Emre Taşgın, Engellilik, Posthümanizm ve Türkiye adlı kitabını anlatıyor
Bu video, Emre Taşgın’ın “Engellilik, Posthümanizm ve Türkiye” adlı kitabını tanıttığı, eşi Ayşegül Taşgın’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilmiş samimi bir sohbet biçiminde ilerliyor. Sohbet, kitabın yazım süreci, içeriği, kavramsal temelleri ve Türkiye bağlamındaki tartışmaları detaylı biçimde ele alıyor.
Kitabın yazılış serüveni
Emre Taşgın, kitabın kökeninin yüksek lisans tezine dayandığını, 2011’deki lisans mezuniyetinin ardından 2020’de yüksek lisansa başladığını ve tez danışmanı Doç. Dr. Sinan Akıllı ile birlikte posthümanizm kavramını engellilikle ilişkilendirerek çalışmaya yöneldiğini anlatıyor. 2023’te tamamladığı tezin, Kapadokya Üniversitesi Yayınları tarafından güncellenmiş ve “yapay zekâ ve engellilik” konularıyla genişletilmiş bir kitap haline getirildiğini belirtiyor. Kitap, PDF formatında çevrimiçi olarak ücretsiz erişime açık.
Tahteravalli düzeni yıkılır mı?
Kitabın merkezinde yer alan “tahterevalli metaforu”, Bertolt Brecht’in aynı temalı şiirinden ilham alıyor. Emre Taşgın, bu metaforun toplumsal hiyerarşiyi temsil ettiğini; tahterevallinin üstünde yer alanların “sağlam, batılı, erkek, güçlü” kesimleri, aşağısında kalanların ise engelliler, kadınlar ve diğer ötekileştirilen grupları simgelediğini söylüyor. Kitabın temel sorusu, bu düzenin tamamen ortadan kaldırılmasının —yani “tahtarevalli düzeninin” bitirilmesinin— mümkün olup olmadığını sorgulamak.
Hümanizm, transhümanizm, posthümanizm
Sohbetin ilerleyen bölümünde posthümanizm, transhümanizm ve hümanizm kavramları arasındaki farklar detaylandırılıyor. Hümanizm, antik kökenlerinden itibaren “kusursuz insan” idealini taşıyan, dolayısıyla farklı bedenleri dışlayan bir anlayış olarak eleştiriliyor. Transhümanizm, bu ideali teknolojik araçlarla —protezler, implantlar, çipler— kusursuzlaştırmaya çalışırken, posthümanizm bu ayrımın ötesine geçmeyi, insan-merkezci düşünceden uzaklaşmayı, insanı diğer canlılarla yatay bir düzlemde ele almayı öneriyor.
Engellilik ve yapay zeka
Emre Taşgın, bu çerçevede engellilik, yapay zekâ, teknoloji ve etik ilişkilerini de tartışıyor. Yapay zekânın engellilerin erişilebilirliğini artıran bir araç olduğunu, ancak veri mahremiyeti ve gözetim riski taşıdığını vurguluyor. Elon Musk’ın beyin çipleri gibi projeler üzerinden, engellilerin “denek” haline getirilme tehlikesini eleştiriyor. Transhümanizmin sunduğu “kusursuz insan” vizyonunun, engelliler açısından gerçekten bir eşitlik mi, yoksa yeni bir eşitsizlik mi doğuracağını sorguluyor.
Programda ayrıca “Pistorius vakası” gibi örneklerle, engelli bireylerin teknolojik desteklerle “üst sınıf” olarak algılanmasının toplumsal tepkilere yol açtığı, ÖTV muafiyeti tartışmalarında olduğu gibi engellilikle ilgili kıskançlık ve üstünlük duygularının sürdüğü belirtiliyor.
Kesişimsellik vurgusu: Feminizm, postkolonyalizm, eleştirel hayvan çalışmaları, postantroposantrizm
Sohbetin bir bölümü, posthümanist düşüncenin “kesişimsellik” kavramına ayrılıyor. Feminizm, postkolonyalizm, hayvan çalışmaları ve çevre hareketlerinin engellilikle ilişkileri ele alınıyor. Feminizmin bile tarihsel olarak engelli kadınları yeterince kapsamadığı; aynı şekilde batılı engellilik modellerinin doğu toplumlarının gerçekliğini tam yansıtmadığı vurgulanıyor. Postkolonyal bakış, doğu toplumlarının batıdan ithal edilmiş modellerle açıklanamayacağını ileri sürüyor. Hayvan hakları ve engelli hakları arasındaki ilişki de tartışmaya açılıyor. Emre Taşgın, sokak köpekleri meselesinde engellilerin güvenli hareket hakkı ile hayvanların yaşam hakkı arasında bir denge kurulması gerektiğini, bu iki savunuculuk alanının aynı masada buluşmasının zor ama gerekli olduğunu savunuyor.
Kitap ayrıca insanın doğa üzerindeki tahakkümünü eleştiren “antroposen çağ” tartışmalarına da yer veriyor. Sanayi devrimi sonrası teknolojik gelişmelerin dünyayı tahrip ettiğini, afetlerin (deprem, sel, yangın) en fazla engellileri etkilediğini belirtiyor. Bu noktada Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin “olağanüstü durumlarda engellilerin korunması” ilkesine dikkat çekiyor.
Türkiye’de engellilik politikaları
Son bölümde, Türkiye özelinde engellilik politikaları ele alınıyor. 2005’te yürürlüğe giren “Özürlüler Kanunu”nun, 2009’da Türkiye’nin BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’yi imzalamasıyla dönüşüme uğradığı ve 2014’te “Engelliler Hakkında Kanun” adını aldığı açıklanıyor. Ancak yasal düzenlemelere rağmen toplumsal farkındalığın ve uygulamanın yetersiz kaldığı; kamu–sivil toplum işbirliğinin güçlenmesi gerektiği vurgulanıyor.
Kitap, engellilikle ilgili mevzuatın tarihçesini, toplumsal algı araştırmalarını ve politika önerilerini içeriyor. Emre Taşgın, kitabın yalnızca akademik çevreler için değil, tüm bireyler için bir çağrı olduğunu söylüyor. Bunu tahterevalli düzeninin yıkılmasında herkesin sorumluluğu olduğuna dayandırıyor.
Sohbetin sonunda yazar Taşgın, kitabının Türkiye’de “posthümanist engellilik çalışmaları” alanında yayımlanan ilk Türkçe eser olduğunu belirtiyor ve farklı görüşlerin tartışılmasından memnuniyet duyacağını ifade ediyor. Kitap, hem felsefi hem de politik açıdan engellilik konusuna yeni bir perspektif getirmeyi amaçlayan, Türkiye’deki engellilik çalışmalarına yön verebilecek nitelikte bir kaynak olarak sunuluyor.
Engellilik, Posthümanizm ve Türkiye kitabını ücretsiz edinin