Engellilerin gündemi (34. bölüm)
Engellilerin Gündemi programının 34. bölümünde 30 Kasım – 13 Aralık tarihleri arasında engellilik alanında basında, sosyal medyada ve sivil toplumda konuşulan konular ele alındı. Emre Taşgın’ın öne çıkan başlıklara ilişkin yorumları şöyle:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Açıklamaları
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2 Aralık’ta AK Parti’nin düzenlediği “Engelliler Günü Özel Programı”nda yaptığı açıklamalarda, hem geçmişteki hem de günümüzdeki engellilik politikalarına değindi. Erdoğan, Osmanlı’nın “vakıf medeniyeti” olarak engellilere yönelik hizmetlerde önemli bir yer tuttuğunu belirtti. Osmanlı’da hafızlık yapan veya dini hizmetlerde bulunan engellilerin toplumda güçlü bir şekilde varlık gösterdiğini ifade etti. Abdülhamid döneminde İstanbul’da açılan, sağırlar, dilsizler ve daha sonra körlerin de dahil olduğu engelli okulunu örnek gösterdi. Emre Taşgın, bu okulun Cumhuriyet döneminde İzmir’deki başka bir okula öncülük ettiğini belirtti.
Erdoğan, AK Parti’nin son 22 yılda değişim ve dönüşümün öncüsü olduğunu, engelliler için sürdürülebilir ve kapsayıcı politikalar geliştirdiğini vurguladı. Sosyal aktiviteler, kültürel projeler ve toplumsal bilinç artırma kampanyalarının önemine dikkat çekti. Engellilik meselesinin, sadece devletin değil, tüm toplumun ortak sorumluluğu olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Web siteleri ve mobil uygulamaların erişilebilirliğine yönelik bir genelge yayınlanacağının müjdesini verdi. Taşgın, Genelgenin pandemi dönemine kadar uzanan bir geçmişi olduğunu, bir sivil toplum örgütü yöneticisi olarak bu alanda yıllardır taleplerini dile getirdiklerini belirtti. Genelgede yaptırım mekanizmalarının olup olmayacağı veya sivil toplum örgütlerinin sürece nasıl dahil edileceği konusunun belirsiz olduğu ifade edildi. Erişilebilirliğin sadece fiziki yapılarla sınırlı olmadığı, teknolojinin hayatın her alanına etkisiyle dijital ürün ve hizmetlere erişimin daha önemli hale geldiği vurgulandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önceki konuşmalarında hak temelli bir söylem kullandığı hatırlatılarak, bu açıklamalarda toplumsal sorumluluk ve hayırseverlik vurgusunun öne çıktığı ifade edildi.
CHP Lideri Özgür Özel’in Açıklamaları
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü kapsamında bir açıklama yaptı. Özel, Türkiye’de engellilere dair sağlıklı bir istatistik tutulmadığını belirtti. Mevcut istatistiklerin ya eksik olduğunu ya da hiç tutulmadığını söyledi. Bu açıklamaya karşıllık Emre Taşgın 2002 yılında yapılan bir çalışmaya hâlâ atıfta bulunulmasının, güncel verilerin eksikliğini ortaya koyduğunu vurguladı. Taşgın, Dünya Sağlık Örgütü’nün dünya genelinde engellilik oranını %15 olarak belirttiğini ancak Türkiye’de bu oranın %6-7 seviyelerine düşürülmesinin gerçekçi olmadığını ifade etti.
Özel, CHP’nin tüzüğünde engelli kotası bulunduğunu belirtti. En az bir bölgeden bir engellinin liste başı yapılacağını ve diğer seçilebilir sıralarda da engellilere yer verileceğini ifade etti. Taşgın, sadece sembolik temsilin yeterli olmadığını, gerçekten engelli hakları mücadelesinde bulunan kişilerin seçilebilir sıralardan aday gösterilmesi gerektiğini vurguladı. Taşgın ayrıca geçmişte CHP’nin engelli milletvekili konusunda yeterince etkili olmadığı ve bu alanda ciddi bir eksiklik bulunduğu eleştirisini dile getirdi.
Özgür Özel, CHP’nin güçlü bir bütçeye sahip, icracı bir Engelliler Bakanlığı kurmayı savunduğunu açıkladı. Bu bakanlığın, engellilere yardım değil, hak temelli bir perspektifle hizmet sunması gerektiğini belirtti. Taşgın, Engelli Bakanlığı önerisinin detaylandırılmasının önemli olduğunu, sadece bir vaat olarak kalmaması gerektiğini söyledi.
Özgür Özel, sosyal destek sisteminde köklü değişiklikler yapılacağını belirtti. Engelli bireylere yönelik ekonomik desteklerin yardım odaklı olmaktan çıkarılıp, engelliliğin yarattığı ek masrafları karşılamaya yönelik “engel ödeneği” sistemine geçileceğini ifade etti. Engelli maaşının ve evde bakım ücretinin net asgari ücret seviyesine çıkarılacağını açıkladı. Taşgın, bu açıklamaya paralel olarak engellilerin destek teknolojilerine ve diğer ihtiyaçlarına ulaşımı için vergisel kolaylıklar sağlanması gerektiğini söyledi.
Özgür Özel’in açıklamalarında fiziki ve dijital erişilebilirlik konularının yeterince yer almaması eleştirildi. CHP’nin bu alandaki söyleminin zayıf olduğu, bu konunun parti politikalarında daha güçlü bir şekilde yer alması gerektiği vurgulandı. Özgür Özel’in metninin oluşturulmasında katkı sağlayan engelliler arasında da erişilebilirliğin öncelikli bir gündem olmadığı ifade edildi. CHP’li belediyelerde erişilebilirlik konusunda daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiği ifade edildi. Özellikle toplu taşıma araçlarında yaşanan sorunlara dikkat çekildi.
Özgür Özel, Dünya Sağlık Örgütü’nün kriterlerine aykırı olan %40 engellilik şartının kaldırılacağını belirtti.
ÖTV Muafiyeti İle Alınan Engellilere Ait Araçların Kullanımıyla İlgili Yeni Düzenlemeler
1 Ocak 2025’te yürürlüğe girecek ÖTV düzenlemeleri ve araç kullanımına dair yeni Yönetmelik engelli bireylerin araç sahibi olma ve kullanım haklarını önemli ölçüde etkiliyor. Buna göre kendisi araç kullanamayan engelli birey araçta bulunduğu sürece yalnızca kendisi veya önceden tescil ettirdiği iki kişi aracı kullanabilecek. Araç, engelli birey araçta olmadığı durumlarda yalnızca bu tescil edilen iki kişi tarafından kullanılabilecek. Eğer araç, tescil edilen kişiler dışında biri tarafından kullanılırsa, bu durum tespit edildiğinde defterdarlığa bildirilecek. Bedensel engellilerin kullandığı özel aparatlar takılı araçlar yalnızca engelli birey tarafından kullanılabilir hale getiriliyor. Bu araçların başkaları tarafından kullanılması tamamen yasaklanmış durumda.
Araçta bulunan bir arkadaşın, engelli bireyi bırakıp aracı başka bir yere götürmesinin bile yönetmelik gereği yasaklandığı belirtiliyor. Bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğu ifade ediliyor. Engelli bireyin, örneğin bir hastaneye gitmesi gerektiğinde aile üyelerinin veya diğer kişilerin araç kullanmasının kısıtlanması ciddi zorluklara yol açabileceği vurgulanıyor.
Engelli bireyin aracıyla ilgili kayıtlarına tescil edilen kişiler dışında aracın kullanılamayacağı, tescil edilen iki kişinin araç dışında farklı kişilerle aracı kullanmaları halinde defterdarlığa bildirilme zorunluluğu, özel aparatlı araçların yalnızca engelli birey tarafından kullanılabileceği şerhleri işlenecek. Bu düzenleme, istismarı önleme amacı taşısa da, engelli bireyin günlük yaşamını zorlaştırabileceği yönünde eleştiriliyor. Örneğin, bir arkadaşın aracı geçici olarak kullanması gibi basit durumlarda bile kurallara aykırı bir kullanım söz konusu olabiliyor.
Düzenlemenin gerekçesi olarak, engelli araçlarının başkaları tarafından ticari veya özel amaçlarla kötüye kullanılması gösteriliyor. Ancak bu gerekçenin, engelli bireylerin temel haklarına ve ihtiyaçlarına zarar verdiği belirtiliyor.
Bu tür düzenlemelerin, engellilere sağlanan ÖTV muafiyetini kademeli olarak daraltmayı hedeflediği yorumları yapılıyor. Yakın bir geçmişte, yaz aylarında bu alanda daha ağır düzenlemeler önerilmişti, ancak kamuoyu tepkisi üzerine bu değişiklikler ertelenmişti. Yönetmeliğin ileride daha da sıkılaşabileceği ve engellilerin araç sahibi olma hakkını sınırlayabileceği endişesi dile getiriliyor.
Araçlarda ÖTV Muafiyeti Sınırları ve Yerli Katkı Oranlarının Belirlenmesinde Cumhurbaşkanı Yetkisi
Engelli bireylerin Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) muafiyetiyle araç satın almasına yönelik düzenlemelerde, araç fiyatı, yerli katkı oranı, motor silindir hacmi ve araç türü gibi kriterlerin belirlenmesi yetkisi Cumhurbaşkanı’na bırakılıyor. Bu düzenleme çeşitli açılardan eleştiriliyor. Mevcut yasal düzenlemede araç fiyatı limitleri sabit bir oranla belirleniyor ve buna göre engelliler araç alımında ÖTV muafiyetinden yararlanabiliyor. Yeni düzenleme, Cumhurbaşkanına bu limitlerde değişiklik yapma ve daha sıkı kriterler getirme yetkisi tanıyor.
Araç fiyat limitlerinin Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenmesi, yıllık fiyat güncellemelerinde öngörülebilirliği azaltıyor. Bu durum, engelli bireylerin araç alım kararlarını planlamasını zorlaştırabilir.
Engellilerin farklı ihtiyaçlarına uygun araçları tercih edebilmesi için limitlerin geniş tutulması gerektiği belirtiliyor. Limit belirlenirken, engelli bireylerin bağımsız hareket etme hakkının gözetilmesi talep ediliyor.
Engellilere Şehir İçi Ulaşım Destekleri
Engelli bireylerin ve diğer dezavantajlı grupların şehir içi toplu taşıma araçlarını kullanımı için sağlanan gelir desteği miktarları Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik değişikliğiyle artırıldı. Bu düzenleme, engellilerin sosyal hayata katılımını teşvik etmeyi amaçlarken, desteklerin yeterliliği ve uygulama sorunları gündemdeki yerini koruyor.
Özel halk otobüslerine ve deniz yolu araçlarına sağlanan aylık gelir destekleri artırıldı. Deniz yolu araçları 3.375 TL’den 4.658 TL’ye çıkarıldı. İstanbul ve Ankara’da toplu taşıma araçları 4.500 TL’den 6.210 TL’ye yükseltildi. Diğer büyükşehir belediyelerinde bu tutar 3.375 TL’den 4.658 TL’ye çıkarıldı. Büyükşehir belediyesi olmayan illerde 2.700 TL’den 3.726 TL’ye yükseltildi.
Engelli bireylerin, yaşlıların, şehit yakınlarının ve gazilerin ücretsiz seyahat hakkını kullanabilmesi için toplu taşıma araç sahiplerine verilen destekler artırıldı. Bu desteklerle, vatandaşlar ile toplu taşıma araç sahipleri arasında yaşanabilecek ekonomik gerilimlerin önlenmesi amaçlanıyor. Ücretsiz veya indirimli toplu taşıma hakkı, engelli bireylerin sosyal hayata daha fazla dahiliyetini sağlamak için kritik bir rol oynuyor. Artan destek miktarlarının, toplu taşıma araç sahiplerini tatmin etmekte yetersiz kalabileceği ifade ediliyor. Özellikle büyük şehirlerde artan maliyetlerin, destek tutarlarının üzerine çıktığı belirtiliyor. Bu durum, araç sahipleri ile engelli bireyler arasında gerilimlere neden olabiliyor. Toplu taşıma araçlarında, ücretsiz seyahat hakkını kullanmak isteyen engelli bireylerin bazen aşağılanma veya dışlanma ile karşılaştığı ifade ediliyor. Halk otobüslerinin zaman zaman bu hakka tepki olarak kontak kapatması, engelli bireylerin sosyal haklarını kullanmasında zorluklar yaratıyor. Destek miktarlarının artırılması, toplu taşıma araç sahiplerinin memnuniyetini sağlamayı ve engellilerin ayrımcılık yaşamadan seyahat hakkını kullanmasını hedefliyor.
Ücretsiz seyahat hakkının sağlanması, erişilebilirlik taleplerinin yerine getirilmesi gerektiği gerçeğini değiştirmiyor. Hem fiziksel hem de dijital erişilebilirlik konularında daha fazla ilerleme sağlanması gerektiği vurgulanıyor.
İsrail-Filistin Savaşı ve Engellilik
7 Ekim 2023’te başlayan İsrail saldırıları sonrası Filistin’de engellilik oranlarının ciddi şekilde arttığına dair veriler ve açıklamalar gündeme geldi. Özellikle Gazze’de engelliliğe yol açan yaralanmalar ve zorluklar dikkat çekiyor. Şifa Hastanesi Başhekimi Dr. Muhammed Ebu Selami’nin Açıklamalarına göre İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında, 7 Ekim’den itibaren 4.000 amputasyon, 2.000 omurilik ve beyin yaralanması, binlerce görme ve işitme kaybı yer alıyor. Bu veriler yerel Filistin kaynaklarından elde edilmiş olup, uluslararası bağımsız kuruluşlar tarafından doğrulanmamıştır. İsrail-Filistin savaşındaki çatışmalar nedeniyle saha çalışmaları yapılamadığından, bu rakamların tam olarak doğrulanması veya güncellenmesi zordur.
Birleşmiş Milletler veya Dünya Sağlık Örgütü tarafından İsrail’in saldırılarındaki engellilik oranlarına dair bağımsız bir açıklama yapıldığına rastlanmadı. Rusya’nın dahil olduğu Suriye iç savaşında bu tür veriler paylaşılmışken, İsrail-Filistin çatışmasında benzer bir veri paylaşımının eksikliği dikkat çekiyor. Uluslararası medya, Gazze’de yaşanan insani krizle ilgili yeterince detaylı bilgi aktaramamakla eleştiriliyor. Tarafsız kurumların savaşın engellilik üzerindeki etkilerini daha yakından izlemesi gerektiği vurgulanıyor. Bu tür çatışma bölgelerinden elde edilen verilerin, gelecekteki politika ve akademik çalışmalara rehberlik edebileceği ifade ediliyor. Ancak bu verilerin tarafsız ve bağımsız kaynaklarca doğrulanması gerektiği vurgulanıyor.
Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü, Suriye’deki çatışmalarda engellilik oranlarına dair veriler paylaşmıştı. Ancak Gazze’de aynı açıklıkta veriler bulunmuyor. Bunun, İsrail’in uluslararası politikadaki konumu nedeniyle olduğu yönünde yorumlar yapılıyor. Suriye ile kıyaslandığında, Gazze’deki istatistiklerin daha sınırlı ve tek taraflı kaynaklardan elde edildiği belirtiliyor. Gazze’deki verilerin bağımsız kurumlar tarafından doğrulanmaması, bu istatistiklerin uluslararası politikada kullanımını sınırlıyor.