10 – 16 Mayıs Engelliler Haftası Öğretmen Konuşma Metni
Değerli öğrenciler, kıymetli meslektaşlarım, sevgili veliler ve saygıdeğer misafirler,
10-16 Mayıs Engelliler Haftası, engellilik konusundaki farkındalığı artırmak, engelli bireylerin haklarını vurgulamak ve toplumda kapsayıcılığı teşvik etmek amacıyla düzenlenmektedir. Engellilik bir eksiklik değil, toplumsal yapının bireylerin farklılıklarına göre şekillenememesinin bir sonucudur. Dolayısıyla engelli bireylerin yaşamını zorlaştıran şey, görmemek, duymamak, yürüyememek gibi yeti yitimleri değil; erişilebilirlik, ötekileştirme, ayrımcılık ve dışlanma gibi sosyal engellerdir. Bizler bu hafta boyunca işte tam da bu noktaya dikkat çekmeye çalışıyoruz. Çünkü gerçek farkındalık, toplumu herkes için erişilebilir hale getirme sorumluluğunu kabul etmekle başlar.
Sevgili öğrenciler,
Sizler geleceğin doktorları, mühendisleri, öğretmenleri, yöneticileri ve sanatçılarısınız. Bugün burada söylediklerimizi sadece bir tören konuşması olarak dinlemeyin. Duyduklarınızı hayatınıza taşıyın. Okula girerken görme engelli bir arkadaşınızın kaldırıma konmuş bir çöp kutusuna takıldığını düşünün. Ya da işitme engelli bir öğrencinin teneffüste arkadaşlarıyla iletişim kuramadığını. Fiziksel engeli olan bir arkadaşınızın okulda rampa olmadığı için üst kata çıkamadığını. Tam da böyle bir zamanda şu sorunun cevabını vermek önemlidir: “Engelli kişilerin fiziksel durumları mı sorun, yoksa bizim bu farklılıklara uygun ortamı sağlamamamız mı?”
Engellilik meselesi, merhamet ya da yardımseverlik çerçevesinde değil, eşit yurttaşlık ve insan hakları temelinde ele alınmalıdır. Engelli bireylerin yaşama, eğitime, sağlığa, ulaşıma, istihdama ve kültürel yaşama katılma hakları vardır. Bu haklar, bir lütuf değil, doğuştan gelen haklardır. O nedenle engelli kişilere “yardım etmek” yerine “eşit haklara sahip bireyler olarak yaşamlarını sürdürebilecekleri ortamları sağlamak” esas hedef olmalıdır.
Kıymetli veliler ve değerli öğretmen arkadaşlarım,
Eğitim kurumları olarak bizlere düşen en temel görevlerden biri, farklılıkları kucaklayan ve ayrımcılığı reddeden bir kültür oluşturmaktır. Tüm çocukların birlikte, birbirini tanıyarak ve saygı duyarak büyümesi gerekir. Çünkü toplumsal dönüşüm, çocukların dünyasında başlar.
Engelliler Haftası, bu bakış açısını geliştirmek, var olan önyargıları sorgulamak ve doğru bilgiyi toplumla paylaşmak için önemli bir fırsattır. Ne yazık ki, engelli bireyler hâlâ medya, edebiyat ya da sokaktaki dilde “eksik”, “muhtaç” ya da “kahraman” figürlerine indirgenebiliyor. Oysa engelliliğin gerçek hikâyesi çok daha basit: İnsan olmak, eşit olmak ve onurlu bir yaşam sürmek istemek.
Sevgili öğrenciler,
Sizlerden ricam şu: Bugün çevrenize bir kez daha dikkatle bakın. Okul bahçesinde, koridorda ya da sınıfınızda erişilemeyen bir alan, duyulmayan bir ses, anlaşılmayan bir metin var mı? Tekerlekli sandalye kullanan biri okulumuza gelse, sizce sınıflarımıza ulaşabilir mi? Eğer cevap “hayır” ise, o zaman hepimizin yapabileceği bir şey var demektir.
Küçük bir örnekle açıklamak istiyorum: Görme engelli bir kişinin bağımsız hareket edebilmesi için bastonunu rahatça kullanabileceği açık alanlara, düzgün zeminlere, sesli sinyallere ve yönlendirici işaretlere ihtiyacı vardır. Peki, bunlar olmadığı için görme engelli bir kişinin sorun yaşaması onun bir zaafı mı, yoksa şehirleri, okulları, kaldırımları planlarken erişilebilirliğin hesaba katılmamasının sonucu mu?
İşte farkındalık dediğimiz şey, bu tür soruları sormakla başlar. Çözüme giden yol ise, hem karar alıcıların hem de toplum olarak hepimizin sorumluluk almasıyla mümkündür. Belediye başkanından okul müdürüne, mimardan yazılımcıya, öğretmenden öğrenciye kadar herkesin bu yapının bir parçası olduğunu bilmesi gerekir.
Bugün burada bu konuşmayı yapmamın tek sebebi, sizlerin düşünmesini sağlamak. Çünkü her değişim bir soruyla başlar: “Ben ne yapabilirim?” Belki de yapabileceğiniz en anlamlı şey, bir gün okulunuzda engelli bir arkadaşınız olduğunda onunla birlikte hareket edebilmektir. Çünkü “birlikte olmak”, gerçek kapsayıcılığın temelidir.
Konuşmamı bitirirken şunu belirtmek isterim: Her birey değerlidir. Farklılıklarımız zenginliğimizdir. Engellilik bir yoksunluk değil, çeşitliliğin doğal bir sonucudur. Bu çeşitliliğe saygı duyan, onu benimseyen ve herkes için eşit bir yaşamı savunan bir toplum hayaliyle, Engelliler Haftası’nın anlamını hep birlikte çoğaltacağımıza yürekten inanıyorum.
Unutmayalım; kolay olan dışlamak, değerli olan dahil etmektir!
Emre Taşgın,
Sosyal Bilgiler Öğretmeni