Navigasyon uygulaması ile Körlük tiyatrosuna yolculuk
Bir akşam saatinde Emre ve Ayşegül Taşgın, “Körlük” adlı tiyatro oyununa gitmek üzere sokaktadır. Hedefleri Maltepe’deki Yakın Sahne isimli tiyatro salonudur. Navigasyon uygulaması kullanarak yollarını bulmaya çalışırlar. Bu uygulama, saat yönüne göre yönlendirme yaptığı için kullanımı özellikle görme engelliler açısından alışkanlık ve sezgi gerektirir. Emre uygulamayı daha önce kullanmıştır; bu sayede hangi sokakta sola ya da sağa dönülmesi gerektiğini verilerle ve tecrübeyle yorumlamaya çalışır.
Navigasyonun sunduğu “saat yönü bilgisi” yön bulmada destek olurken, sokakta karşılaştıkları fiziksel engeller—örneğin bozuk kaldırımlar, park etmiş araçlar, kaldırım kenarına bırakılmış cisimler—özellikle ara sokaklarda bağımsız hareketi zorlaştırır. Bu bağlamda Emre, ana caddelerdeki sarı takip çizgilerinin erişilebilirliği artırdığını ancak ara sokaklarda aynı standartların bulunmadığını vurgular.
Yol boyunca hem bireysel sezgileriyle hem de baston yardımıyla yönlerini belirlerken, karşıdan karşıya geçmek veya engelleri aşmak gibi durumlarda yardım teklif eden insanlarla karşılaşırlar. Ancak bu yardımların niteliği tartışmalıdır. Örneğin, bir kişinin 50 metre öteden sesli komutlarla yön tarif etmesi, Emre tarafından “uzaktan kumanda” metaforuyla eleştirilir. Böyle bir yardımın, kör bireyin dengesini bozabileceği, yardımın yakın mesafeden, fiziksel temasla ya da net bir yönlendirmeyle verilmesinin daha doğru olacağı belirtilir.
Tiyatroya gitme motivasyonlarının temelinde ise “körlük” temasına ilgi vardır. Oyun tanıtımında körlükle birlikte bilinmezliğin metaforik anlamının işlendiği yazmaktadır. Bu da Emre ve Ayşegül’ü “görmemek eşittir bilmemek midir?” sorusu üzerine düşünmeye sevk eder. Ayşegül, bu tür temaların, görme engellilerin yaşadığı bilişsel ayrışmaları simgeleme potansiyeli taşıdığını dile getirir. Emre ise körlüğün “bilgiye erişememe” anlamına gelmemesi gerektiğini; kör bireylerin bilgiye başka yollarla—örneğin baston, sesli yönlendirme ya da yapay zeka destekli araçlar ile—ulaşabileceğini ifade eder.
Yolun son 300 metresinde trafik, kaldırımların durumu ve yön karmaşası nedeniyle kısa süreli bir şaşkınlık yaşanır, ancak sezgileriyle çevreden gelen yardımlarla yollarına devam ederler.
Bu deneyim, sokakta bağımsız hareketin sadece fiziksel yeterlilikle değil, aynı zamanda uygun altyapı ve teknolojik destekle mümkün olduğunu gösterir. Görme engellilerin karşılaştığı zorluklar kadar, kendi çözümlerini üretme kapasiteleri ve erişilebilirliğin sosyal boyutu da anlatının merkezindedir.
Yürüyüş boyunca yaptıkları sohbetler, sadece günlük deneyimi değil, aynı zamanda felsefi ve toplumsal tartışmaları da içerir. Körlük, bilgi, sezgi, veri ve teknolojinin birleştiği noktada, erişilebilirliğin ne kadar çok boyutlu olduğu gözler önüne serilir. Sonunda sahneye birkaç dakika kala varmayı başarırlar.