| |

Engelli, genç ve öğrenci bir kadın olmak

 

Engelli hakları aktivisti ve hukuk öğrencisi Melike Bal, 8 Mart’ın gerçek anlamına vurgu yaparak, engelli kadınların eğitimde, toplumsal hayatta ve hukuki alanda karşılaştıkları çok yönlü ayrımcılığı anlatıyor ve bağımsız yaşam hakkı için verilen mücadeleyi savunuyor.

8 Mart, Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasına rağmen, günümüzde çoğunlukla kadınlara hediye almanın ve onların değerli olduğunu göstermenin bir aracı olarak değerlendiriliyor. Ancak tarihsel olarak bu gün, kadınların haklarını almak için verdikleri mücadeleleri anmak ve bugünkü kadın hakları mücadelesine dikkat çekmek için var. Bu çerçevede, engelli kadınların karşılaştıkları zorluklar ve bu alanda yapılması gereken politikalar da önemli bir konu olarak öne çıkıyor. Bu yıl, aynı zamanda engelli bir kadın öğrenci olmanın ne anlama geldiğini de tartışmak amacıyla, konuğumuz Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi ve engelli hakları aktivisti Melike Bal ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Melike Bal, 21 yaşında ve Elazığlı. 2022 yılından itibaren Ankara’da yaşamını sürdürüyor. Hukuk Fakültesi 3. sınıf öğrencisi olmasının yanı sıra, Engelli Kadın Derneği ve Avrupa Bağımsız Yaşam Ağı (Enil) gibi organizasyonlarda aktif çalışmalar yürütüyor. Hukuk alanında insan hakları hukuku ile özel olarak ilgileniyor.

 

8 Mart’ın Anlamı ve Engelli Kadınların Konumu

Melike Bal, 8 Mart’ın sadece bir kutlama günü olmadığını, kadın hakları mücadelesinin bir sembolü olduğunu vurguluyor. Bugünün tüketim çılgınlığına dönüşmesinin önüne geçilmesi gerektiğini, kapitalizmin ve şirketlerin kadınlara hediye almayı teşvik etmesinin yerine kadınların eşit insan haklarına sahip olduğu gerçeğinin hatırlanması gerektiğini belirtiyor. Engelli kadınların durumuna özellikle dikkat çeken Bal, engelliliğin genellikle cinsiyetsiz bir deneyim olarak algılandığını ifade ediyor. Yani toplum, engelli bireyleri kadın veya erkek olarak değil, farklı bir kategoriye koyarak değerlendiriyor. Bu algı, engelli kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliği bağlamında yaşadığı sorunların göz ardı edilmesine yol açıyor. Engelli kadınlar kendi sağlık ve bakım ihtiyaçları konusunda engelli erkeklerden daha kırılgan bir konumda olabilirken, çoğu zaman toplum ve hatta yakın çevreleri tarafından bu durum görmezden geliniyor.

Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi de engelli kadınların hem engelli olmaktan hem de kadın olmaktan kaynaklanan çok yönlü ayrımcılığa maruz kaldığını vurguluyor. Özellikle afet bölgelerinde yaşananlar, bu ayrımcılığı somut bir şekilde ortaya koyuyor. Örneğin, deprem sonrası çadırlarda kalan engelli kadınların mahremiyet ihlalleri yaşaması, sağlık hizmetlerine erişimde büyük sıkıntılar çekmesi veya güvenli olmayan ortamlara maruz bırakılması gibi durumlar, engelli kadınların daha fazla risk altında olduğunu gösteriyor.

 

Engelli Kadınların Eğitimde Karşılaştığı Zorluklar

Türkiye’de yükseköğretim kademesinde genel öğrenci dağılımı neredeyse eşitken, engelli üniversite öğrencileri arasında erkeklerin oranı %65, kadınların oranı ise %35 civarında. Melike Bal, bu durumun eğitim sistemine yeterince yatırım yapılmamasından kaynaklandığını belirtiyor. Engelli kadınların eğitime katılımı toplumsal önyargılar ve ailelerin koruyucu tavrı nedeniyle daha da zorlaşıyor. Çoğu aile engelli kız çocuklarını farklı bir şehirde okumaya göndermeye çekinirken, toplumda var olan toplumsal cinsiyete dayalı şiddet riski de bu kararı etkiliyor.

Bal, engelli kadınların eğitime devam etmesi gerektiğini, çünkü eğitimin onların insan haklarından daha fazla yararlanmasını ve hayat kalitesini artırmasını sağlayacağını söylüyor. Üniversitelerde engelli öğrencilerin yaşadığı sorunlar arasında ise fiziksel erişilebilirlik, akademik kadronun duyarsızlığı ve uyarlamalı sınav ve ders materyallerine erişimde yaşanan sıkıntılar öne çıkıyor.

 

Engelli Hakları Aktivizmi ve Bağımsız Yaşam

Melike Bal, engelli hakları aktivizmine yönelmesini 2020 yılında izlediği Crip Camp belgeseline bağlıyor. Bu belgesel, Amerika’da engelli hakları mücadelesinin tarihini ve engelli bireylerin haklarını kazanmak için verdikleri mücadeleleri anlatıyor. Bal, bu belgeselden ilham alarak Engelli Kadın Derneği’ne katıldığını ve uluslararası alanda Engelli Hakları aktivisti olmaya karar verdiğini ifade ediyor.

Bağımsız yaşam hakkı, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nde yer alan temel haklardan biri. Bağımsız yaşam, engelli bireylerin tüm kararlarını kendi başlarına alabilmesi ve ihtiyaç duydukları destekleri kendilerinin belirleyebilmesi anlamına geliyor. Kişisel asistanlık kavramı da burada devreye giriyor. Örneğin, İsveç’te kişisel asistanlar için bir devlet ajansı bulunurken, Türkiye’de bu konuda ciddi eksiklikler var. Türkiye’de engelli bireyler çoğu zaman aile bireylerine bağımlı hale getiriliyor ve kendi yaşamlarını yönetme konusunda yeterli destek alamıyorlar.

 

Uluslararası Deneyimler ve Engelli Kadınların Görünürlüğü

Melike Bal, uluslararası düzeyde de aktivizm yapıyor. 2023 yılında Birleşmiş Milletler’in Kadının Statüsü Komisyonu toplantısına genç elçi olarak katılarak, toplumsal cinsiyete duyarlı finansal planlamada engelli kadınların da dikkate alınması gerektiğini dile getirdi. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi tarafından seçilen Bal, bu toplantıda engelli kadınların toplumsal yaşama katılımını artırmak için finansal planlamaların nasıl düzenlenmesi gerektiğini anlattı. Ancak Türkiye’de kadın hakları örgütlerinde engelli kadınların yeterince temsil edilmediğini vurguluyor. Engelli kadınlar, feminist hareket içinde bile yeterince görünür olamıyor. Çoğu kadın hakları aktivisti, engelli kadınların sorunlarına dair yeterli bilgiye sahip değil ve bu nedenle onlarla nasıl iletişim kuracaklarını bilmiyorlar.

 

Geleceğe Dair Beklentiler ve Kaygılar

Dünyada otoriterleşmenin arttığını belirten Melike Bal, özellikle Amerika’da ve Avrupa’da aşırı sağın yükselişiyle birlikte engelli haklarının tehdit altında olduğunu söylüyor. Ancak genç neslin insan hakları konusunda daha bilinçli olduğuna ve sosyal medya aracılığıyla uluslararası dayanışma kültürünün arttığına inanıyor.

Melike Bal, insan hakları hukukuna inancını koruduğunu, bu alanda uzmanlaşarak Türkiye’de ve dünyada engelli hakları konusunda hukuki reformlara katkı sağlamak istediğini belirtiyor. Aktivizmin sürdürülebilir olması gerektiğini ve zaman zaman aktivistlerin de kendi ruh sağlığını koruyarak dinlenmesi gerektiğini ifade ediyor.

Son olarak, engelli bireylerin kendilerini keşfetmeleri ve engelli kimliklerinden onur duymaları gerektiğini vurguluyor. Engelli bireylerin başarısız olma özgürlüğüne de sahip olması gerektiğini, her engelli bireyin başarı hikayesi yazmak zorunda olmadığını ve insan olarak var olmanın yeterli olduğunu belirtiyor.

Melike Bal engelli hakları konusunda hem ulusal hem de uluslararası düzeyde önemli çalışmalar yürüten genç bir aktivist. Engelli kadınların görünürlüğünü artırmak, bağımsız yaşam hakkını savunmak ve hukuk alanında engelli haklarını geliştirmek için çalışmalarına devam ediyor.

Paylaş: