| |

Görme engelli Naime Henda Çoban’ın Şanlıurfa’dan Erasmus’a Uzanan eğitim yolculuğu

 

Görme engelli Naime Henda Çoban’ın Şanlıurfa’dan başlayıp Mersin Üniversitesi’ne, oradan da Erasmus Plus aracılığıyla İspanya’ya uzanan eğitim ve bağımsızlık yolculuğuna eşlik ediyoruz.

 

Braille ekran’ın görme engelli bir öğrenci için katkısı

Naime’nin lise eğitimi aldığı sırada Milli Eğitim Bakanlığı’nın dağıttığı kabartma ekran eğitimleri için Urfa’daki Körler Okulu’na gelen eğitmen Emre Taşgın ile tanışması, onun için gerçek bir kırılma noktasıdır. Teknolojik cihazlara mesafeli ve kendini “geride” hisseden bir öğrenciyken, braille ekranla roman okuyup yazı yazmaya, İngilizce günlük tutmaya, A2–B1 seviyesinde metinler ve kelime listeleri oluşturmaya başlar. Braille ekranın bir süre sonra bozulmasına rağmen kazandığı çalışma disiplini ve okuma alışkanlığı kalıcı olur; bu, dil eğitimine yönelmesinde belirleyicidir. Okulunda dil sınıfı açılmayınca başka okula nakil olur; İngilizce ve Almanca öğretmenlerinin gönüllü okuma desteğiyle deneme sınavlarına hazırlanır.Naime, nihayet  üniversitede İngilizce Öğretmenliği kazanır.

 

Beyaz baston görme engellilere özgüven kazandırıyor

Naime, lise yıllarında bastonu çantasında taşıyıp çıkarmaya çekinir; sınıfta masanın altına koyar, sonra sınıf içinde kısa mesafelerde dener. “Herkes bana bakıyor” kaygısını, öğretmenleri ve arkadaşlarının eşlik eden tutumları yumuşatır; bir öğretmeni koridorda birlikte baston tutmayı teklif eder. Bu küçük pratikler, bastonu “acil durumda güvence” olarak görmeye ve giderek kimliğinin doğal bir parçası saymaya evrilir. Üniversiteye geçişle birlikte baston artık tercihten çok zorunluluğa dönüşür. Urfa’dan yaklaşık sekiz saat uzaklıktaki Mersin’de yurt yaşamı başlar, tanıdık kimse yoktur; kampüse ve kente erişim için baston, gerçek anlamda hareket özgürlüğünün anahtarına dönüşür. 6 Şubat depremleri nedeniyle üniversitelerin dönem dönem uzaktan eğitime geçmesi gibi dışsal kesintiler yaşansa da akademik sürekliliğini korur.

 

Naime’nin Erasmus+ ile yurtdışı eğitim yolculuğu

Erasmus Plus fikri, Naime’nin çocukluk hayali olan “farklı ülkeleri görme” arzusunun somut bir yolu olur. Burada gönüllü mentörü Claire Özel’in katkısı belirleyici bir rol oynar. “Şimdi değil, bir hazırlık yılı daha” önerisi, onu baston ve bilgisayar becerilerini güçlendirmeye, dil çalışmasını derinleştirmeye yöneltir. Başvuru sürecinde “inclusion form” sayesinde iki haftalık refakatçi desteği ve kullandığı ilaçların bedelinin geri ödenmesi gibi haklardan yararlanır. Ülke seçerken; iklim, kış koşulları ve görme engelli bir öğrenci için dış mekân hareketinin zorlukları gibi kriterleri birlikte tartar; İspanya’nın Cordoba kenti tercih edilir. Kabul mektubu ve ilk yazışmalar rutinken, “engelli öğrenci” olduğunu bildirmesiyle üniversitenin dönüş hızının ve ilgisinin birden arttığını söyler. Hocalar ders içerikleri için önceden yazılı betimlemeler, şarkı sözlerinin metinleri, görsel materyalin sözel açıklamaları gibi erişilebilir düzenlemeler hazırlar; bu sayede “ilk engelli öğrenci” olarak sınıfta eşit, onarıcı bir öğrenme tecrübesi yaşar.

 

Görme engelli Naime’nin Cordoba’da ilk günleri

Cordoba’da ilk iki hafta, pratik uyumun laboratuvarı gibidir. Gönüllü mentör Claire, kayıt işlemlerinden fakülte rotalarının birlikte keşfine, navigasyon uygulamalarının sahada denenmesinden basit yemek pratiklerine kadar çok somut adımlarla destek olur. Eve yerleşme sürecinde üç yabancı ev arkadaşıyla kurduğu ilişki, günlük yaşamda erişilebilirlik çözümlerini birlikte üretmenin güzel bir örneğidir. Çamaşır makinesine braille/işaretleyici etiketler yapıştırma, mutfak güvenliği ve düzen kuralları, banyo–tüp gibi riskli alanlarda sözel yönlendirmeler Naime’nin uyumunu kolaylaştırır. Bu dayanışma, “görme engelliyim diye kötü bir şey yaşamadım” cümlesinde karşılığını bulur.

 

Herkes gittiği ülkenin dilini öğrenmeli

Dil konusu, deneyimin kritik derslerinden biridir. İspanyolca bilmeden gitmek, onu “hem kör hem sağır” hissettiren iletişim engelleri yaratır. Yol tarifi anlamama, jest–mimikleri görememe ve buna bağlı yalnızlık–kaygı anları onun zorlandığı noktalar arasındadır. Bu noktada İspanya’daki körler federasyonundan bir eğitimci, ev–okul rotasını birebir çalıştırarak “tanıdık biri var” hissini kurar; bu duygusal eşik bağımsız hareketin hızlanmasını sağlar. Naime, geriye dönük önerisini net söyler: “Gitmeden temel ifadeleri öğrenin; en azından birkaç cümle kurabilmek, ilk haftaların yükünü ciddi biçimde hafifletiyor.”

 

Naime’nin Avrupa’da sosyalleşme deneyimleri

Akademik hayatla sınırlı kalmayan Erasmus deneyimi, Naime’yi sosyal ağlara ve uluslararası arkadaşlıklara açar. Üniversitenin yerel kulüpleri “İspanyolca gerekir” diyerek kapalı kalırken, Erasmus ekibi ve tandem geceleri farklı ülkelerden öğrencilerle tanışmanın kapısı olur. Bu sayede Portekiz’e düzenlenen gezilere katılır; Belçika ve Hollanda’ya arkadaş ziyaretleri yapar; Almanya’nın kültür başkenti programı kapsamında bir hafta bir Alman aileyle kalarak kentsel–kültürel deneyim kazanır. Belçika’ya tek başına yaptığı yolculuk, Cordoba’dan trenle Malaga’ya geçip oradan uçağa binme gibi karma hareket zincirlerini yönetebilmesi açısından bir özgüven sıçramasıdır. İspanya içindeki seyahatleri (Málaga, Sevilla, Barcelona) ve ülke dışı rotaları, erişilebilirlik karşılaştırmaları için de zemin sunar.

 

Görme engelli bir öğrencinin Avrupa’da erişilebilirlik gözlemleri

Erişilebilirlik gözlemleri, anlatının toplumsal–politika boyutunu güçlendirir. Belçika’da istasyonda braille haritalar ve kapı–yön sembolleriyle donatılmış metal levhalar; Almanya’da otobüs duraklarında butona basınca “hangi otobüs–kaç dakika” bilgisini sesli veren sistemler; İspanya’da sahillerde denize erişim için engellilere sağlanan asistanlık uygulamaları… Naime, bu örneklerin “rahatça gezebilmek” duygusuna somut katkısını vurgular. Türkiye’ye döndüğünde havaalanında gözlediği “gerilimli sosyal atmosfer”i ise, Avrupa’daki daha sakin haletiruhiye ile karşılaştırır.

 

Naime’nin gelecek hedefleri

Naime, gelecek için planlarını yapmaya başlamıştır. Fransızca çalışır; yüksek lisansı Fransızca konuşulan bir ülkede, iletişim ya da pedagoji alanında yapmak ister. Öğretmenlik dışında çocuk kitabı yazarlığı ve havalimanlarında çalışma gibi hedefler kurar; ek dilin istihdam ve dolaşım fırsatlarını artırdığına inanır. İspanya’yı “çok sevmiş” olsa da işsizlik ve coğrafi–ekonomik izolasyon gerekçesiyle daha “merkezi” bir Avrupa konumu hedefler. Kısa vadede tatil/araştırma amaçlı tekrar gitmek istese de vize randevularının doluluğu ve başvuru sistemlerinin erişilemezliği ciddi bir engel olarak karşısına çıkar. Buradan, konsolosluk–büyükelçilik ve aracı kurum sitelerinin erişilebilirliği konusuna toplumsal çağrı yapar; otomatik cevaplarla geçiştirilen e-posta süreçlerini eleştirir ve daha kapsayıcı dijital tasarımlar talep eder.

 

Görme engelli öğrencilere tavsiyeler

Naime’nin bu yolculuktan süzdüğü öneriler, Türkiye’deki görme engelli öğrencilere net ve uygulanabilir mesajlar içerir. Birincisi, “Farklı bir şehirde okuyun.” Aile evi ve tanıdık çevre, hareket becerilerinin ertelenmesine yol açabilir; yeni bir şehir, baston ve yön bulma alışkanlıklarını gerçek hayat içinde hızla olgunlaştırır. İkincisi, “Braille’i ve bilgisayarı erken yaşta hayatınıza katın.” Braille okuryazarlığı, düşünceyi düzenlemeye, not almayı içselleştirmeye ve dil öğrenimine doğrudan hizmet eder; geç başlamak mümkündür ama gecikme, çevrenize yetişmenizi zorlaştırır. Üçüncüsü, “Bastondan utanmayın.” Meraklı bakışlar kaçınılmaz olabilir; bu bakışların niyeti ne olursa olsun, sizin güvenliğiniz ve bağımsızlığınız asıldır. Dördüncüsü, “Yurtdışı için en azından temel dil.” Gidilecek ülkenin dilinde birkaç kalıp cümle edinmek, ilk haftaları yönetilebilir kılar. Beşincisi, “Her sorun için bir çözüm var.” Üniversite engelli birimleriyle erkenden yazışmak, raporları önceden paylaşmak, dersi işleyecek hocalarla materyal betimlemeleri konusunda açık iletişim kurmak, erişilebilir öğrenmeyi somutlaştırır.

Paylaş: