik konusunu kendi sorumlulukları olarak görmemesine yol açıyor. Ayrıca 51 ülkenin 36’sında engellilik alanındaki çalışmaları koordine etmekle görevli konsey ya da benzeri yapılar bulunsa da, bu yapıların büyük bölümü —36’dan 31’i— işlevsiz durumda, yetersiz kaynaklara sahip, sınırlı yetkilerle çalışıyor ya da yalnızca danışma niteliğinde bir rol üstlenebiliyor.

 

Sivil Toplum Kuruluşları Karar Alma Süreçlerine Katılamıyor

Raporun en temel bulgularından biri, engelli örgütlerinin karar alma süreçlerine anlamlı biçimde katılamadığı. Birçok ülke sivil toplum örgütlerini yalnızca danışma toplantılarına çağırıyor. Ancak bu toplantılar politika oluşumunu etkileyecek düzeyde olmuyor. Sivil toplum örgütlerine genellikle taslaklar hazırlandıktan sonra görüş soruluyor. Böyle olunca katılım, gerçek bir ortaklık olmaktan çıkıyor, sembolik bir boyut kazanıyor. Rapor bu noktada, BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’nin katılım ilkesinin hâlâ çoğu ülkede “kâğıt üzerinde kaldığını” açıkça gösteriyor. Bununla birlikte, ülkelerin %67’sinde sivil toplum örgütleri politika süreçlerine anlamlı bir şekilde katılmak için yeterli finansman ve kapasiteye sahip değil.

 

Ulusal Mevzuat BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme İle Uyumlu Değil

Araştırmaya dahil 40 ülke engelliliğe özgü bir ulusal yasaya sahip olsa da, bu yasalar BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme ile tam uyumlu değil. Çoğu ülkede, makul uyumlaştırmanın sağlanmaması veya reddedilmesi, BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’nin hükümlerinin aksine, yasal olarak bir ayrımcılık türü olarak tanınmıyor. Diğer yandan bu ülkelerin yaklaşık yarısında, özellikle ruh sağlığı ve fiili ehliyet konularında aşağılayıcı bir dil içeren ve BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme ile uyumlu olmayan eski yasalar hala yürürlükte.

 

Ayrımcılık Karşıtı Yapılar Var Ama İşlemiyor

Çoğu ülkede engellilere yönelik ayrımcılığı yasaklayan hükümler bulunuyor; ancak bu yapıların etkinliği son derece sınırlı. Ayrımcılık şikâyetleri ölçülebilir sonuçlara ulaşmıyor; bazı ülkelerde ayrımcılık kurulları hiç işlemiyor. Rapordan ayrımcılığı yasaklayan bir yasanın uygulanmadığı sürece eşitliği sağlamadığı çıkarımına ulaşılıyor.

 

Erişilebilirlik Her Ülkenin Temel Açığı

Raporun en güçlü bulgularından biri erişilebilirliğin hâlâ en geniş çaplı sorun olması. Fiziksel çevre, ulaşım sistemleri, kamu binaları ve şehir planlaması çoğu ülkede engelli bireyleri dışlıyor. Bu eksiklik altyapının yetersizliğinin yanı sıra  denetim ve yaptırım mekanizmalarının çalışmamasından kaynaklanıyor. Dijital erişilebilirlikte tablo daha da çarpıcı. Birçok ülkenin kamu siteleri hâlâ WCAG standartlarına uymuyor. Uzaktan eğitim platformları, devlet hizmetleri ve acil durum duyuruları erişilebilir olmadığı için özellikle pandemi döneminde büyük eşitsizlikler ortaya çıktı. Diğer taraftan ülkelerin %85’i için adalete erişim önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Fiziksel olarak erişilemeyen mahkemeler, iletişim engelleri, adalet personelinin ayrımcı tutumları ve yasal yardımın sınırlı olması temel engeller. Şu bir gerçek ki; erişilebilirlik sağlanmadığında, diğer tüm haklar fiilen kullanılamıyor.

 

Engellilere Yönelik Hizmet Sunan Kurumlar Birbiriyle Konuşmuyor

Eğitim, sağlık, sosyal hizmet ve istihdam gibi alanlar çoğu ülkede birbirinden kopuk şekilde işliyor. Engelli birey bir hizmet almak istediğinde farklı kurumlar arasında gidip geliyor, her kurum yeniden değerlendirme istiyor ve süreçler sürdürülebilir bir sistem oluşturmuyor. Veri paylaşımının olmaması, süreçleri daha da karmaşık hale getiriyor. Böylece engelli bireyin durumu bütüncül biçimde izlenemiyor.

 

Engellilik Değerlendirme Sistemleri Adaletsizlik Üretiyor

Raporun dikkat çektiği kritik noktalardan biri, engellilik değerlendirme süreçlerinin çoğunun hâlâ tıbbi modele dayanması. Bu model bireyin çevresini, yaşadığı engelleri ve sosyal katılımını göz önüne almıyor; yalnızca fonksiyon kaybına odaklanıyor. Ülkelerin yarısından fazlasında (30 ülke), hizmetlere ve sistemlere erişimde “tıbbi model” yaklaşımı devam ediyor. Bu yaklaşım, sosyal engelleri yok saydığı için eşitsizlik yaratıyor. Aynı kişi farklı kurumlarda farklı sonuçlar alabiliyor; hizmete erişim şansa bağlı hale geliyor.

 

Bağımsız Yaşam Hâlâ Uzak Bir Hedef

Kişisel asistanlık, evde bakım, hareketlilik desteği ve yardımcı teknolojiler, rapora göre pek çok ülkede ya yok ya da çok sınırlı. Var olan hizmetler de bütçe ve sürdürülebilirlik sorunları nedeniyle kesintiye uğruyor. Özellikle yardımcı teknoloji erişimi ciddi bir krize işaret ediyor. Rapor, ekran okuyucudan tekerlekli sandalyeye, işitme cihazından Braille ekranlara kadar pek çok aracın maliyetinin engelli bireylerin karşılayamayacağı düzeyde olduğunu belirtiyor. Bu durum, bağımsız yaşam hakkını kağıt üzerinde bırakıyor.

 

Ana Akım Hizmetler Engelli Bireyleri Dışlıyor

Engelli birey eğitim, sağlık, istihdam ve sosyal koruma gibi ana akım hizmetlerden eşit şekilde yararlanamıyor. Okulların çoğunda erişilebilirlik zayıf; sağlık çalışanları engellilik konusunda yeterli eğitim almıyor; istihdam politikaları ise çoğu yerde etkin biçimde uygulanmıyor. Bu tablo, engelliliğin hâlâ ayrı bir “özel alan” olarak görüldüğünü, toplumun genel sistemlerine entegre edilmediğini gösteriyor.

 

Bütçeler Şeffaf Değil, İzleme Mekanizmaları Zayıf

Rapor, engellilik alanındaki en büyük yapısal sorunlardan birinin bütçe ve izleme olduğunu gösteriyor. Ülkelerin büyük bölümünde engellilikle ilgili bütçe kalemleri dağınık görünüyor; hangi hizmete ne kadar para ayrıldığı takip edilemiyor. Bütçe izleme sistemlerinin olmaması politika etkililiğini ölçmeyi zorlaştırıyor. Engelli bireylerin maruz kaldığı “ek maliyetler” çoğu ülkede hesaba katılmıyor.

 

Veri Eksikliği Politikaları Zorlaştırıyor

Engellilik verileri düzenli toplanmadığında ihtiyaçlar doğru tespit edilmiyor. Rapor kapsamındaki 49 ülkede güvenilir ve ayrıştırılmış verilerin eksikliği, kapsayıcı programlama ve izlemenin önündeki en büyük engel olarak ortaya çıkıyor. Birçok ülkede engellilerin sayısı, engel türleri, ihtiyaç grupları, hizmet erişim oranları gibi temel göstergeler eksik. Veri yoksa politika üretilemiyor; izleme yapılamıyor; mali planlamalar doğru yapılamıyor.

 

Toplumsal Cinsiyet Görünmez Kalıyor

Rapor özellikle engelli kadınların karşılaştığı sorunların politika belgelerine yansımadığını belirtiyor. Kadınların eğitimden istihdama, sağlık hizmetlerinden şiddete karşı korunmaya kadar birçok alanda daha büyük engellerle karşılaştığını gösteriyor. Benzer şekilde kırsal bölgelerde yaşayan engelli bireyler, mülteciler ve psikososyal engelli bireyler çoğu ülkede sistemin tamamen dışında kalıyor.

 

Afet ve İnsani Yardım Süreçlerinde Büyük Boşluklar

Deprem, sel, savaş ve diğer krizlerde engelli bireyler en yüksek risk grubunda yer alıyor. Ancak birçok ülkenin afet planlarında engelli bireylere özel düzenleme bulunmuyor. Pandemi dönemi bu eksiklikleri daha görünür hale getirdi. Rapor, COVID-19 sürecinde engelli bireylerin bilgiye erişimde, uzaktan eğitimde, sağlık hizmetlerine ulaşımda ve ekonomik güvencede ciddi kayıplar yaşadığını aktarıyor.

 

Yasadaki Haklar Hala Uygulanamıyor

Raporda çizilen tablo, engelli bireylerin haklara erişiminde küresel bir krizin sürdüğünü gösteriyor. Sistemler çalışmıyor; hizmetler parçalı kalıyor; erişilebilirlik sağlanmadıkça diğer tüm haklar fiilen kullanılamıyor. Ancak rapor, dönüşüm için fırsatlar da sunuyor. Dijital erişilebilirlik standartları gelişiyor; sivil toplum örgütleri güçleniyor; uluslararası fonlar veri temelli programlara önem veriyor. Bu fırsatların anlam kazanması için ülkelerin engellilik politikalarını bütüncül bir yaklaşımla güçlendirmesi gerekiyor.

Paylaş: